banner4
23.01.2024, 09:34

ABD’NİN 11 EYLÜL İKİZ KULELER OLAYI VE  AFGANİSTAN’IN İŞGALİ

Dünyada çok konuşulan ve aradan geçen 20 yıldan fazla bir zamana rağmen halen daha tam olarak aydınlatılamayan bir olaydır. Bu yazımızda, internet haber sitelerinde, sosyal medyada vs yazılan-çizilenleri toparlayıp, konuyu farklı bir açıdan ele almak istedik.

11 Eylül 2001’de ABD’nin New York Manhattan semtinde bulunan ikiz kulelerinden, kuzeydekine yerel saatle 08.46’da, güneydeki kuleye de 09.03’te uçaklarla intihar saldırısı yapıldı ve kuleler birkaç saat içerisinde tamamen çöktü.

Aynı saatlerde kaçırılan 4 uçaktan diğer 2’sinden birisi Pentagon’a çarptı, diğeri Pennsylvania’da düşürüldü.

11 Eylül İkiz Kuleler saldırısı, ABD ve o ne derse inanmaya hazır yandaşlarına göre bir İslami terör saldırısıydı. Fakat bu konuda yazılan çizilenlere bakıldığında, olaydan önce büyük rakamlarla binanın sigorta ettirilmiş olunması, binanın hantal ve işlevinin yüksek maliyetleri, saldırıların hazırlanışı, meydana gelişi, tüm bu aşamalarda istihbaratın uyuması ve sonrasında ABD’nin Afganistan, Irak, Libya ve Ortadoğu’da yaptıkları gözönünde bulundurulunca, bunun ısmarlama ve 1 taşla 10-15 kuş vurma operasyonu olabileceğini de ihtimal dahilinde görmek gerekir.

Yani bu açıdan bakıldığında, 11 Eylül saldırılarının, tam anlamıyla bir İslami terör olayı değil, kurgulanan ve kullanılan islami terör görüntüsü verilmiş bir saldırı olabileceği de akla gelmektedir. Burada kullanılan insanların yani yetiştirilmiş teröristlerin Müslüman olması bile tek başına olayın İslami terör olayı olduğu anlamına gelmeyecektir, çünkü kullanılan kişiler islam inancına sahip olsalar dahi, acaba kullanıldıklarının farkındamıydılar? Kaldıki samimi bir Müslüman kendi canını da feda ederek yani intiharı göze alarak masum insanları öldürürmü?

Şimdi olaylar sonrası yaşananlara bir bakalım:

Yıkılan kulelerin parçalarını inceleyen Kimya Profesörü Niels Harrit, parçaların içerisinde nano termik maddeler bulduklarını, bunun sadece uzay çalışmalarında ve askeri amaçlarla kullanıldığını, saldırıda bulunanların bunlara sahip olmalarının imkansız olduğunu açıklamıştır.

Binaların yıkılışı sırasında yakınlarında bulunan birçok görgü tanıklarının birçok patlama sesi duyduklarını beyan ettikleri de daha sonraki tarihlerde uluslararası basına yansımış idi.

Bu tespitlere ve beyanlara göre, bu durumda akla, binanın uçak çarpmasıyla değil, çarpmanın tetiklemesiyle daha önceden binaya döşenen patlayıcıların patlamasıyla yıkıldığı ortaya çıkıyor.

Öte yandan, uçakların binaların/kulelerin üst kısımlarına çarpmasına rağmen, 1 saat içerisinde baştan aşağıya tamamen yıkılması da, dikkat çekici başka husustur.

İkiz kuleler 1960 yılında David Rockefeller tarafından başlatılan bir proje olduğunu, 1972-1974 yıllarında 110 katlı olarak yapımının bitirildiğini, binaların modern fiber optik internet teknolojisine uygun olmadığını, son yıllarda elektrik-su tesisatı vs nin verimsiz ve oldukça hantal hale geldiğini ve işletimi oldukça pahalı asansörlerinin bulunduğunu ve daha da ilginci saldırıdan kısa bir süre önce milyar dolarlar üzerinden sigorta ettirildiğini düşününce bundan nasıl bir sonuç çıkarmak gerekir? düşünmek lazım.

Peki sonrasında ne oldu?

Sanki hazırda bekliyormuş gibi hemen düşman ilan edildi: El Kaide Ve bu örgütün lideri olduğu söylenilen Usame bin Ladin.

Ne El Kaide, ne bilmem ne, ne Usame bin Ladin ne de başka biri; tanımadığım, emin olmadığım hiçbir örgütü, kuruluşu, şirketi, şahsı vs asla savunmam; çünkü terörün ve terör örgütünün dini, dili, kökeni olmaz ve hepsi de dünyanın başına beladır; kaldıki bunu kurduran da ABD’nin kendisidir, konumuz da bu değil zaten.

Şimdi sonrasına bakalım:

Yıllarca uğraşıp perişan olan Rusya’nın boşalttığı Afganistan’a ABD girdi. Ismarlama Hollywood filmlerinden bir seri olan Rambo filmleriyle Afganistan’ı Rusya’ya karşı koruyan ABD Afganistan’ı kendisi işgal etti. Güya amaçları da terör örgütü El-Kaide’yi bitirmek ve Usame Bin Ladin’i yakalayıp yargılamaktı. Oysa El Kaideyi kuran kendileri idi ve güya lideri gösterilen Usame bin Ladin de esasında ABD’yle iş yapan Suudi Arabistan’lı milyarder bir iş adamıydı  ve bu kişi rahatını bırakıp bir terör örgütü kurup Afganistan dağlarında savaşıyordu. Biraz akla mantığa aykırı değilmi?

Neyse. ABD’liler çok uzun yıllar Usame bin Ladin’i güya yakalayamadılar. Çünkü ABD’ye bulunan/yakalanan Ladin değil, aranan ama yakalanamayan Ladin lazımdı. Çünkü eğer hemen bulurlarsa Afganistan’dan geri çıkmaları gerekirdi. Oysa amaçları Afganistan’da uzun yıllar kalmaktı. Nitekim dönemin ABD Savunma Bakanı Rumsfeld belki de Ladin hiç bulunamayacak diye açıklama yapıyordu o yıllarda.

Sadece Afganistan’ı işgal etmekle kalmadılar, İslam düşmanlığı da başlatıp körüklediler. Dünya kamuoyunda oldukça ciddi bir islam ve Müslüman düşmanlığı oluşturdular.

ABD’de 1997 yılında PNAC (Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi) diye Washington merkezli bir düşünce kuruluşu kurdular, bu örgüt 1997-2006 yıllarında oldukça faaldi ve ABD’nin önümüzdeki 100 yılını planlamak için çalıştılar. Bu kuruluşun kurucuları arasında Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz, şimdiki başkan Joe Bıden, eski Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, Rıchard Perle, senatör John Bolton, John Kerry, eski başkanlardan baba ve oğul George Bush’lar gibi ABD’nin derin devletinin etkin insanlarının yanısıra, yahudi kökenli ve İsrail lobisinin etkin adamları da vardı. Çalışmalar 2000 yılında tamamlandı ve bir rapor hazırladılar. Raporda birinci düşman El Kaide ve lideri Usame bin Ladin’di. Bundan 1 yıl kadar sonra ikiz kuleler saldırısı oldu ve ABD Afganistan’ı işgal etti.   Yani 1 yıl önce düzenlenen raporda ilk sıradaki düşman olan Ladin, artık resmi olarak düşmandı. İlginç olan ABD’yle de iş yapan Suudi Arabistan’lı milyarder iş adamı, Afganistan’da El-Kaideyi kurmuş ve Afganistan dağlarında onlarla birlikte savaşıyordu. Oysa Rusya Afganistan’dan çekilmişti.

Peki El Kaideyi kuran/kurduran kimdi? Tabiki ABD. Aynen pkk’yı/ypg’yi, deaş’ı kurdukları gibi yani.

Hemen peşinden raporda yazdıklarını uygulamak için raporu hazırlayanlardan Donald Rumsfeld ABD Savunma Bakanlığına atandı. Paul Wolfowitz de Savunma Bakan Yardımcılığına getirildi.

Yıllar sonra FBI tarafından ikiz kulelere saldıran 19 teröristin kimlikleri açıklandığında, bunların farklı ülkeler vatandaşı olan Müslüman militanlar olduğu ifade edildi. Hayret ki, farklı ülkelerde yaşayan 19 Müslüman bir araya gelmiş, iç hat seferi yapan 4 uçak kaçırmışlar, uçaklara silahlarla bombalarla binmişler, herbir uçakta pilot eğitimi almış birer militan binmiş, yarımşar saat aralıklarla 4 ayrı yere saldırı düzenlemişler ve tüm bu süreçlerden ABD istihbaratının hiç haberi olmamıştı. Ne kadar da iyi ayarlanmış bir operasyon? İlginç.

Saldırıdan tam 10 yıl sonra, 2 Mayıs 2011’de güya Usame bin Ladin’in ölü olarak ele geçirildiği açıklandı. Çünkü ABD Afganistan’da yapacağını yapmış, bölgeye konuşlanmış, Çin, Hindistan, Rusya, Türki Cumhuriyetlerden bazıları üzerinde dinleme ve istihbarat teknolojilerini konuşlandırmış, enerji yollarının kendi menfaatlerine uygun olarak güvenliğini sağlama almıştı. Artık Usame bin Ladin yakalanabilirdi. Bir operasyonla ölü olarak ele geçirildiğini açıkladı ABD. Güya cesedi de okyanusa atılmıştı. Bunun dışında yakalandığını, yakalanış operasyonunu, okyanusa atılma videosunu vs gören yoktu. Saddamı canlı yakalayıp yargılatıp idam ettiren ABD, Ladin’i gizlice ölü olarak ele geçirip, cesedini okyanusa attık diye açıklıyordu. Ne kadar basit ve ucuz bir senaryo. Tuhaf.

O sıralarda ilginç bir başka yorum/haber internet sayfalarında geziyordu: Usame bin Ladin ileri derecede böbrek hastasıydı. ABD yakalayıp öldürmezse senaryo eksik kalırdı, o nedenle ABD operasyonla yakalayıp öldürdü güya.

Peki ABD bu 10 yıl içerisinde ne yaptı? Afganistan’a yerleşti. Çin-Hindistan-Rusya arasındaki bir coğrafyada konumlandı. Askeri, biyolojik, ekonomik ve istihbarat üsleri kurdu. Enerji yollarının kontrolünde önemli üstünlükler elde etti. İslamı-Müslümanları biraz daha kötüledi, kötü gösterdi. Dünyada Müslümanlar, kafa kesen katiller gösterildi. Oysa, deaş’ın Suriye coğrafyasında insanlara turuncu renkte tek tip elbise giydirip, kılıçla kafasının kesilmesi videolarının ABD’de özel oluşturulan laboratuvarlarda hazırlandığı ve düzmece olduğu yıllar sonra ortaya çıktı. Ancak amaç çoktan hasıl olmuştu.

Bu dönemde, bu gerekçelerle sadece Afganistan’da mı, hayır Ortadoğu coğrafyasında da benzeri pislikleri yaptı ve fırsatını buldukça da yapmaya devam ediyor. 

Daha düne her 2’sini de kendisinin kurduğu pkk/ypg ile deaş’ı güya Suriye’de savaşıyorlarmış gibi gösteren, oysaki deaş’ın ele geçirdiği toprakları bir kurşun atmadan pkk’ya teslim ettirip oradan deaş’ı çeken, bunlar deşifre olunca ve bizim yaptığımız Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi operasyonlardan sonra deaş’ı orta asyaya ve Afganistan’a kaydıran, pkk’nın ismini de ypg olarak değiştiren ABD’nin bütün derdi ve hedefi bizimledir.

2001’de Afganistan’ın işgalinin hemen arkasından, 2003 yılında Irak’ın işgali de bu projenin gereği idi. Hatta sadece Afganistan ve Irak’ın işgali değil, 18 Aralık 2010’da Tunus’tan başlatılıp burnumuzun dibine Suriye’ye kadar adım adım getirilen ve nihai hedefi Türkiye olan ve Arap baharı adı verilen operasyonlar da aynı şekilde PNAC çalışmaları neticesi hazırlanan planların gereğidir.

Afganistan’ın şimdiki hali ortada. ABD Afganistan’ı Taliban’a teslim edip, kendisi çekildi. Çok tuhaf, öyle değilmi?

Okumayan, araştırmayan, madalyonun 2 yüzünü göremeyen, sosyal medya ve tiktok gibi modern köleleştirme/efsunlarla enerjileri israf edilen, oyalanan bizler ve genç nesillerimiz de, olanlardan ve olacaklardan habersiz sanal alemlerde oyalanmaya ve bilgisiz ve bilinçsizce yaşamaya devam ediyoruz. Gerçek ne yazıkki böyle..

Oysa okumalı, araştırmalı, sorgulamalı, yakın ve uzak tarihi, özellikle dinler tarihini ve felsefesini iyi bilmeli, bize gösterileni değil gösterilmeyeni iyi anlamalı/öğrenmeli ve nesillerimize öğretmeliyiz..

Biz güçlü olduğumuz sürece bunlar müttefikimiz olurlar. Allah korusun birgün zayıf düşersek haçlı zihniyetiyle üzerimize çullanacakları kesindir.

Rahmani akıl ile şeytani akıl kıyamete kadar mücadele edecektir. Mühim olan biz ne kadar bilgili, bilinçli ve donanımlıyız?

Yorumlar (3)
Yaşar çiftci 4 ay önce
Harika bir yazı olmuş Sqygıdeğer Müsteşarım, Gazze'de İsrail saldırısındacl 26.000 kkişi katledildi bunun çoğu kadın ve çocuk eğer tersi olsa idi yani 26.000 İsrailli yahudi katkedilse idi dünya ayağa kalkardı gelişmiş dedi&imiz dünya devletleri bu kahpe politikaları sonucu hala Gazze'de kadın ve çocuklar katledilmeye devam ediyor, çünkü ABD İngiltere Fransa dahil hatta 1844 de tmyshudi katliamı yapan Almanya bile yahudi güdümünde, lanet olsun insanlığa diyorum
Musa ARI 4 ay önce
Sayın Müsteşarim, saygılar sunuyorum. Bileğiniz güçlü, kaleminiz keskin ve daim olsun.
Maalesef; okuyan, araştıran, analiz eden ve sonuç çıkaran bir yapımız ve eğitim sistemimiz yok. Algı ve farkındalık konusunda çok yetersiziz. Bu da bizi Dezenformasyon ve mezenformasyona açık hale getiriyor. Oysa ki; bakan değil gören, gördüğünü analiz eden ve sonuç çıkaran bir şekilde yetiştirilmiş olsak herşey farklı olurdu. O zaman oynanan oyunların kaynağını, amacını ve hedefini daha iyi tespit eder ve kimsenin oyununa gelmezdik. Bir de ideoloji, inanç ve kişisel çıkarları uğruna bilmemenin ötesinde; bilmemek, öğrenmemek ve anlamamak için çabalayan ve hatta karşı tarafı daha dinlemeden saldırıya geçen (cahil veya okumuş) saplantılı kişiler var. İşimiz zor ama imkansız değil. Bu kapsamda makalelerinizi ilgi ile takip ediyorum. Saygılar sunarım.
Ali Yeken 4 ay önce
Mustafa bey'im yazınız dan çok istifade ettim. Ülkemizi Batı'nın etki alanında kurtarıp tam bağımsız hale getirmek için eğitim müfredatı mız millileştirilmeli ejdadımızın dost ve düşmanları iyi tanıtılmalıdır. Tarihten ders çıkarılmazsa tarih tekerrür eder diye düşünüyorum.
12
az bulutlu