Tarçınlı süt sever misiniz?
Yüz ifadelerinizi canlandırabiliyorum. Başınızı sağ ve sola çevirmeler.
Ayyy... Suzan Hanım kalsın ya da evet denemeliyim diyenler.
Ben ise tarçınlı süt ile bütünleşmiş gibiyim. Tarçının has kokusu içimi ferahlatırken yüzümde farklı bir gülümseme.
Ardından hissettiğimse elimde ki kalemle, hadi yaz dercesine bakıştığım beyaz sayfalar ve tarçın kokusu.
Selamlar Efendim...
Hani birbirimize şöyle deriz;
Hayat nasıl?
Çoğunluk olarak cevap verirsem,
Bugünümüze de şükür der konuya
bağlanırım.
Vasat.Com sitemiz her geçen gün çoğalan yazarlarımızla sizleri okumaya davet edercesine yazıyorlar.
Ben de çorbada biraz tuzum olsun diye, kendilerinin yazılarını sizlere tanıtma gayretindeyim.
Son cümleme dikkat edin lütfen. Amacım yazarlarımızın bulundukları konumları değil. Ruhlarında neler anlatmak istedikleri. Sizlerinse yazarlarımızı okurken düşüncelerinize ve hislerinize neler kattıkları...
İşte önemli olan gerçek bizler için budur.
Bizler içimize yansıyan yazıları okuduğumuzda huzur buluruz. İnsan olarak yönelimlerimiz farklıdır. Kimimiz insan ruhunu okumayı, kimimiz ise siyasi, ekonomi ya da ülkelerin birbirleriyle olan strateji oyunlarını, ülke menfaatlerini okumayı severiz.
Evet, ben insan ruhunu anlayabilmeyi seviyorum.
Hissedebilmeyi...
Hissettirebilmeyi...
Hissetmek derken Vasat Sitemizde yazarlarımızı okurken Mehmet Aycı Hocam'ın yazdığı "Sütlü Bulgur Çorbası". Kısa bir yazı olmasına karşılık, bende çok şey ifade etti.
Mehmet Aycı Hocam sosyal medyada kendi düşünce ve hislerinle sanal ortamda ki insanlarımızdan bahsetmiş.
Sizlere bu yazıyı okuduktan sonra affınıza sığınarak neler düşündüğümü ve biraz olsun sizlerin de hissettiklerinizden bahsetmek
istiyorum. Bu arada lütfen hocamın yazısını okuyun...
Sosyal medya ve sanal ortam. Oldukça kapsamlı bir konu.
Bu durumdan bahsederken sanal ortamdaki insanlarımızın duygularını hissederek yazmak istiyorum.
Bakıldığında her sayfa bir insan. Hatta bir kaç sayfadan fazla hesabı olan insanların ortamı.
Genel olarak profil resimleri, isimleri kendisi olmayan insanlar. Öyle bir ortam sağlanmış ki kişi kendince bilinmek istemeyebilir. Bu insan olarak en büyük hakkımız. Ben bu şekilde olup duyguları yoğun ve bastırılmış olarak yaşayan, içlerini anlatan insanlara bakıyorum.
Sanal ortama kapsamlı olarak baktığımız da oldukça farklı insan yapılarına rastlamak mümkün.
Her birimizin kendi iç yolculuğumuzda zorluklarımız var. Ailemizle, eşimizle, çocuklarımızla, işimizle evet kendimizle. Bazen bu gibi durumların ağırlığını üst seviyede yaşarız.
Gözlemlediğim de sanal dediğimiz bu ortam duyguların yazılara dökülüşüdür. İnsan bakıldığında yalnızdır. Ve kendisini huzurlu kılabilecek bir şeyler arama çabasındadır. Bu durumu gerçekleştiremezse mutsuz bir ruh haline dönüşür. Çünkü hayatı sınav olarak düşündüğümüzde çabalamamız gerekir.
Geçen yazımda da bu durumdan kısa olarak bahsettim. Peki sizce sebep biz insanlar değil miyiz?
