banner4
06.10.2019, 21:52

DEPREM KUCAĞI

                Her gün, çok bulutlu bir hava ile dolanan bir şehrin; şemsiyelerinin çokluğu ve çeşitliliği ile meşhur olması lazım gelir.

                Şehrin üzerinin cam ile kapatılması ihtimalinin, hayallerde dahi yadırganacağı gerçeğinde; şemsiye ile dolaşmanın, zorunluluğun kederinden atlaması ve kutsalsı bir kültür olma şerefine varması lazım gelir.

                Eli boş gezer ise bu şehrin adamı, ne demeli?

                Elle tutulur hallere tutunmak için; yağmurun yağmasını, saçların ıslanmasını, başların ağrımasını ve sellerin sularda kavrulmasını beklemek; gaflettir.

                Her damla, bir artçı nizâmında süzülür baş aşağı.

                Tedbir almak, zor ve zorunlu zaruretlerdendir.

                Deprem; binaları yıkan, insanları öldüren olanından değildir sadece.

                Akılları yıkan, kalpleri öldüren depremler de vardır.

                Emeği hiçe sayan, alından teri soğutan, yalan bir rüzgârda insanlığı savuran; faiz depremi gibi.

                Satın alınabilir şey kavramı hatırında; her şeyin karşılığı bir olgunun, kendi kendinin de karşılığı ile hürmet bulması; karşılığı olduğu her şeyi kıymetsiz bırakması; akıl ve mantık ile izah edilebilir bir durum değildir.

                Faizin, insanlığın ruhuna yapıştırılmasından ve yakıştırılmasından vazgeçilmelidir.

                Bu iş, insanın ve onun emeğinin düşmanıdır. İnsan onuruna aykırıdır. Bu durum; saplantısızlar için, tartışmasızdır.

                Faizin zulmünü faiz eylemekten ne vakit vazgeçeceğiz?

                Deprem, her hâl ile kucağımızdadır.

                Uykusu kaçmış, yıkılmaya muhtemel duvarın yanı başındadır.

                Her kalbin her çırpınışı, hayatın bir depreminin bir parçası değil midir?

                Kalbimize merhem, aklımıza deprem ettirmenin vakti; gelmemiş midir?

               

Yorumlar (0)
12
az bulutlu