Hissetmeden Yaşamayalım
Geçen bir zamandan sonra herkese huzurlu anlar dilerim.
İyi bakmaya gayret ederek geçirdiğim günler yaşıyorum. Yüzümdeki tebessüm, içimde yükselen sitem, savaşırcasına...
Neyin savaşı diye sorarken bulduğum cevapsa insan olabilmek.
Neden bu durum çoğu insanın umurunda değilken kendim ve bazı insanlar için her şeyden önemli.
Biraz düşündüklerimizi hissedelim. Ne dersiniz?
Bugün ufaklığı okula bıraktıktan sonra bir süre yürüdüm. Yürürken düşünceler aklımda karmakarışık. Çözümlenmesi gereken kendim miyim yoksa çevremde gördüğüm hayatın içinde yer alan insanlar mı dedim. Ben farklı, sanki insanlar başka farklı gibiydi. Öyle anlar yaşıyordum ki! Tanıdıklarım tanımadıklarım gibi. Hissettiğimse garip bir iç yorgunluğu.
İşte tebessüm ve sitemkargaşası. Farklı farklı insan yapılarının ortamlarında bulunmaktı belki de yaşadığım bu karmaşa. Anlayabilmek anlamaya çalışmak.
Değiştiremediğimse ruhumdu. Kendimce gerçek, ruhumun özünü koruyabilme çabasıydı.
İçimde coşan, bir an kişilerin yüzlerine haykırmak istediğim ama özümden gelen sabır ve tevekkülün engelini içimde derin hissetmekti.
Kimimiz inançlı, kimi görüşleriyle inancı farklı yerlere taşıyan, kimi radikal vb. özellikler taşır. Ruhumuz, yetişme şeklimiz bizlere yön veren gerçeklerken, bazen ise tamamen çevremizden ayrı bir ruh, farklı düşüncelerle yönelişlerimiz oluşur.
İçimde sitemlendiğimse değiştiremiyeceğimiz gerçeklerdi.
İnanç nedir diye soruyorum? İlkönce yalandan uzak olmak diyorum. Bir canlıyı incitmemek.
Ve inancı tanımlarken birilerinin hayatlarını hiçe sayıp Yaradanın bize bahşettiği inancı, dinimizi öne sürerek kendimizi ve Yaradanı kandırdığımızı, kendimizi kandırarak vicdanı rahatlatma oyunu değildir diye ekliyorum.
Vicdan yaradanımızın içimize kattığı en güzel gerçektir.Bizler en güzel gerçeği kaybediyoruz.
Gözlemliyorum, dinliyorum. Evet, yaşadım yaşıyorum. İnancı yüreğine işlemiş insanlar görüyorum. Din ve iman etmenin güzelliklerini yüreğime alırken
yaşadığım hayal kırıklığıysa inanç yolunu geride bırakarak alınan yolda karşımdakilerinin
kendilerini kendimenfaatleri uğruna kendilerini inandırması oluyor.
Evet sizlere bir soru, insan kendisini bilmez mi?
Benim cevabım, insan kendi iç yolculuğuna döndüğünde kendisini en iyi bilen canlıdır.Sadece kendinde görmek istemediklerinde kendisini kandırır. Vicdanı bastırma duygusu. Bu yolda olan bir insanın, kendisine sorması gereken bir soru. Benim yaptıklarımla yol aldıklarım aynı mı? Ben Yaradana inanıyorum. Dini hükümlerini savunuyorum. Peki vicdanım, kul hakkına girip insanın kendisini inandırdığı oyunlarla, sözlerle, ikili konuşmalarla insanlara zarar veriyorsa gidilecek olan yolun sonunda insan Yaradana nasıl cevap verebilir derken. Hüseyin Kaya Hocamın sözü gözlerimde beliriyor.
"Arkanda durana yüzünü dönmek karşılaşma değildir."
Kısacası,
İnsanoğlu Yaradana ve dinine inanırken bu inandığı yolda giderken ilk önce kendi iç yolculuğuna dönücek. Vicdanıyla her an hesaplaşma içerisinde olacak. Geride bıraktıkları, önüne kattıkları, her ağızdan çıkan sözün nereye gidiceğini tartacak.
Evet, inanmak ve bu yolda giderken vicdan rahatlığını hissedebilmek demektir. İnanç ve hükümleri ilk önce bu idrakı anlayabilmekle olur.
Yanlışım varsa affola efendim der. Düşüncelerinizi düşündürmenizi affınıza sığınarak talep ederim. Sağlıcakla..
İnanç ve vicdan iyi insanların zırhıdır ve daima bir gün ilahi adalet tecelli eder.