banner4
10.09.2021, 08:48

HAKİKİ AŞIĞIN GÖNÜL DUASI:

Mevlânâ Abdürrahmân Câmî (1414-1492) Horasan’da ve Semerkant’ta ilmiyle ünlenmiş, ilim öğrenmekten ve öğretmekten zevk alan bir âlimdi. Ali Kuşçu ile birlikte matematik ilmi üzerinde çalıştı. İslam felsefesi üzerinde düşünceler üretti. Yaşadığı dönemde, Osmanlı padişahları Fatih Sultan Mehmet ve oğlu II.Beyazıt, yüksek iliminden dolayı Mevlânâ Câmî’ye her zaman saygı gösterdiler.

Mevlânâ Câmî eserlerini çoğunlukla divan ve mesnevi tarzda sundu. O“dünyada kitaptan daha güzel arkadaş ve dert ortağı bulunmadığını,” ifade ederdi.

Mevlânâ Câmî “Akıllılar, ölüm ile sona eren her nimeti, nimetten saymazlar,” diyerek fani olan, tadılan ve sona eren bu dünyadaki nimetlerin, gerçekte ahir sonsuz hayatta baki, tükenmez ve en temiz olarak insana yeniden ikram edileceğini söyledi: “Ömür ne kadar uzun olursa olsun, ölüm varsa onun ne faydası olur? Nimetin değeri sonsuz olmasında ve yok olmamasındadır” sözüyle, vaadinden dönmesi muhal olan Cenab-ı Hakk’ın, ölümle bu hayatı sonlandırmayacağını, sonsuz ömrü bahşederek, nimetleri verenin kim olduğunu bilen ve O’na şükreden kullarını mükâfatlandıracağını anlattı.

Mevlânâ Abdürrahmân Câmî “saf zihinleri bulandırmak isteyen cahillerden ateşten kaçar gibi kaçmak” gerektiğine dikkat çekti ve onların tuzağına düşmemek için gerçek tasavvufun ve hakiki sofîliğin özelliklerini eserlerinde açıkladı.

Mevlânâ Câmî’ye göre insanı ebedi saadete ulaştıracak şey ancak “gerçek aşktı”. Varlık dünyasında bütün oluş ve vücuda gelen şeylerde görünen “Yaradan aşkıydı”. Seven de sevilen de her aşamada Hakk’ın kendisiydi. Ona göre insanda var olan aşk, geçici olandan hakiki olana yönelmekti.

Mevlânâ Câmî, hakiki aşığın gönül duasını bakın nasıl anlatıyor:

İlâhî! Senin hayat verdiğin gönlü kimse öldüremez. Senin yaktığın çırağı kimse söndüremez. Senin muhabbet cezben nasip olan kimse, Senin sevdiğin olur. Senin haşmetinin bir parıltısına kavuşan hayrete düşer.

İlâhî! Cân-ı müştak (arzu ve iştiyak gösteren) ayrılık ateşini duymaz. Susamış gönül, kavuşmanın hâsıl edeceği zevki duymaz. İlâhî! Bu ne ateş dolu bir içecektir ki, divanelik mayası ve susuzluk sermayesidir.

İlâhî! Bu nasıl sınırsız bir susuzluktur ki, yüz bin okyanus (deryadan) içilse, aynen kalıp, susuzluk gitmiyor. İlâhî, bu ne devamlı kalan bir bardak ki, bunun doldurucusu, sevdiğine kavuşma isteği duyuyor. İlâhî, bu ne tesir edici bir sâkîdir ki, sundukça, içecek devamlı kalıyor.

İlâhî, bu ne haşmet ve celâldir ki, akıl onu anladığını söylemekte dilsizdir. Bazen hükmünün sırrı, örümcek ağını perde yapar. Bazen azametin, sivrisineğin iğnesini Zülfikar yapar.

İlâhî! Bütün âleme rahmet etsen, cenâbından bir zerre noksan olmaz. Lâkin hikmetinin sırrına ermek için, akla imkân yoktur. İlâhî, bu ne güzelliktir ki bu güzelliği anlatmakta bir zayıf karınca (benim gibi aciz bir kimse) söz sahibi oluyor.

İlâhi, bu işte akıl şaşkındır. Şöyle ki, hüsnünün güneşi meydanda iken, gizlidir, görünmez. Bu parlayan nasıl bir nûrdur ki, gözler onu görmekte hayrettedir. İlâhî, bu ne gönül sırrıdır ki, akıllar onu bilmekte bulanıktır.

İlâhî! Senin makbulün olan bir azizin eli, kılıç gibi kesti; cevher canı safa nuru ile doldu. Senin ret ettiğin sultanın eli tutuldu; hevâ yoluna düşüp, perişan oldu.

Allahım! İnsanların ve cinlerin tâati, cismani ve ruhani âlemde bulunanların ibadetleri, Senin ihtiyaçsızlığın, sonsuz kudretin yanında beyhude bir sedadır. Lâkin, bu zayıf ve gönlü kederli kulların inlemesi ve muhabbet çimeninde öten bülbüllerin iştiyaklı sesleri Senin katında daha kıymetlidir.

İlâhî! Her ne kadar cürüm ve isyanımızın sonu yok ise de Senin rahmet ve gufran denizin de sınırsızdır. Masiyyet (isyan ile haddi aşarak işlenen günah) ateşi âlemi tutuştursa, Senin rahmetinin bir damlası onu söndürür. Cihanı zulmet bulutu kaplasa, Senin inayet rüzgârının bir nefeslik esmesi ile dağılır, gider. Kainatı zulmet bulutu kaplasa, Senin hidayet güneşinin bir zerresi o perdeyi kaldırır.

İlâhî! Riya (gösteriş) ateşinden kalbi kurtarıp, bizi ihlâslı eyle. Bu kalbi sevgi ateşinde inayet cevherin ile hakiki altın eyle… “ (Amin)

Eskilerin “allâme” dediği bu değerli bilge insana, Allah’tan rahmet dileriz.

Alıntı Sözler: Peygamberlik Müjdeleri/ Mevlânâ Abdürrahmân Câmî/Şevâhidü’n-Nübüvve/ Hâzırlayan Hüseyn Hilmi Işık/ Hakîkat Kitâbevi/ 2017 yılı Baskı Sayfa 5-7.

Mevlânâ Câmî’nin “Dindar Olanların Gül Bahçesi” eserinden bir resim:

Yorumlar (0)
12
az bulutlu