banner4
17.12.2019, 13:57

Yüzyıl Önce İngiltere, Yüzyıl Sonra Türkiye

Ülkemizi, Ortadoğu’da İsrail’i, Avrasya’da da Rusya’yı saymazsak, Ortadoğu’nun ve Avrasya’nın en ileri kapitalist ülkesi sayabiliriz. Peki, bu minvalden yola çıkarak, Batı’ya göre, ekonomik ve diplomatik gelişmişlik düzeyimiz ve durduğumuz yer neresidir? Yetişmişlik ve yeterlilik seviyemiz nedir? Kapsama alanımız ne? Bu alanda bulunduğumuz kadar var mıyız? Küresel ve bölgesel anlamada jeopolitik ve jeostratejik ağırlığımız nedir ve reel ağırlığımızın ne kadar farkındayız? Bu sorularımıza, ulus devlet şovenizmini besleyen narsist damarı da tanıyan, bilen biri olabileceğiniz gibi, bu sorularımıza horozlanarak da yanıt verenlerden biri de olabileceğinizi hesaba katıyoruz ve diyoruz ki, her halinize peşinen eyvallah diyoruz. “Zaten böyle büyütüldük, böyle eğitildik.” diyen zihinsel fısıltılarınızı duyar gibiyiz. Şüphesiz, “insan içinde yaşadığı toplumun ürünüdür. ”sözündeki ortak yaşamın ruhi şekillenmesini  biraz daha makromize ederek; devletler, bölgesel ve küresel ekonomik yaşamın ürünüdür, desek, sanırım yanlış yapmış olmayacağız.

Şimdi saadete, yani meramımıza gelelim. İsterseniz hem İngiltere’de hem de Türkiye’de kapitalizmin tarihsel olarak yıllara sirayet eden ve ekonomiden siyasete inancına bakmadan insanı yoldan çıkaran ortak alametlerine ve gelişimine bir göz atalım.  İngiltere’de zaman 20.yüzyılın şafağıdır. Asker postaları henüz Avrupa kıtasını Burjuvalar için, sessizce ön keşif hazırlığını yapmakta... Avrupa ülkelerinin iç siyasetlerini belirleyen vahşi kapitalizm; adaletle değil, rekabetle ve kaba kuvvetle yeniden paylaşım için hazırlandığı yıllardır. Artı değerin neden olduğu dipten gelen dalgaların huzursuzluğu, siyaset unsurlarının dilinde ifadesini nasıl bulduğuna takılıyor aklımız. Aklımıza takılan bu sözleri bize yüz on beş yıl önce İngilizlerin siyasi kurmayı ve dehası *Winston L. S. Churchill’in anılarında İngiltere’nin o günlerini, siyasi partilerini ve insanlarının duruşunu sergilemektedir. Gelin Churchill’in bu muhteşem belirlemelerine; yüzyıl önce İngiltere, yüzyıl sonra Türkiye diye bizi düşündürecek o güne, o günden de bu güne getiren gelişmelere bakalım; ” Siyasi olarak Churchill, liberal partinin Lloyd Gorge liderliğindeki radikal kanadıyla iş birliği yapmaya başlamıştı. 1904-18 Ekim’de Carnarvon da “Gal Büyücüsü” yle aynı platformu paylaştı ve 10 Kasım’da Edinburg’da, “Bağımsız bir kapitalist partiden bağımsız bir İşçi partisine nazaran daha çok korktuğunu ilan ederek” İskoç dinleyicilerine şunlar söyledi: ” **Bugünlerde hiç kimse paradan başka bir şey düşünmüyor. Banka hesabı dışında hiçbir şey hesaba katılmıyor. Nitelikli eğitim, uygarlık yönünden üstünlük, toplumsal erdemler her yıl değerini giderek daha çok yitiriyor. Salt zenginlik ise her yıl giderek daha çok değer kazanıyor.” derken, siyasetin o dönemdeki güncel tutulmaya çalışılan ve özünde Yahudi düşüncesini eleştirdiğini zannedenleriniz olsa bile, şu konuşmasıyla da sermayenin kötüye kullanılmasına karşılık eleştirisinde de Edingburglulara şunları söylüyor:” Bizim Londra’da mal mülk hırsının kitabına tapan, On Emir’i değil, ‘Yüzde On Emrini savunan önemli bir kesim var.’ Bunlar her gün, kendilerine cesaret veren ‘Tanrım, bize para ver! duasını okurlar. “ Son Liberal hükümet, bakanların halka açık şirketlerin yöneticisi olmasını yasaklayan bir kural koymuştu. Churchill, halihazırdaki elli beş muhafazakar bakandan otuz birinin şirket yöneticisi olduğunu ve bunların altmış sekiz yöneticiliği ellerinde tuttuklarını saptadı. “Bu prensibin böylesine gevşemesi günümüzdeki yozlaşmanın bir göstergesidir.”  Son günlerde serbest ticaret yanlısı Standard gazetesini korumacılık yanlısı bir kişiye satılması da böyle bir şeydi. “Büyük servetlerini halkın haber kaynaklarını zehirlemek için kullananlara ne diyeceğiz.”diye soruyordu koca cüseli, koca beyinli Churchill.

1904 Haziran’ından itibaren Liberallerin safında görülen ve İngiliz halklarına  bir Hırıstiyanın adaletli siyasetini ve liberal ekonomisini sunmaya çalıştı. Biz de bir Müslüman olarak, İngilizlerin dünyaya ve kendi uluslarına kazandırdığı Churchill  adlı devlet adamının 1163 sayfalık anılarını yeniden tararken; haşa yurdum siyasetçilerine değil, ama henüz insan olduğunu unutmamış, siyasi safoloji pınarında su içmeyi bekleyen onurlu yurdum insanlarıyla bu kıssadan hisseyi paylaşmak istedik.

Okuyup anlayana ve kendine bir pay çıkarıp, adaletli olmayı sürdürenlere ve düşünenlere, selam olsun… 

*Churchill (İş Bankası yayınları 1. Basım 2011)   ** a.g.e. syf.: 200                                                                                               

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
“İnsan içinde yaşadığı toplumun ürünüdür.”Doğrudur...
Kapitalizm:sömürü düzenin ta kendisi.Sözü edilen egemen kesim için her şey mübah.
12
az bulutlu