banner4
20.05.2020, 15:47

YOLSUZLUK-TERÖR-DİKTATÖRLÜK TEMALI ABD PROPAGANDASININ ANALİZİ - 2

İtibarsızlaştırma:

Yolsuzluk-terör-diktatörlük ithamını içeren propagandanın uygulayıcıları, hedefin (Erdoğan'ın) savunmasını yapacak kitle ve araçların itibarsızlaştırılması için ironik görünümlü sinsi bir retorik geliştirmişlerdir.Ak Parti seçmenini "çomar, göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, tecavüzcü", medyayı ise "yandaş medya, havuz medyası" olarak isimlendirmektedirler.Hatta bazı medya unsurları doğrudan yalan haberin tecessüm etmiş şekli olarak itibarsızlaştırılmıştır.Bugün "ahaber, akit" isimleri güvensizliğin, çıkarcı taraftarlığın somutlaşmış hali olarak belirli bir kitleye kabul ettirilmiş ve hatta politik literatüre birer kavram olarak yerleştirilmiştir.Oysa Halk TV'nin, TELE1'in, Sözcü'nün ve diğerlerinin kullandığı dil, haberi sunuş biçimi ve politik tutumu nesnel bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda fanatizmi ve manipülasyonu neredeyse yayın politikası haline getirdikleri görülür.

Erdoğan'a yönelik propaganda taşıyıcılarının agresif bir üslup kullanarak, oluşturduğu baskı ile Erdoğan'ı savunulamaz hale getirme çabaları da rastgele bir tutum olmayıp, propaganda stratejisinin bir parçasıdır.

Ayrıca, Gezi olaylarından bu yana uygulanan ve "hedefin önermelerini tekrarlayıp, itibarsızlaştırma" esasına dayanan "yankılanma" stratejisinin de irdelenmesi gerekmektedir.Erdoğan'ın 2 haziran 2013 tarihli konuşmasında söylediği "Biz birkaç çapulcunun o meydana gelip halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayız" şeklindeki sözleri üzerine, sosyal medyada gerçek isimlerin başına "TC çapulcu" yazılarak başlatılan protesto, sonradan başkaca konularda da devam etti.Herhangi bir düşünce kırıntısı taşımayan bu itibarsızlaştırma örneğinde, hasım olarak görülen Erdoğan, İslam ve Ak Parti seçmenlerinin tezlerinin alaycı bir üslupla "lafzen tekrarı/yankılanması" esasına dayanılmaktadır.Özellikle sosyal medyada sahte hesap kullanıcısı militanların "İşte ce-ha-pe zihniyeti, gerçek İslam bu değil, bir gecede cahil kaldık, batı bizi kıskanıyor, asrın lideri" şeklinde her duruma uygun birkaç cümleden ibaret yankılanmalar Erdoğan'ın ve temsil ettiği değerlerin itibarsızlaştırılmasına yönelik kullanılmaktadır.

Yankılanmanın sıklığı ve süresi dikkate alındığında, sıradan basit ve alaycı bir tavır olmadığı ve örgütlü bir propaganda stratejisi olarak uygulandığı görülecektir.

Nefret:

Politik edebiyata "Makyavelizm" kavramının kazandırılmasını sağlayan Niccolo Machiavelli "Hükümdar" adlı eserinde başarılı bir yöneticide bulunması gereken vasıfları açıklamıştır: Yönetici/prens, "sevilen biri olmaktansa, korkulmayı yeğlemeli ve fakat kendisinden nefret edilen biri olmamalıdır". Aynı şekilde "bir Prens aşağılanan ve nefret edilen birisi olmaktan kendini sakınmalıdır."

Varlığını arketip olarak devam ettiren ve toplumsal bilinçaltında etkileri silinmeyen 12 eylül rejiminin banisi Kenan Evren korkulan bir diktatördü.Karizmatik siyasal aktörlerin yasaklı olması, basına sansür, politik odakların sindirilmesi, darbe kadrosunun yargılanamamasının otuz yıl boyunca Anayasal güvence altında bulunması gibi nedenlerle uzunca bir süre yaygın ve serbest eleştirilerden muaf kaldı ve korkulan (veya en azından sakınılması gereken) bir diktatör olarak yakın tarihteki yerini aldı.Hatta bu dönemde Evren'in aleyhine hukuki başvuruda bulunulması bile cesaret isteyen bir girişimdi.12 eylül darbecilerinin yargılanması için iddianame hazırlayan cumhuriyet savcısı Sacit Kayasu meslekten çıkarıldı ve devamında yaşadığı olaylar nedeniyle cesaretinden dolayı cezalandırıldı.

12 eylül davası başladığında Kenan Evren politik bir aktör olmaktan çıkmış, toplumda yaygın bir nefretin oluşmasına izin verilmeden siyaset sahnesinden çekilmişti.Böylelikle, Evren'in temsilcisi olduğu düzen varlığını en az otuz yıl sürdürmüş oldu.

Erdoğan aleyhinde oluşturulan diktatörlük propagandasının imkanları, yine Erdoğan'ın yürüttüğü AB sürecinde geliştirilen demokratik ortamda oluştu.Bir çeşit "diktatörün sağladığı özgürlük ortamından istifade edilerek diktatöre hakaret" şeklinde yaşanan tezat ayrıca incelenmelidir.

Erdoğan'a karşı ağır eleştiri sınırlarını aşan ve çoğu pespaye ithamları içeren sözlerden dolayı cezalandırılanların bulunduğu bir gerçektir.Cumhurbaşkanına hakaret davaları incelendiğinde, yolsuzluk-terör-diktatörlük propagandasıyla ajite edilen sade vatandaşların sarfettiği galiz küfürlerden dolayı olduğu anlaşılacaktır.Sözkonusu propaganda her ne kadar diktatörlük ithamını içerse de, yaygın bir korku uyandırmadan yoğun bir nefret oluşturması yönüyle ince bir işçilik uygulandığı farkedilecektir.

Evren hakkında korku oluşturacak uygulamalara itiraz etmeyerek 12 eylül rejiminin otuz yıl sürmesini sağlayan ABD, Erdoğan hakkında yoğun nefret duygusu oluşturarak yeni düzenin ilgası için çabalıyor.20.04.2020

                                                                                                                         (devam edecek)

Yorumlar (0)
12
az bulutlu