Teknolojinin önünü kesemeyiz.
Sosyal medya bizlerde bir farkındalık oluşturdu.
"Evet ben belirli kalıplar ötesinde de bir insanmışım! Yakın çevremde gördüğüm insanlardan farklı insanlarda varmış."
Güzelliği görürken tehlikeli sularda yüzebileceğinizi görememek. Bir kadın, bir erkek ya da bir genç...
Ben farkındayım kendimi bilirim. İnanın sanal bir ortamda kendinize güven oluşturabilecek bir söz değildir.
Çünkü biz insanız. Ve nefsimizle sürekli çaba içerisindeyiz. İnancımıza göre bu yüzden dünyadayız. İnanmak ve güvenmeyi istemeye muhtaç varlıklarız.
Gerçek hayat ve sanal ortam. Gerçek hayat içimizde yaşayarak, diğeri ise sözlerimizde satırlara yansıyarak.
Sizce hangisi gerçek?
Ya da olmak istediğimiz bir kişiyi kendimiz sanki oymuşuz gibi canlandırmak. İnsan derinliklere inildiğinde oldukça farklı.
Peki bir şey sormak istiyorum.
Affınıza sığınıyorum.
Aile hayatımız nasıl?
Çevremi dinlediğimde toplum olarak kalan vaktimizin büyük bir bölümüne telefonlar hakim. Çünkü arayışlarımız, hayatımıza giren İnternet ile farklılaştı. Ben duygusu, benim gibi düşünen hisseden insan ruhları var duygusu gelisti.
Evet gerçek bu.
Sayfalara bakıyorum. Okuyorum. Yazılanları anlamaya çalışıyorum. Farkettiğim en büyük gerçek ise eşlerin birbirlerinden hızla uzaklaşması.
İnanın herkes sanal bir ortamda gönül eğlendirme derdinde değil. İnsanlar, tükenmişliklerinden bahsediyorlar. İşte ana sorunun cevabı...
Bizler aile içinde, birbirimizi tüketirken bize kollarını açan sanal ortama hayır diyemiyoruz.
İnsan olarak birbirimizin isteklerini görmezsek...Hayatımızı kısır döngüye çeviren hırslarla yaşayıp bazı yönlerden taviz vermezsek hoşgörüyü, ılımlı bir hoşgeldine karşılık tebessüm etmezsek, birbirimizden nasılsını esirgersek ve bu durumları tek taraflı olarak beklersek hem tüketir hem tükeniriz.
Ve devam eden hersey çocuklarımıza örnek olur.Sonucunda kendimizi avutmak için sanal ortamı suçlar buluruz.
Ya çocuklarımız, gençlerimiz...
Sıkça söylediğimiz bir söz. Teknoloji çocukları.
Evet... Hızla gelişen teknolojiden kaçamayız. Kaçamadığımızda ya bırakır ya da mücadele ederiz. Bırakırsak sonuçlarını ağır öderiz.
Zincir halkaları birbirine bağlıdır. Biri koptuğu zaman diğer halkalarda etkilenir. Aile toplumun temelidir. Gerçek olansa bir çocuğu dünyaya getirmenin sorumluluğunu, anne baba düşünmek durumunda...
Hiçbirimizin hayatı mükemmel değil. Ama çocuklar mevzu olduğunda tam bu noktada durmak gerekli.
Anne baba olarak sıkıntılarımızın aydınlığıdır çocuklar.Sevgileri ise yaradanın bahsettiği lütfudur. Ebeveynler için hayat zor görülürken çocuklarımızda bu zorluğun boşvermişliği daha hakimdir.
Evet sosyal medya, iç dünyalarını farklı karmaşıklığa çekerken çocuklarımızı bu durumdan uzaklaştırabilmenin tek yolu, dinleyip anlayabilme gayreti ve sevildiklerini hissettirebilmektir.Sevgi güven verir.
Eksik kalan boşlukları tamamlar.
Konuyu toparlayacak olursam.
