banner4
09.07.2021, 00:21

HUKUK ÜZERİNE KONUŞMALAR-2

Demokratik hukuk devletlerinde yönetimler, hukuka bağlıdır ve hukuka uygun davranırlar. Başta en temel norm olarak Anayasa’ya ve diğer kanunlara uyarlar. Kamu yönetiminin görev ve yetkileri yasalarla düzenlenir. Hukuk devletinde, kurallar arasında bir üstlük-astlık hiyerarşisi bulunur. Bir hukuk kuralı, üst hukuk kuralına aykırı olamaz. Anayasa, devletin temel yapısını, yönetim ve örgütleniş biçimini, devlet organlarının birbirleriyle olan ilişkilerini ve bireylerin hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel hukuk kuralı olarak, tüm kanunların ruhunu oluşturur.

Yönetimin yargı organları tarafından denetlenmesi, önemli bir hukuk devleti ilkesidir.  “Yargı denetiminin” en önemli amaçlarından birisi, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin keyfi yönetimlere karşı korunmasıdır. Demokratik hukuk devleti anlayışı bulunmadan önceki zamanlarda ‘yöneten Kral ile yönetilen kullar’ arasında var olan ilişkide, ülke insanı, hükümdarın uyruğu altında yeterince haklara ve özgürlüklere sahip değildi. Ancak, demokrasi düşüncesinin gelişmesiyle birlikte, yönetilenler uyruk/kul olmaktan çıkarak, yönetim karşısında Anayasal hak ve özgürlüklere sahip “vatandaş” konumuna yükseldiler. Demokratik devletlerde iktidarın kaynağı halk/millet olduğundan, siyasal yöneticiler toplumu yönetme yetkisini halktan/milletten aldılar. Temsilci sıfatındaki yöneticiler, topluma karşı sorumlu kalarak, onlara karşı “hesap verme yükümlülüğü” altında oldular. Dolayısıyla, demokratik devletlerde “yönetim-yurttaş” ilişkisi gelişti. Yönetimin kamu yararını gerçekleştirmek adına üstün ve ayrıcalıklı yetkileri var olsa da “sınırlı devlet” ilkesince bu yekiler ve zor kullanma hakkı, kanunlarla sınırlandırıldı. Böylece yönetimdeki kişilerin ülke vatandaşlarına karşı otoriter ve emredici tutumlar takınması “liberal demokrasi”lerde önlenmiş oldu.

Max Weber (1864-1920) devlette rasyonel otoritenin “bürokrasi” üzerinden yükselmesini öngörürken, bürokrasinin uzmanlaşmayı sağlaması, akılcı yönetim olması ve belirsizliği azaltma gibi birçok olumlu işlevlerini düşünmüştü. Fakat zamanla birçok açıdan bürokrasi, eleştiriye de konu oldu. Bürokrasiye yöneltilen eleştirilerin temelinde, bürokratik örgütün katı, değişmesi güç, esnek olmayan yapısı vardı. Bürokrasi, niteliği gereği dışa kapalı bir yapı olarak ‘bürokratik oligarşiyi’ doğuruyordu. Bürokraside kurallara uymak en temel görev olunca, esnek model anlayışına uyum daha da zorlaşıyordu.

Tüm bunları aşmak için demokratik hukuk devletinde kamu yönetiminin “açık, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı” olması lazımdır. İdare hukuku esaslarına göre yönetimde demokrasi kültürü için “yönetimin karar alma mekanizmasının önceden belirlenmiş usullere bağlanmış olması, vatandaşın bilgi edinme hakkı ve hak arama özgürlüğünün bulunması, yönetimin kararlarına yönetilenlerin de katılabilmesi ve yapılan işlerin yurttaşlara açık tutulması” gerekmektedir.

