banner4
06.08.2020, 09:50

Batının Ahlâkını Almak

Türkiye’de yerlilik/millilik hem mevcut cephelerden birine dâhil olmak, hem dünya koşullarından soyutlanmış bir ülke inşa etmek anlamına gelir. ‘Türkiye güçlü bir ülkedir, eski ihtişamlı fetih dönemlerini gerçekleştirecek potansiyeli var!’ kabulüne yaslanır.

Böyle olunca ülkede karşıt fikirlerde olanları tehdit gördüğü gibi diğer ülkeleri de Türkiye aleyhinde savaşa girmiş düşman olarak algılar. Hatta bireysel hayatında bile ait olduğu kesimlerin dışındaki insanların _mesela İstanbul Sözleşmesini savunanların- düşüncesini anlamak için değil yargılamak için yaklaşır. Dâhil olduğunu sandığı grupların yetersizliklerini harici sebeplerde arar, sorgulama, kıyas murakabe yapmadan geçmişi/geleneği yücelten bir anlayış geliştirir. Dünya ile rekabete girmeden, karşılıklı mukayeseler yapmadan ülkeye/insana/batıya bakışı önyargılarla doludur.

Ziya Gökalp ‘Hars, (kültür) toplumların deruni inkişafından, medeniyet ise muhtelif kültürlerin birbirini etkilemesinden ve karışımından meydana gelir. Bu nedenle bir başka kültür (Batı kültürü) tamamen taklit edilemez ama medeniyet ise alınabilir’ der. 
Cemil Meriç de medeniyet ümran adını alır.

Yerli ve milli düşünce dışındaki insanlara olumsuz bakış süreklilik kazanmıştır ülkede. Sadece bizden olan bizi kurtarabilir anlayışı, at gözlüğü kuşanmış bir zihniyettir. 

Aynı veri sol-sosyalist aydınlardan liberallere, laik ve Kemalistlerden alevilere her kesime hâkim olan anlayışta da ele verir kendini. İktidar yıkılsın da kim gelirse gelsin. Mevcut haldeki uygulama ve kazanımlara bakmadan kimin ülkeyi kurtaracağı temel meseledir. Nasıl kurtarılacağı değil. Her düşünce, ideoloji ve kesim kendisine kurtarıcı rolü verirken karşı tarafı uçuruma sürükleyen görür. 

Türkiye’de birlikte yaşama ve ülkeyi batı standartlarına ulaştırma noktasında ortak bir ethos yoktur. Herkesin ethosu farklıdır. Ethos bir toplum ya da bir kişinin geleneksel anlamdaki eğilimi ve duruşu. Ahlaki değerlerin bilinciyle şekillenen tutumu. Türkiye’de her kesim kendisine ahlakilik atfettiği farklı odalara hapsolmuştur. Elbirliği ile ülke denen bir zindanda yaşadığımızı ancak karşı tarafı eleştirirken dile getiririz. 

Batılı standartlarda temel hak ve özgürlüklerin sağlandığı bir ülke kurma irade ve niyeti her kesimde dile getirilmesine rağmen neden bunu inşa edemiyoruz? Çünkü bizim ahlakımız kendisinden razı olmak üzerinedir. 

Bütün Türkiye’yi verili şartları ile kabullenip ortak rızaya dayalı siyasal sistem inşa etmekten kaçınan bir ahlaktır bu. Dâhil oldukları kesimlere güç vermenin dışında bütün bir Türkiye’yi demokratik insan haklarına saygılı ülke haline getirme muradı yoktur. Herkes sadece dâhil olduğu kesimi mutlu eden siyasal görüşe sahiptir. Kendisine dokunmayan yılan bin yaşasın der ve zülüm ulaşmadıkça siyasetten ve sistemden şikâyeti yoktur.

Aslında her kesim batılı ülkeleri ziyaret ettikçe oradaki işleyişin güzelliğine muttali olur, insanların hangi din, dil, milliyet, cins veya görüşten olduğuna bakmadan insan haklarına saygılı, tıkır tıkır işleyen sistemin farkındadır. Orada hayran olduğuna Türkiye insanının bütünüyle/hep beraber/birlikte layık gören anlayışa ulaşmaz. Ulaşmadığı için de kim gelirse gelsin Türkiye’nin kaderi değişmez.

Çünkü doğu toplumları konuşmaz şikayetlenir, düşünce üretmez slogan saçar, ahlaksızdır ama sorsan ahlak timsalidir. Halkın sağ partilere oy vermesine şaşar, cahil diye hor görür. Toplumun okumuş orta-üst sınıfına mensupları başarısız olsa, kötü yönetimi sürdürse de Çankaya’da, İzmir’de, Beşiktaş’ta taraftarı olduğu partiye verir oyunu. Hâsılı hepimiz suçluyuz, başarı ya da başarısızlık hepimizin.

Mehmet Akif de yanılmıştır. Batının teknolojisinden önce ahlakını alsaydık keşke. İlkelerini baştacı etseydik. Her medeni insanın yaptığı gibi kimin söylediğine değil ne söylediğine, kılık kıyafetine değil yeteneğine bakarak değerlendirseydik.

Kültürümüz doğulu, medeniyetimiz batılıdır. 
Rusya, Çin, Hindistan için de bu söylenebilir. Türkiye bütün devrimlerden önce ‘ahlak devrimi’ yapmalıydı. Tutarlılığı her özelliğin üstünde tutan bir anlayış geliştirmeliydi. Medeni ülkelere, zamanın ruhuna dâhil olabilmek insanı ahlaken bozmayan siyasal bir sistem kurabilme başarısına bağlı. Yoksa meri sistem içinde ahlakı ayakta tutmak zor. Üstelik sadece siyasiler ahlaksız değil artık. Onlarla birlikte taraftarı olduğu kesimler de ahlaken çürümeye başlıyor. 
Ortak bir ethos’a ulaşmak evrensel ahlakı edinmemizle sağlanabilir ancak.

Onun için batı medeniyetinin teknolojisini değil önce ahlakını alsaydık keşke.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu