banner4
23.04.2020, 18:16

Yaşam Kadar Ağır Bir Hiçlik Düşüncesi

Önümde betondan bir duvar var alnımı çarpa çarpa yıkmak zorunda olduğum. Mutluluğunu bana sat çocuk! Acı, saçlarımızı okşayarak kendisini masum bir çocuk gibi kabullendirmiş çıplak bir hiçlik duygusudur. Gözyaşı döken yalnız bir değiliz acılarımız da. En yakınımızın yasını tutarken alışkanlıklarının çocuğu haline gelir. Dünya akılsız bir şeydir ama biz onu taklit ederiz. Oysa alışkanlıkları çocuk olanlar hayata hiç alışmamışlardır. Her  şey çürür biz de ama önce kaybettiklerimiz zihnimizdeki varlıkları. Cehennem başkalarıdır derler. Ya başkalaşmış sen nasıl bir cehennem olursun? “Ölüler ölülerini gömsün, demişti” Hz. İsa. O kadar çok ölü var ki kalplerimizde sanki fukara mezarlığı. Düş gücünün tuvaline terk etmiş metruk şahsiyetlere dönüştük. Kalbimizi dışarda bıraktın. Aklım davetsiz bir misafir, kapıyı tekmeliyor bir kuzgun gibi uğursuz ama bense, kendimi.

Kefesine hoyratça koyulmuşuz, dünya kadar ağırız. Diğer kefesinde  boşluk var o bizde ağır.

Aşağıdaki misale benzemiyor mu, yoksunluğumuz mecburi  yanıltıcılığı “Bisikleti çalınan çocuk hıçkırıkla ağlıyordu. Yaşlıca bir adam yaklaştı ve "Ey oğul çalınacak hiçbir şeyim olmadı benim; gençliğimden başka; onu da ben çaldım kendimden. Aldım yere çaldım. Sen üzülme. En değerli şeyin gençliğin. Onu da senden başkası çalamaz senden. “ dedi...

Çocuk, amca “kalemimiz baştan kırılmış bizim. Öksüzüm ondandır sızım benim” dedi.

İhtiyar, ben derdini bir bisiklet sanmıştım. Meğer bin sıkletmiş, aldanmışım.” Bir dipnota dönüştük, yazarına küskün olan. Bir kitap sahifeleri kanla bezeli. Uzanamayacağız göklere saplanmış bir mızrak gibi yaşıyoruz. Hiçliğe yamalanmış bir hıçkırık gölgesi. Tenindeki morlukları ruhundaki morluklardan medet uman.

Üşüyen elleri vardı o çocuğun cepleri yoktu. Şaşırma ama; gidiyorum. Kendimizden kendimize firar ediyoruz. Sorma o çocuk halen çocuktur. Yıllar bedeni törpüler ama ruhu o solgun çocuğa mıhlanır. Kaldırımda değildir artık ama yüreğimize diktiğimiz mezar taşında. Sor bakalım hangi aşk daha büyük. Dillere düşüp meşhur olan mı yoksa göğse düşüp onu dağlayan mı? Yokluk sermayende hiçliğin hamallığını yapan cüce insanlar. Nasipsiz adanmışlıklarımız bizi hiçleştiriyor. Yanlışlara yanmışlıklarımızı kirletiyoruz. Hiçleşmiş bir hiçselleşme!

Sessiz çığlığın, içimde çığ koparır, üzerine çiğ düşmüş diken yaprağı olurum, sen olurum da ölürüm.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu