banner4
27.05.2022, 15:23

FEDAKAR VE VİZYONİST BİR VATAN EVLADI: FETHİ ALGON

Fethi Algon, Haliç Tersanesinde o zamanki ismiyle Gemi İnşaiyecisi (yani Gemi İnşa Mühendisi) ve Şef olarak görev yaparken, 1946 yılı başlarında Tatvan’a gönderilir. Tatvan’a gittiği 1946’da 29 yaşında, genç, idealist, vatansever bir mühendistir.

Kendisine verilen görev, imkanlar ölçüsünde bir tersane kurarak, üretilecek gemilerle Van Gölü üzerinden ulaşımı sağlamaktır.

Kocaman bir iç deniz ve üzerinde hiç deniz taşımacılığı yok, buna karşılık bir ilçeden diğerine gitmek için koskoca gölün çevresini dolaşmak gerekmektedir.

Fethi Algon eşini ve iki oğlunu yanına alır, Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt-Kurtalan'a, oradan da 8 saat süren bir yolculukla Tatvan'a varır.

Oraya gittiklerinde Tatvan'da manzara şudur: Yol yok, Okul yok, Elektrik yok, Su şebekesi yok, İletişim İmkanları yok, doğru dürüst Türkçe bilen yok, Bakkal bile yok! Yok yok yok..

Peki ne var? İşsizlik, Yoksulluk, Fakirlik, Çaresizlik, Cahillik, Ümitsizlik, vs vs.

Evet o yıllar, 2. Dünya Savaşının yeni bittiği, dünyanın 2 kutuba ayrıldığı, Türkiye 2. Dünya Savaşına girmemiş olsa da fakirlik ve yoksulluğun diz boyu olduğu yıllardır.

Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkörlerin üretimiyle eş zamanlı olarak Gevaş, Ahlat, Erciş ve Van iskelelerinin yapımına başlar. 

Oğlu Atila Algon’un yazdığı kitabındaki anlatımlarına göre gündüz erkenden işine gidip gece geç saatlere kadar çalışarak evine dönebilmekte, evde de gaz lambası ışığında yarınki işlerin planlamasını, teknik çizimlerini yetiştirmek için ilaveten 4-5 saat daha geç saatlere kadar çalışmaktadır. Bayram tatili, hafta sonu tatili, yıllık izin vs gibi tatil sözkonusu bile değildir.

Sadece 4 yıl kadar sonra, 1950’de Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile. 

Futbol turnuvaları, su sporları, kürek yarışları, yüzme yarışları, atletizm müsabakaları düzenler. 

İlçede tersanenin yanısıra bir çok istihdam alanları açılmaya başlar; lokantalar, kırtasiyeler, pansiyonlar, oteller, demirci, marangoz, gibi bir çok yeni işyeri açılır. İlçede işsiz genç kalmaz. İlçede bir hareketlilik, canlılık ve kaynaşma başlamıştır. İnsanlar yarınlara ümitle bakmaya başlamışlardır.

4 yıl önce 3 bin nüfusu olan Tatvan’ın nüfusu 8 bini geçmiştir.

Siirt Kurtalan'a gelenler karayolu ile önce Tatvan'a, oradan da  feribotla göl çevresindeki ilçelere giderler. 

Fethi Algon bakarki feribot saatlerine göre yetişemeyen birçok insan var, Denizcilik Bankası'na "buraya otel lazım" diyerek detaylı bir rapor hazırlayıp gönderir.

Bunun üzerine yolcular gemi beklerken konaklayabilsinler diye Doğu Anadolu'nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan'a inşa edilir. İstanbul'dan ve Yalova'dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için. Otelin adı "Denizcilik Bankası Oteli"dir. 

Bu arada tersane arazisi güzel bir kampüs haline getirilir. 

1950'li yıllarda Van Gölü'nde yelken yarışları yapılır. Çevre il ve ilçelerden çok sayıda insan yelken yarışlarını izlemeye gelir. 

Sadece bununla kalınmaz, sonraki yıllarda yüzme yarışları, kürek yarışları, futbol turnuvaları da düzenlenir.

Türkçe bilmeyenlerin çoğu Türkçe öğrenmeye, az bilenler geliştirmeye başlarlar. Çünkü hem spor aktiviteleri ve hem de dışarıdan gelenlerle iletişim kurmak için Türkçeyi iyi bilmek ihtiyacı doğmuştur. Düzenli gazeteler gelmeye ve okunmaya da başlanılmıştır.

Fethi Algon'a devletin gönderdiği paralar yani ödenek ve maaşlar Diyarbakır üzerinden gelir çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır. 

"Mecido" isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar ve bütün paraları alır. Çevreye korku salmaktadır.

Fethi Algon, Mecido'ya haber salar, "gelsin görsün beni" diye. 

Mecido gelir. Mühendis Fethi Algon kendisine derdini sorar. Fethi Algon’un yaklaşımı ve yol göstericiliği eşkiya Mecido’yu etkiler. “Adam vurdum, cezamı da çektim ama katilsin diye kime bana iş vermiyor, ne yapayım” der. 

Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adamı konuşup ikna eder ve Tatvan Tersanesi Kampüsü'nde bekçilik işi verir. Mecido eşkiyalığı bırakır. Çaldığı parayı da iade etmiştir.

Karda, tipide çoluk çocuğu okuluna götürmek dahil her işe canla başla koşar, Tatvan’da okul yoktur çünkü. Tersanenin has adamı olur. 

Sene 1948'dir;  Tatvan’da hiç okul olmadığından, okul çağına gelen çocukların eğitimi çok güç şartlarda saatlerce yolculuk yaparak çözülmeye çalışılmaktadır. Özellikle kış şartları oldukça zorludur. 

Randevu alarak durumu arzettiği Validen "ödenek yok, para yok, ne yapabilirim? Siz okulu yapın, biz öğretmeni atayalım" cevabı alır ve döner gelir.

Ancak, bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir odada, 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar. 

Valiye tekrar gidip, durumu anlatır ve öğretmen atanması talebinde bulunur. Öğretmen atanır. Böylelikle Tatvan'ın ilk okulu açılmıştır. Yıl 1948’dir.

Öğrenci sayısı 25'dir. 23'ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar. 

Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar, tam 13 yıl Tatvan'da kalır. 1959’da yani tam 13 yıl sonra tekrar İstanbul'a dönerler.

Evlatlarından küçüğü olan oğlu Atilla, yıllar sonra Denizcilik Bankası'nda müfettiş olur. 

1970'lerde Tatvan'da denetleme vardır ve gönüllü olur. 

Yine Kurtalan Ekspresi ile Kurtalan üzerinden Tatvan’a varır. Tatvan'da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.

Resepsiyonda uzun boylu, beli bükülmüş, üstü başı perişan halde, yaşlı bir adam vardır. 

Atila zar zor da olsa, yıllar sonra tekrar gördüğü bu adamı tanır. Babasının eşkiyalığı bıraktırıp işe aldığı Mecido'dur bu adam.

Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler. Babası gittikten sonra onun yerine gelen yöneticiler "Mecido eşkiyadır, adam vurmuştur, katildir" diyerek kovmuşlardır onu tersaneden. Oğlunun açtığı bakkal dükkanının geliriyle iyi-kötü, kıt kanaat geçinmeye çalışmaktadır.

Fethi Algon'un torunu Burcu Algon bugün Azerbaycan yelken milli takımının koçudur. 

Cumhuriyet'in yarattığı katma değer, Fethi Algon gibi fedakâr, çalışkan ve dürüst vatanseverlerin sayesinde sağlanmıştır.

Fethi Algon’un küçük oğlu Atila Algon’un kaleme aldığı “Van Gölünün Gemileri” isimli kitapta, dönemin olağanüstü zorlu şartlarına rağmen İstanbul’dan gelip tam 13 yılını vererek Doğu Anadolu’nun çehresini değiştiren kahramanı yani babasını yazmıştır.

Vatansever, fedakar, dürüst ve idealist bir mühendisin tek başına gidip başardığı ve sadece kendi mesleğiyle ilgili konularda değil, eğitim, şehirleşme, kentleşme, bunların alt yapısı, üretim ve istihdamın artırılması, ilçenin turizm merkezlerinden biri haline getirilmesi, eğitim ve kültür seviyesinin geliştirilmesi, su sporlarının tanıtılması ve yaygınlaştırılması, insanların kaynaşması gibi bir çok alanda harika işler başarması her türlü takdirin üstündedir.

Bu idealist ve fedakar vatan evladı, 1986 yılında 69 yaşında hayata gözlerini yummuştur. 

Bu devlete, bu millete hizmet etmiş bu fedakar vatan evladı büyüğümüze saygı ve minnet duygularıyla Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun.

Yorumlar (5)
Mehmet Kurnaz 2 yıl önce
Allah razı olsun, Cennet mekanı olsun
Nurettin Cengiz 2 yıl önce
Emeğinize sağlık Sayın Müsteşarım. Allah rahmet eylesin.Mekanları cennet olsun inşAllah.
Dursun Alkoç 2 yıl önce
Bu ülkede böyle fedekâr insanlar olmuştur,olmayada devam edeceğine inanıyorum.
Dursun Alkoç 2 yıl önce
Bu ülkede böyle fedekâr insanlar olmuştur,olmayada devam edeceğine inanıyorum.
Recep KOÇER. 2 yıl önce
Mekanı Cennet yurdu olsun. Rabbim; Böyle yiğit, Vatan evlatlarının sayısını artırsın. Saygı değer müsteşarım; Böyle değerli kahramanları bize hatırlattığınız için, sizede teşekkür ediyorum. Selamlar. Sağlıcakla kalın.
12
az bulutlu