banner4
25.12.2019, 10:23

VASAT DEVLET ( KÜFLET KÜLFET DENGESİ)

Vasat/Denge/Uyum kavramı ile ilgili epeyce açıklama yapmış idik.

Vasat ne anlama gelmektedir?

Vasat insan nasıl olur olursa da nasıl olur?

İnsan vasat olunca vasat yaşam ne tür oluşur?

Vasat insanın yola çıkışı, yürüyüşünden bahsetmiştik.

Vasat insanların oluşturacağı toplum neyi ifade eder anlamında vasat bir topluluktan da dem vurmuştuk zaman zaman.

“Vasat düşüncenin” ne olduğu meselesi yine bu anlatılarda kismen yer bulmuştu.

İşi sloganlaştırmış “Vasat Cumalar” diye bir başlıkla da değerlendirmeler yapmış idik.

Vasat toplum/millet nasıl bir titreşimdir nasıl bir fotoğrafa denk gelir meselesi ise birer cümlelik veya bazı metaforlarla izah edilmeye çalışıldı ve bu konuya zaman zaman döneceğiz.

Biz bir ideolojiden bahsetmiyoruz, bir sosyolog, felsefeci, siyaset bilimci değiliz.

Bir paradigma peşinde hiç değiliz. Bir parti programı bir manifesto değil yine anlatmaya çalıştığımız.

Uzun bir süredir üzerinde düşündüğümüz ve çalıştığımız bu meselelerle ilgili detaylı izahatlar bilinmedik şeyler değil elbette işin vasat oluşu da burda saklı. Dolayısıyla vasat davranıp her şeyi zamansız paylaşmıyoruz sadece.

Bir cümleyle özetleyip bu yazımızın konusuna geçelim.

Var olanla olması gerekeni en güzel kıvamda buluşturma işini yapmaya çalışıyoruz.

Vasat Devlet, Küflet ve külfet dengesi nedir?

Temelde Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir devlet olduğu Anayasada tarif edilmiştir. Ve özellikle değiştirilmez denilen maddelerinde devletin ana karakteri ve baskın rengi vurgulanmıştır.

Bir yüz yıldır devletin Anayasası konusunda bir uzlaşma memnuniyet yakalayamadığımız da çok aşikar. Eskileri boşverin kaç defa Anayasa değişti son sistem değişikliği ile birlikte tartışmalar hala bitmiş değil. Tartışma daha da somutlaşmış ülkenin yarısı güçlendirilmiş demokratik parlementer sisteme dönelim diyor diğer yarısı Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ısrar ediyor. Gerçi her iki kesimin bir tutarlı bilinçle hareket ettiği söylenemez. Bu çelişkiyi vurgulamak adına işi mizahi bir yaklaşımla sorgulatmaya tabi tutmak için soruyoruz.

Demokratik parlementer sistemin güçlendirilmesi ne demektir?

Güçlendirme nasıl olacaktır?

Güçlü kuvvetli hale gelmiş bu yapıya artık ne isim takacağız nasıl çağıracağız bu yeni varlığı?

Bütün bunlar lakırdıyı geçemeyen bir yavanlık ve çaresizlik içermektedir.

Diğer taraftan bu istekte olanlara teklifimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini biraz zayıflatalım güçlendirilmiş parlementer istemle bir yerde buluşulabilir mi? diye soruyoruz. Peki o yavrucak hangi isim altında kendini ifade edecek. Yeni sistemin alt yapısının kurulamadığı ve işleyiş sorunu yaşadığımız da inkar edilemez.

Onun için sorunun “vasat devlet”analayışı ile çözüleceğini düşünüyoruz.

Mevcut kazanımlarımızı yok saymadan tüm anlayışları tatmin edecek bir orta yol inşa etmek.

Devletin işleyişinin vasata bağlanması. İşbirliği ve iş bölümündeki buluşma noktasını ayarı tesis edilecek. Türkiye Cumhuriyeti temel özellikleri ile birlikte vasat bir anlayışla kendini var eder ve yönetilir. Vasat devlet anlayışı ile yönetim  anayasanın hem değiştirilmez hükmü ve hem de yazılı olmayan ve sürekli etkin kuralı olacaktır.

Sadece küçük bir örnekle farkı anlatmak isterim.

Sel veya deprem felaketinde devlet nasıl vatandaşlarına acil yardım ediyor bütçe ayırıyor işte öyle de haksız tutuklanan, özgürlüğü elinden alınan bir vatandaşı için de aynı insiyatifi gösterecektir.

Bir örnek daha; nasıl vatana ihanet için teyakkuz halinde oluyoruz devlet ve millet bütün bir refleks gösteriyoruz aynen rüşvet alan ihalede fesat yapan içinde ayni inisiyatifi göstermek.

Vakıf malları ve yetim hakları konusunda değil el atmak yan gözle bile bakmanın cehennem sayılacağı bir anlayış.

                    Hukuku, insanı, toplumu vasata ulaştırarak devleti zaten vasat devlet yapmış olacağız.

                     Mükemmel bir halita bir ideal olsa da muhteşem bir vasat yakalamamız mümkündür.

Hadi bir şeyler daha söyleyelim Cumhuriyetin on yılının hikayesine şartların elvermediği bir manada katarak sayısız on yıllar ekleyebiliriz. Mutluluk asrına yüzyıllar sürecek bir Ömer hikayesi ekleyebiliriz.

                       Karadenizde çok söylenir. Küfletten başka derdim yok. Ah benim küfletim, küfletimden başka neyim var diye. Küflet, evdekiler demek bakmakla yükümlü olduğun, elinin altındakiler. Yükümlülük yanında bir sahiplenmeyi muhabbeti ve fedakarlığı da içerir bu gruba karşı küfletim demek.

Külfette küflete karşı göze alacağımız ve asla şikayet etmeyeceğimiz sorumluluğumuz ifade ediyor.

Bir de bu sadece erkeklere ait bir durum değil bazen kadınlar hatta çocuklara da ait bir sıfatlandırma olabilir. Babaannem “ah küfletim”deyince sanki Kaçkar dağı gibi büyürdü. Kardeşler Çayeli Pazarı kurulduğunda amelelik eder bir haftalık iaşeyi çıkarınca “küfleti siz kurtardınız”derdi.

                    Şimdi Vasat devlet anlayışında devlet için herkes ev halkıdır yani küflettir bir yani daha evlattır, anadır,  babadır, amcadır dededir .

                    Küfletin sahibi olmak istiyorsun arkadaş külfeti bal bileceksin. Yorulmayacaksın üşünmeyeceksin, aç kalacaksın doyuracaksın, yamalı giyeceksin ama açık bırakmayacaksın. Öyle şimdi şatafat içinde her şey yerli yerinde olmaz bu işler.

         Nimet külfete göredir. Küfletinin sorumluluğu şerefini üstlenmiş bir insanın külfetinin nimeti en büyük onurdur. Kendini gerçekleştirmenin son noktası daha ne olsun.

Anayasal  heyecan  ne demektir? Bir gün öğreneceğiz başka çıkış yolumuz yok.

Yasalar buluş yapmayı emretmezler lakin buluş yapanlar ve iyi işler başaranları korurlar ve teşvik ederler.

Başkasını sevmeyenin başkasının hakkını gözetmeyenin işleri değil bunlar elbet.

Küflet-külfet, böyle olur bir millet ve adil/vasat devlet.

Vesselam.

Yorumlar (7)
AKAY ALPAY 4 yıl önce
EVET BÖYLE CESUR ANLİZLERE IHTİYAÇ VAR,
YAZININ SONUNDAKI VESSELAM'I ANLAYAN ÇIKAR MI ....
Memun Sekin 4 yıl önce
Güzel yazmışsınız.Okuyucu ve bir vatandaş olarak diyorum ki; dünyanın en mükemmel sistemini getirin bunun tutma ihtimali yoktur.Neden?
Sonuçta sistemi yöneten insan.İnsanımız her şeye toplumun genel çıkarları değil bana ne getirir ne götürür anlayışı hakim.Onun içindir ki küflet ile külfetin işi çok zor.Zira yasaları,kuralları bozmada ve kendimize uyarlamada üstümüze yoktur.Yani demem o ki; ahlaklı,erdemli,hukuk ve adalet,insan hak ve hürriyetlerine saygıyı önceleyen insan anlayışını hakim kılmak gerekir.
Selam ve dua ile...
Yunus yazıcı 4 yıl önce
Tespıtlerın harıka başkanım eee nede olsa yıllarca senle cavıt karabey dınledık allha emanet ol kalemine yüreğıne sağlik kardeşim hep başrılarını dılıyorum allhtan slmlr sağlicakla kal
Erkan Kişmir 4 yıl önce
İzzet çil 4 yıl önce
Selam yeğenim takipteyim başarılar dilerim
Sebgetullah seydaoğlu 4 yıl önce
Tebrik ler de bu vasat in biz umarım yetimleri kendini aidet olarak kurd kabul edenler aynı küfler ekseninde anayasanın bir cumlesındede olsa varlıklarını okuma hak hukuk ları varmi yokmu kendilerini ötekileştırilmiş hisseden algılayan bir umarım parçası illahi adalet olan lisan hakini nasıl ifade edebilirler 0na göre pozisyon alsınlar ilahi özgürlük beşeri özgürlükten daha kutsaldır biz masumlarda bu vasat in içersinde bir ezcumlesınde yer alabilirmiyiz yoksa başka bir gezegenmi keşf edellim vesselam.
Nabi 4 yıl önce
Tespit doğru analiz yanlışSizler okumuş hukukçu olmuş kişilersiniz adaleti sağlamamız lazım doğruyu yanlışı bas bas bağırmanız lazım O vatandaş olarak hazreti Ömer adaleti ağır gelebilir güzel bir anayasa güzel bir adalet yapsanıza hukukcular dernek başkanı olarak Kanun budur adalet budur sistem budur deseniz hukukçular olarak neden birleşemıyorsunuz hukukçu olarak kanundan çekinmemeniz de gerek kalmaz hukuğu siz yapıyorsunuz siz yazıyorsunuz siz çiziyorsunuz siz oynuyorsunuz nasıl oluyor da güzel bir hukuk yapamıyorsunuz işinize mi gelmiyor engeller mi oluyor bunları açıkça söylerseniz vatandaşlar da duysa güzel bir adalet istiyoruz biz vatandaş olarak
12
az bulutlu