Gerçek şu ki sorun kendimce sosyal medyayı, insani iç yolculuğumuzda kaçış olarak görüp sevgiyi hissettiren değerlerimizden vazgeçişimizin gerçeği kabul eder...
Tekrar sosyal medya ya da farklı bir konuda görüşmek üzere samimiyetinize sığınırım.
"Unutmayın ki!
Her anlatılan konunun gerisinde kalan ilerisinde olan her şey zincir halkaları ile birbirine bağlıdır."
Gece 4 Yıl Önce
Çok güzel ifade etmişsiniz sanal ortamın gerçek yaşantımızdan alıp götürdüklerini ve insanların sanal ortamda pek de “kendisi” gibi olmadığını. Size katılıyorum kesinlikle. Sosyal medyaya gösterdiği özeni ailesine göstermeyen ne yazık ki çok insan var. Belki bir kaçış odası ya da süslü bir maske ardına saklanma ihtiyacından kaynaklı durumlar. Yazınızı çok beğendim, kaleminize sağlık...
Müjde 4 Yıl Önce
Suzan hanım sayesinde keşfettiğim bir site. Özellikle de son zamanlarda hızla tüketme çılgınlığı içine girdiğimiz bu dönemler de hep şey düşünürdüm. Yedik yedik dünyaları doyamadık sıra ruhlarımızda... Kalemine sağlık Suzan abla :))
Levent Duru 4 Yıl Önce
Tüm yazı içerisinde özellikle takıldığım cümle : 'Sonucunda kendimizi avutmak için sanal ortamı suçlar buluruz.'.. Zaten toplumun ve yeni neslin geneli her başarısızlık ve hayal kırıklığında kendisi hariç herkesi sorumlu tutuyor inanın... Emeğinize ve zamanınıza sağlık.
Taner ALPARSLAN 4 Yıl Önce
Çok içten bir üslup
Esin Çatalkaya 4 Yıl Önce
Merhaba Suzan hanım.Artık yeni bir yaşam tarzımız olan sosyal medyanın hayatımızdaki yerini, ailelerin birbirinden uzaklaşmaya başlamasını, çocukların sevgisini,eğitimini,zihinsel gelişimini etkilemesini çok güzel vurgulayan bu yazınızı kendiminde aynı durumda olduğumu fark ederek okudum.Yüreğinize ve emeğinize sağlık.. Sevgiyle kalın...
Hüsna woman 4 Yıl Önce
Gözlemlediğim de sanal dediğimiz bu ortam duyguların yazılara dökülüşüdür. İnsan bakıldığında yalnızdır. Ve kendisini huzurlu kılabilecek bir şeyler arama çabasındadır. Bu durumu gerçekleştiremezse mutsuz bir ruh haline dönüşür. Çünkü hayatı sınav olarak düşündüğümüzde çabalamamız gerekir. “” Yazının neredeyse bütününde kendimden ve gölemlerimden dokunuşlar vardı. Ama özellikle yukarıdaki paragraf beni çok etkiledi. Çok güzel, inceliklere dokunan tesbitlerle dolu bir yazı olmuş. Hissedişiniz için teşekkürler sevgili @ suzan torosluçal,
Aysel Ekemen 4 Yıl Önce
Kaleminize, yüreğinize sağlık.Sosyal medya hakkında yazdıklarınızla çok güzel bir tespit te bulunmuşsunuz. Bugün sosyal medyadaki insanların çoğu (belkide) kendilerine bile itiraf edemedikleri duygu ve düşüncelerini (çoğu) sahte kimlikler altında sanal ortamda dile getiriyorlar. Ve yine bir çokları zamanla kullandıkları sahte kimliklerdeki isimlere bürünüyorlar. Bir süre sonra insanlar yakın çevrelerinde görmedikleri ilgi/alaka ve beğeniler karşısında resmen sosyal medya bağımlısı haline geliyorlar.