1990’lı yıllarda etkili olan ve yirmi birinci yüzyılda daha da yoğunluk kazanan toplum-devlet ilişkilerinde “karşılıklı etkileşime” dayalı yönetişim reformlarının temel hedefleri, bürokrasinin sakıncalarını giderecek şekilde kamu yönetimini daha açık, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı hale getirmek olmuştur. Bu kapsamda, yurttaşlara bilgi edinme hakkı tanınması, kendileriyle veya kamu ile ilgili görüş, öneri ve şikâyetlerini iletebilecekleri hesap veren mekanizmaların oluşturulması ve karar alma süreçlerine katılımla ilgili düzenlemeler yapılması akla gelmektedir. Bu çerçevede, 2000’li yıllardan itibaren dünyadaki gelişmelere paralel, Türkiye’de vatandaşların yönetim karşısında bilgi edinme hakkı, katılma hakkı, başvuru ve şikâyet hakları artırılmıştır.

Kamu yönetimini daha açık ve şeffaf hale gelmesi, “bilgi edinme” hakkı ile olmuştur. Bilgi edinme hakkı, demokratik yönetimde temel bir insan hakkıdır. Bu hakka dayanarak birey, belli konularda idareye başvurarak bilgi isteme, bilgi ve belgelere ulaşma gibi haklara sahip olmuştur. Bu hak ile idarenin tek taraflı bilgi açıklamaları yeterli kabul edilmeyerek, bireylerin daha fazla bilgi edinme talepleri karşılanmaktadır. Türk kamu yönetiminde 2004 yılında yürürlüğe giren “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” bu anlamda önemli bir demokratik açılımdır. 2004 yılında “Kamu Görevlileri Etik Kurulu” kurulmuştur. Kurul, etik davranış ilkelerini belirlemek, bu ilkelerin ihlâl edildiği iddiasıyla re’sen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli inceleme ve araştırmayı yaparak sonucu ilgili makamlara bildirmek, kamuda etik kültürü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmaktadır. 2010 yılında yapılan değişiklikle Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla herkesin Anayasa Mahkemesine “bireysel başvuru” yapabileceği kabul edilmiştir. Mevcut düzenlemeleri pekiştirmek üzere 2012 yılında “Kamu Denetçiliği Kurumu” hayata geçirilmiştir. Kamu denetçileri, kişilerin kamu yönetimine ilişkin şikâyetlerini ele alarak, inceleme ve araştırma sonucunda yönetimin olaydaki tutumunu ve uygulamasını değerlendirerek, bir tür çözüme yönelik katkıda bulunmaktadır. Bu katkı, demokratik toplumlarda hesap verme mekanizmasıdır. Ancak, kamu denetçisinin kararları tavsiye niteliğindedir ve herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. Ayrıca, insan hakları ihlal iddialarına özgü başvuru ve şikâyet mekanizmaları adına 2012 yılında “Türkiye İnsan Hakları Kurumu” kurulmuş, daha sonra “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” adını almıştır. Kurumun görevleri arasında insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve insan hakları ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak; insan hakları ve ayrımcılık yasağı ihlallerini resen incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmek yer almaktadır. Yine devlet adına icra gerçekleştiren kamu görevlilerinin, idari işlemlerinden ve eylemlerinden dolayı vatandaşına “hesap vermesi” demokratik hukuk devletinin  temel unsurlarından biridir.

Neticede, demokratik hukuk devletinde “açık, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı” anlayışlar, bürokrasinin kapalı yapısını yumuşatmakta, yönetimin vatandaş gözünden de denetlenmesine imkan vermektedir. Son zamanlarda çıkarılan yargı paketleri ile yargılamada yaşanan gecikmelere çare olarak, basit ve seri yargılama usulleri, makul sürede yargılanma hakkı ile hak arama hürriyetinin daha etkin kullanımı konusundaki kanuni çalışmalar da önemlidir. Demokratik toplum olma gerekleri açısından devlet idaresi, her türlü demokratik yöntemleri bulmaya ve bunları vatandaşın hizmetine sunmaya devam etmelidir.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu