banner4
29.07.2022, 10:10

FİTNE ATEŞİ

Ya sürek avındaki şeytan güruhu, beni dosdoğru iyinin içine sürerse? (…) Kötü, iyiyi tanır ama iyi kötüyü tanımaz. (…) Kötü, aldatmacalar kullanır!(…) Şeytani Olan, iyinin suretine bürünür bazen, hatta bütünüyle onun vücuduna yerleştirir kendisini. Eğer bu gerçek bana gizli kalırsa, hiç kuşkusuz yenik düşerim, çünkü böyle bir iyi, gerçek iyiden daha ayartıcıdır.”  Kafka (1883-1924)

Fitne, aykırı görüşlerle, suç konusu sapma ve davranışlarla toplumda sosyal huzursuzluklar doğuran, toplumun birlik ve bütünlüğünü bozan her türlü yıkıcı faaliyetlerdir.

“Zamanın bereketi kalmadığında, iyi davranışlar azalacak, aç gözlülük çoğalacak, fitneler açığa çıkacak ve öldürme olayları artacak” diyen Peygamber, fitne zamanları için insanları uyarmaktadır.

Her devirde farklı fitne ateşleri yakılmıştır. İslâm tarihinde, Hz. Osman’ın öldürülmesiyle başlayan, Cemel Vak‘ası ve Sıffîn Savaşı ile devam eden üzüntü verici olaylar, Hâricî isyanları, Hz Ali ve Hüseyin’in şehit edilmeleri, Emevî iktidarının tutumları tüm bu olaylarda saygın sahabelerin öldürülmesi gibi birçok kanlı olaylar ilk fitne hareketleridir. Âlimler, Ali’ye karşı çıkan Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr’i sadece “hatalı görüş sahipleri” şeklinde konumunu belirlemişler ve fitne ateşini büyütmemişlerdir. Gazzâlî de fitne ve fesat zamanlarında, devlet otoritesine karşı zor ve kuvvet kullanmanın, fitneyi daha çok harekete geçireceğini, kötülüğü arttıracağını ve zararının yararından çok daha fazla olacağını söylemiştir.

Elbette kötülüklere karşı hiç ses çıkarmamak doğru davranış olmaz. Kötülüklere karşı toplumun elbirliği ile mücadele etmesi ve bunun sınırlarını bilmesi şarttır. Bu mücadele özellikle eğitim yoluyla ve bilinç yükselterek yapılmalıdır. Aksi takdirde kötülük her yeri kaplar ve bundan toplum zarar görür, toplumu ayakta tutan devlet de yıkılır.

Bu konuyu Peygamberimiz şöyle açıklar: “Allah’ın emir ve yasaklarına giren meseleleri tatbik eden kimse ile yasakları işleyen kimselerin durumları, bir gemiye binip de bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt zemin katına yerleşen yolculara benzer. Alt katta oturanlar su ihtiyaçlarını gidermek için “Biz, geminin tabanını delelim oradan suyumuzu alalım da üst katta bulunanlara eziyet etmeyelim” derler. Şayet onların ellerinden tutup bunu yapmalarına izin verilmezse, geminin içinde bulunanların hepsi kurtulur. Fakat onların, böyle bir hareketine müsaade edilir ve kendi hallerine bırakılırlarsa, hepsi birden boğulur.”

Bu hadiste toplum, bir gemiye benzetilir ve kötülüklerin çoğalması, geminin yanlış davranışlar yüzünden su alıp batması şeklinde örneklendirilir. Şu halde bir toplumda, fitne, fesat, kargaşa, adaletsizlik, güvensizlik gibi etkenlere karşı etkin tedbirleri almak devletin görevidir. Yapılan haksızlıkları ve zulmü engellemek yetkili temsilcilere aittir.  Peki devletin ve toplumun temelini dinamitleyen hadise ve olaylarda insan nasıl davranmalıdır? İnsanlık tarihinde fitne ateşini başlatan Kabil’e karşı Habil’in dediği gibi "Sen beni öldürmek için elini bana kaldırsan da ben seni öldürmek için elimi sana kaldırmayacağım" demek mi gerekmektedir?

Eğer toplum içerisinde fitne her yeri sarmış ve insanlar birbirini öldürecek hale gelmiş ise buna karşı önce sükûnetli olmak gerekir. Zira fitne günleri, “avuçta ateş tutmak” gibi sıkıntılı zamanlardır. Herkes bu durumda önce kendi düşüncesini kontrol etmeli, davranışlarını düzeltmeye çalışmalı ve fitne çıkaranlara karşı devlet yetkililerinin olaya müdahale etmesi beklenmelidir. Zira fitneye karışmak demek, fitneye dahil olanların lehinde ya da aleyhinde konuşmak ve davranmak demektir. Oysaki fitne zamanlarında kimin haklı, kimin haksız olduğu yeterince belirli olmaz. Fitneyi çıkaranlar, “suret-i haktan” görünerek, masum rolüne bürünürken; masum olanlar, mazlum ve suçlu konumuna düşürülebilirler. Fitne olaylarının arkasında, başka kötü amaçlar olabilir ki insanların bu haksızlıklara araç olmaması ve ileri görüşlü olması gerekmektedir. Acele hükme vararak, yanlış kanaat yüzünden masum insanlara çok büyük kötülükler yapılabilir. Bu yüzden olaylar karşısında sabır ve temkin en doğru harekettir. Yine fitne ateşinin yangın gibi çoğalması, çoğu zaman yerinde kullanılamayan dil ve konuşmalar sebebiyle olur. Buna basın yoluyla yapılan karalamalar ve iftiralar da eklendiğinde, toplumda onarılamaz kötülükler başlar. Bu halde toplum üyeleri arasındaki dayanışma ölür, kardeş kardeşe düşman olur!

Neticede fitne, insanları yaşarken öldürmek kadar zarar verici ve toplumu yıkıcı faaliyettir. Toplum üyelerinin parçalanmasına sebebiyet verir. İşte böyle zamanlarda en doğru kimse, fitneden kaçınır, fitne ateşine odun taşımaz ve fitne belasıyla karşılaşınca da buna sabreder.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu