banner4
18.04.2022, 13:58

EFSANE KAPTAN LÜTFÜ BEY

Türkiye Cumhuriyetinin ilk kurulduğu yıllarda, Gazi Mustafa Kemal, hem yeni cumhuriyeti dünyaya tanıtmak ve hem de ülkemizin kalkınması için hal çareleri düşünüyordu.

1924’de Karadeniz Vapuru satın alındı. 130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi. Aslında siyahtı, Haliç'e çekildi bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu. 1926’da yani Cumhuriyetin ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı.

Satın alınması iç ve dış dizaynı vs hepsi Atatürk’ün projesiydi. Herşeyiyle, her yönüyle elden geçirildi. Yüzen bir fuar haline getirildi.

Mustafa Kemal Mudanya'dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı. 

Türk Malı ürünlerden oluşan büyük bir sergi salonu gibi hazırlanmıştı. İçinde üzüm, incir, Hereke halıları, Kütahya çinileri, lokum, Edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün, yün, deri, koza, fındık gibi tamamı Türk Malı ürünler vardı. 

Sergi salonları Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti. İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.

“Dünyanın bize gelmesini beklemeyelim biz dünyaya gidelim” vizyonuydu bu. Aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası tanıtım gemisiydi. 

180 yolcusu 105 mürettebatı vardı, yolcuları Türkiye'nin aydınlarıydı. Milletvekilleri, gazeteciler, heykeltraşlar, ses sanatçıları tiyatro sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör de gemideydi. Her gidilen limanında o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu.  

Kaptanlığını Atlantik'i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal'in efsane kaptanı Lütfü bey yapıyordu. Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas da sergilerin müdürüydü. 7 lisan bilen Semiha Hanım protokol müdürüydü, dekorasyonu mimar Naci bey tarafından yapılmıştı. Bu kadroyu Mustafa Kemal seçmişti.

İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça broşürler basıldı. Ürünlerin üzerinde 4 lisanda etiketler yapıştırılmıştı. Yabancı tüccarların Türkiye'den ithal bağlantısı kurabilmesi için stantlar oluşturuldu. İş Bankası şubesi bile vardı. Her standın başında yabancı dil bilen öğrenciler görevlendirilmişti.

12 ülkede, 16 şehri ziyaret etti. Barcelona/İspanya, Ve hevre/Fransa, Londra/İngiltere, Amsterdam/Hollanda, Hamburg/Almanya, Stockholm/İsveç, Helsinki/Finlandiya, Leningrad/Rusya, Gdansk/Polonya, Kopenhag/Danimarka, Anvers/Belçika, Marsilya/Fransa, Cenova/İtalya, Napoli/İtalya, limanlarına uğradı.

İngiliz, Fransız ve Alman gazeteleri Kemal Paşa'nın kısa saçlı kızları diye manşetler atmıştı, mürettebatın yarısından fazlası kolejlerden seçilen İngilizce, Fransızca konuşan kızlarımızdı. Rengarenk elbiseler giymişlerdi, Avrupa kültürüne hakimdiler. Fesli insanların ülkesi İmajını bir anda yıkmışlardı. Avrupa hayretler içinde Türkiye'nin çağdaş yüzü ile tanışıyordu. 

Limanlarda verilen konserlerde adeta izdiham yaşanıyordu 10.000 civarında insan izlemişti. Karadeniz Vapuru'nun pürüzsüz İngilizce konuşan Bediha Celal'in rehberliğinde gezen Amsterdam Belediye Başkanı böyle bir Türk kadını ile karşılaşacağımı düşünemezdim diyordu.

Erkek mürettebatımız, Lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril beyaz gömlekler giyiyordu. Zarif boyun bağları takıyorlardı. Doğudan gelen bir vapurun "Orient esintisi" getireceğini düşünenler fena halde yanılıyordu. 

Güler yüzlü, modern, donanımlı, dil bilen ve sempatik Türklerle karşılaşmışlardı.

Türkiye'nin sosyoekonomik tanıtımını yapan bu yüzen fuar, Uluslararası İzmir Fuarı'nın işaret fişeğiydi. Ekonomi o yıllarda ve o şartlarda böyle yapıldı.

İnternette araştırma yaparken, 1933 yılına ait bir gazete haberine rastladım. Haberde diyorki, “1934 yılına 75 milyon lira ithalat, 95 milyon lira ihracat yaparak 20 milyon lira fazla (dış ticaret fazlası) ile giriyoruz. Bir önceki sene yani 1932 yılında ise ithalatımız 85 milyon lira, ihracatımız 101 milyon lira, dış ticaret fazlamız da 16 milyon lira idi”.

Son 2 asırdır değişik cephelerde savaşmış, en son Kurtuluş Savaşını yaparak artık yeter diyebilmiş, 2 asır boyunca 10’larca cephede yaptığı savaşlar yüzünden enerjisi ve morali ile birlikte yetişmiş insanı ve erkek nüfusu da kırılmış, sanayisi, teknolojisi ve tarımı demode durumda ve olumsuz şartlar altında o günün parasıyla taa 1933’lerde yokluklar ve kıtlıklar içerisindeyken bile 20 milyon lira ihracat fazlası veren bu ülke, bugün 50-60 milyar dolar açık veriyorsa bunu nasıl izah etmek gerekir?

Yorumlar (0)
12
az bulutlu