banner4
03.12.2019, 14:42

DAİMİ’NİN TIRI

Herifçioğlu bir sözde STK’da kuruculuk ve başkanlık yapmış. Üç beş dönem sürmüş reisliği. Sonra, kimden nasıl ikaz aldıysa, bırakmış tahtı. Ama görünüşte. Nasıl yani? Şöyle: Gölge adamlar kullanmış. Emanetçi korkuluklar. Tokmak gene bizimkinde. Bu arada kendisini tepenin de tepesine yerleştirmiş, yerleştirtmiş: Onursal başkanlıkla teşrif olmuş.

Zaman zaman gözüme çarpar: Geçenlerde sözde STK’mızın bir broşürü geçti elime. Baktım, bizimkisinin adı sanı en başta: Falanca Filan. “Daimi İdare Başkanı”. Aman da aman! Unvana bakın, Türkçe utanacak az kalsın! “Daimi”!

Daimi yani devamlı. Yani ebedi. Oysa hiçbir “naçiz vücud” ilelebet kalmayacaktır. Hatta kanaatimce hiçbir “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, hiçbir “Ayaşlı ile Kiracıları” “apartman”ı sonsuz payidar olma bahtına ulaşamayacaktır. Öyleyken, bir ölümlünün, üstelik bir kurumun takvime bağlanmış faaliyetinin başına “daimi” başkan seçilmesi…

Bu arada herifçioğlu üstadın, muhafazakâr bir dünya görüşüne sahip olduğunu, hatta o cenahtaki kanaat önderleri arasında adına rastlanması, “daimi”lik taslamasını daha bir mizahi kılıyor.

Oysa geleneğimizde sonsuz olanın, daiminin, ebedinin, bakiliğin, ilelebetliğin makamı bellidir. Bunu bilmeyenin densizliğini Allah’a havale edelim…

Bu arada, makam koltuğunda bir kademe atlayalım. Basit bir STK liderliğinden ötede, devletin tepesinde bulunan“daimi”lik taşlayıcılarına getirelim sözü. Hastalığın bu noktasında bulunan nicelerinin ne olmuştur akıbeti, merak ediverin!

Öyle ya, ne “ebedi şef”ler, “ilelebet ve ebedi başkan”largördü tarih. Alfabetik bir nizam içinde şimdi biz onları hizaya getirelim:

Adolf Hitler, AlfredoStroessner, Antonio De OliveiraSalazar, AugustoPinochet, BenitoMussolini, Charles Taylor, Francisco Franco, HidekoTojo, İdi Amin Dada, JorgeRafaelVidela, Josef Stalin, Kim il-Sung, Leopold II, Manuel Noriega, Mao Zedong,  Mengistu Haile Mariam, Mobutu Sese Seko, Nicholas II,  Nikolay Çavuşesku, Pol Pot, Saddam Hüseyin, SlobodanMiloşeviç, YakubuGowon…

Çok şükür, bu babda yerli ve milli bir eleman kaydı yok! Fakat şu bizim “Daimi” bir fırsatını bulsaydı, inanın bu unvana adını yazdırırdı!

Dünyanın farklı ülkelerinden, nice iktidar sahibi, lakin nice zalim, nice diktatör! Doğrudan ya da dolaylı ebedilik taslamışlar. Bu uğurda soykırımlar, katliamlar, kanlı kırımlar yapmışlar.

Peki ya sonları? Neler olmuş akıbetleri?

Kimisi yargılanmış, kodesi boylamış;kimisi idam edilmiş, kurşuna dizilmiş… Kimisi tüymüş memleketinden, başka ülkelerde rezil rüsva olmuş, kimisi intihar etmiş… Beyin kanamasından, kanserden, akıl tutulmasından geberip gidenler var aralarında…

Oysa bunlar muktedir oldukları zamanlarda kendilerini ‘tanrı’ gibi algılamışlar, karşı konulmaz bir gücün sahibi görmüşlerdir. Her dedikleri yapılması gereken, gazabıyla herkesi cezalandırabilen ‘tanrı’lar… “Kanunu ben koyarım, hüküm bana aittir, dünyayı ben yönetirim, bütün mülk ve güç benimdir…” Müşrik Firavun ne diyordu elinin altındakilere: “Ben sizin en büyük ilahınızım.” (Nâziât Suresi, 24).

Oysa bir an geliyor araba devriliyor. “Daimi”nin tırı yoldan çıkıyor, haydi şarampole…

Bu hususa ve başka hassas şeylere temas ediyor işte Charlie Chaplin, ilk sesli filmi Büyük Diktatör (The Great Dictator)’de. Filmin sonunu harika bir söylevle tamamlıyor. Neler mi diyor? İşte şunları:

“Üzgünüm ama ben bir imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseyi yönetmek ya da fethetmek de istemiyorum. Herkese yardım etmek istiyorum. Yahudi, Yahudi olmayan, zenci, beyaz. Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Bir başkasında nefret etmeyi istememeliyiz. Bu dünyada yeryüzü zengindir ve bunu herkes paylaşabilir. Yaşam tarzımız özgürlük ve güzellik olmalıdır. Ama biz yolumuzu kaybettik. Açgözlülük insan ruhunu zehirledi. Dünyayı nefretle kuşattı. Bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. Hızlı geliştik ama bu sırada kendimize de zarar verdik. İstediklerimizi elde etmek için makineleri kullandık. Bilgimizi olumsuz, zekamızı sert ve kaba kullandık. Çok fazla düşündük ama çok az hissettik. Makinelerden çok, insanlığa ihtiyacımız var. Zekadan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var. Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu olur ve her şeyi kaybederiz. Uçaklar ve radyo bizi yakınlaştırıyor. Bu icatlar insanlığın erdemlerini etkileyecek ve insanlar arasındaki kardeşliği ve birliği gerçekleştirebilecek. Şu anda bile sesim milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğa erişiyor. Sistemin kurbanlarına ve işkence çeken kişilere ve hapisteki masum insanlara. Beni duyanlara şunu söyleyeceğim, umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler. İnsanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölecek ve onların gücü insanlığa geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır. Askerler, kendimizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçükseyen, sizleri köle yapan, yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi söyleyen, sizi terbiye eden, size sığır gibi davranıp, savaşa gönderen bu insanlara… Kendinizi makine kalpli makine düşünceli bu makine insanlara teslim etmeyin. Sizler makine değilsiniz, sizler sığır değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler, kölelik için savaşmayın. Özgürlük için savaşın. Aziz Luke der ki, “Tanrının krallığı insanın içindedir.” Sadece bir kişi veya zümrenin değil, bütün insanların. Senin de. Makineleri yaratma gücüne sahipsin. Mutluluk yaratma gücüne de. Bu yaşamı özgürleştirip, güzelleştirme yaşamı harika bir macera yapma gücüne sahipsin. Demokrasi adına bu gücümüzü kullanalım. Birleşelim, yeni bir dünya için savaşalım. İnsana çalışma şansının verileceği gençlere gelecek, yaşlılara güvence verilecek bir dünya. Zalimler yükselirken parlak vaatler verirler. Ama onlar yalancıdır! Sözlerini tutmazlar. Asla tutmazlar. Diktatörlerin kendileri özgürdür ama onlar insanları köle yapar. Şimdi bu sözleri tutmak için savaşalım. Özgür dünya için, ulusal engelleri kaldırmak için savaşalım. Açgözlülüğü, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü kaldırmak için. Bilimin ve ilerlemenin bize mutluluk getirdiği bir dünya için savaşalım. Askerler, demokrasi adına birleşelim.”  (Şu linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=5ZWVFaojkd0)

Ankara, 3.12.2019

Yorumlar (0)
12
az bulutlu