Hikmet Özden 4 Yıl Önce
Evet çoğumuz bu konu ile alakalı olarak sızlanyoruz ama işimiz elimiz kolumuz oldu ister kabul edelim ister etmeyelim gerçek olan bu.Ama en önemlisi sosyal medyadaki ilgi alanları ve konuların içeriği.Örnek olarak ben bu yazıya Marmaray da işe giderken 15 dk.ayirabildim.Başka türlü mümkün değil. Ben beğendim kolaylıklar dilerim.
Işıl Çelik 4 Yıl Önce
Merhaba, bir tarçın müdavimi olarak yazınızdan etkilenmemem mümkün değildi.Birkaç gün önce tarçın nerelerde yetişir diye Google dan arama yapıp bol tarçınlı yazılar okumuştum, üstüne sizin yazınız çok iyi geldi. Verdiğiniz mesajlar da gayet yerinde. Teşekkürler, kaleminize yüreğinize sağlık Suzan hanım
Işıl Çelik 4 Yıl Önce
Merhaba, bir tarçın müdavimi olarak yazınızdan etkilenmemem mümkün değildi. Birkaç gün önce tarçın nerelerde yetişir diye Google dan arama yapıp bol tarçınlı yazılar okumuştum, üstüne sizin yazınız çok iyi geldi. Verdiğiniz mesajlar da gayet yerinde. Teşekkürler, kaleminize yüreğinize sağlık Suzan hanım
Porğalı 4 Yıl Önce
İnsanın kendini arama çabasını öyle güzel anlatmışsınız ki, aslında basit kelimeler ile herkesin bildiği basit şeyler ama bu kadar anlaşılır olan bir konunun insan hayatın da kendi kendine nedenlerini karmaşığa sürükleyen değerlerden yoksun kalmanın yazısı.... EyvaAllah
Serkan 4 Yıl Önce
Emeginize sağlık
Serkan 4 Yıl Önce
Emeğinize sağlık
Badiserkan 4 Yıl Önce
Emeğinize sağlık
Şeyda 4 Yıl Önce
Çok güzel yorumlamışsın arkadaşım tebrik ediyorum ne geldiyse başımıza sosyal medyadan herkesin pisikolojisi bozuk ordakileri gerçek sanıp kıyaslama yapıyo kendisiyle Allah yardımcımız olsun
Şeyda 4 Yıl Önce
Çok doğru suzancım ne güzel yazmışın sosyal medyanın sahteliğini herkesin pisikolojisi bozuk bir birlerini kıyaslamaktan Allah yardımcımız olsun canım
Leyla çelik 4 Yıl Önce
Evet Suzan,cım yeni nesil dediğimiz yani Z kuşağı dünyaya sanal olarak geldi
Sevil 4 Yıl Önce
Sevil 4 Yıl Önce
Yasemin akansu 4 Yıl Önce
Çocuklar geleceğimiz diyoruzya geleceğe bıraktığımız şeyler den biri telefonları olmadan yaşayamayan içboş duygusuz merhametsiz robotlaşmış çocuklar birde mahvettiğimiz bir dünya Allah sonumuzu hayretsin seninde kalemine kuvvet
Berna 4 Yıl Önce
Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık
Sevda Alir 4 Yıl Önce
Eline yüreğine sağlık suzancım çok güzel bir yazı olmuş
Sevda 4 Yıl Önce
Eline yüreğine sağlık çok güzel bir yazı olmuş
Kadriye Kayahan 4 Yıl Önce
Harika bir yazı ama yazıkki ne onunla nede onsuz olmayan bir yaşam başladı her şeye rağmen bir arada olmak ve duyguları konuşarak dokunarak yaşamak için zaman yaratmakta fayda var fiyenlerdenim duygularımaza tercüman olduğun için teşekkürler devamını bekliyorum
Hatice Gündüz 4 Yıl Önce
Eline kalemine sağlık canı
İlknur 4 Yıl Önce
Teknoloji gerçekten hayatımızın içine girmiş çok güzel bir yazı olmuş tebrikler
Esra Şahin 4 Yıl Önce
Ellerine kalemine sağlık suzan ablacım güzel konuya deginmişsin .Rabbim yolunu açık etsin
Ah şu sosyal medya...tebrikler... 4 Yıl Önce
Ah şu sosyal medya...tebrikler
Mert 4 Yıl Önce
Mükemmell...
Sevim Özdoğan 4 Yıl Önce
Emeğine,yüreğine sağlık Suzan'cım çok güzel yorumlamışsın...
Ebru 4 Yıl Önce
Eline yüreğine sağlık
İsmet Akdoğan 4 Yıl Önce
Çok güzel bir konu işlediniz. Zaten teknoloji ve hızla değişen zamanla beraber insanoğlu kendine uygun olanı mutlaka bulur. Eskiden internet ve sosyal medya diye bir şey yoktu. Öğrenciler okuldan geldiğinde sadece derslerini düşünürlerdi ve onu yaparlardı. İnsanlar arasında diyalog sohbet ve ziyaret vardı. Şimdi bunların yerini sosyal medya aldı. İnan’ın yolda toplu taşıma araçlarında insanların baktıkları tek şey telefonlarının ekranıdır. Bu durum daha konuşmasını bilmeyen çocuklara kadar indi. Her gün şahit oluyoruz çocuklar artık aileyi dinlemiyor. İnsanlar sohbet istemiyor. Herkesin kendi dünyası var. Dünyadaki insan sayısı arttıkça daha çok yalnızlaşıyor. Bu güzel yorumunuz için tekrar teşekkür ederim. Her şey gönlünüzce olsun Suzan hocam Allah’a emanet olun
Nermin 4 Yıl Önce
Tarçınnn insanı mutlu hissettiren tek baharat bence gene güzel bir konuya değinmişsin canım ellerine sağlık
Banu 4 Yıl Önce
Arkadasim eline yüreğine sağlık güzel bir başlığa deginmissin teknoloji hayatin bir gerçeği artık önemli olan tabiki kullanım şeklimiz ve çocuklarımız seninde anlattığın gibi okadar derin ki konu senin şu yazının her cümlesinden bir başlık ve konu çıkar senin de hak vereceğin gibi yazılarını okumaya çalışıyorum çok iyi gidiyo bence nacizane fikrim yalın anlaşılır herkesin anlayacağı tarzdan tebrik ediyorum böyle gönlünden döküldüğü gibi devam etmen dilegiyle
Sema 4 Yıl Önce
Ben yazıyı sevdim.Tatlı bir tebessümle yaıyorsunuz.icten sevgiyle önemlisi bu.Bizi anlatıyorsunuz.
Melek tepeli 4 Yıl Önce
Sizin de söylediğiniz gibi, o zincirin halkalarını bizler örüyoruz. Evlerde akşamları soba üstünde kestane pişiren babalar, mısır patlatan anneler, masal anlatan dedeler ve nineler ; bizler bu değerleri kaybettik. Çocukların odalarından çıkıp yanımıza gelmesi, beden ruh olarak yanımızda olması için hep birlikte ve çok çabalamalıyız. Sevgiler.
muhmed83 4 Yıl Önce
Kaleminize sağlık Suzan hanım
Sevinç 4 Yıl Önce
Azı karar çoğu zarar.Teknoloji hayatımızın bir parçası olmuş bundan kaçamayız fakat bunu yaparkende o dengeyi iyi sağlamak gerekir.Kalemine sağlık Suzancim.Şu zamanın en büyük sorunlarından birine değinmişsin...
Sema 4 Yıl Önce
Yüreğine sağlılk güzel bir yazı olmuş
Memun Sekin 4 Yıl Önce
Çok samimi ve içten bir yazı.Tebrik ediyorum...
Remziye Toros 4 Yıl Önce
Íyiki seni doğurmuşum.Sen benim iyimser kızım.Herseyin en güzelini hakeden kızım. Anne iyi düşün.Anne öyle deme. Canım.