banner4
11.04.2023, 14:02

ÜFTÂDE HAZRETLERİ

Kaynaklara göre 1490 yılında Bursa’nın Araplar mahallesinde doğmuştur. Asıl adı Mehmed, lakabı Muhyiddin’dir. Şiirlerinde kullandığı “Üftâde” mahlasıyla tanınır. 

Babasının Manyas’tan gelip Bursa’ya yerleştiği kaydedilmektedir. Üftâde, çocuk yaşlarında intisap ettiği Bayramî şeyhlerinden Muk‘ad Hızır Dede’nin teşvikiyle kendisinin yanında ilim tahsiline başlamıştır. Şeyhinin vefat ettiği 1512 yılına kadar sekiz yıl kendisine hizmet etmiştir. 

Güzel sesiyle Bursa Ulucamii’nde ve Doğan Bey Mescidi’nde ezan okuyan, müezzinlik ve imamlık yapan Mehmet Muhyiddin (Üftâde) Hazretleri, kendisine ödenen çok az miktarda da olsa bir maaşı kabul ettiği için rüyasında, “Mertebenden üftâde oldun” (düştün) diye uyarıldığının ertesi günü para almayı bırakır. Kendi pişmanlığını ifade etmek ve nefsini kırmak için geri kalan ömrü boyunca “Üftade” (düşkün, düşmüş) lâkabını ismi gibi kullanmaya devam eder.

Bu olayın ardından ipekçilik ve düğmecilik yaparak, kitap istinsah ederek (aynısını birebir elle yazmak suretiyle çoğaltmak) geçimini sağlamaya devam eder. Bir yandan da hiçbir şekilde para veya sair bir dünya menfaati temin etmeden fahrî olarak imamlık ve müezzinlik görevine devam eder.

Otuz beş yaşları civarında vaaz ve irşada başlamıştır. Doğan Bey Mescidi, Namazgâh Camii ve diğer camilerdeki vaazlarını halk büyük bir ilgiyle takip etmektedir. 

Uludağ eteklerindeki Pınarbaşı Kuzgunluk mahallesinde inşa ettirdiği cami ve tekkede irşad faaliyetini sürdürürken 1529-1536 yılları arasında Emîr Sultan Camii hatipliğine tayin edilir. Emîr Sultan’ın mânevî işaretiyle kabul ettiğini söylediği bu görevi vefat ettiği 25 Haziran 1580 tarihine kadar sürdürür. 

En meşhur öğrencisi ve halifesi Aziz Mahmud Hüdâyî ona hayatının son yıllarında (1576’da) intisap eder. Mehmed ve Mustafa adlı iki oğlu tekkesinde onun yerine postnişin (Mevlevi tekkesi şeyhi) olmuştur.

Kaynakların çoğunda Üftâde’nin Hızır Dede’den icazet ve hilâfet aldığı belirtilmektedir. “Merhum şeyhim zamanında bana açılmadı, ancak vefatından sonra açıldı” diyen Üftâde’nin Hızır Dede’den başka “şeyhim” dediği bir kimseye de rastlanmamıştır. Bu durum dikkate alındığında onun sülûkünü (eğitimin) Üveysî tarikle tamamlamış olması kuvvetli bir ihtimal gibi görünmektedir. (Hızır Dede, 1400-1480 yılları arasında Bursa’da yaşamış bir Allah dostu, gönül adamı).

Hızır Dede’den başka bir şeyhi yoksa da Üftâde çocuk yaşlarından itibaren bazı Sûfilerin meclisinde ve sohbetlerinde de bulunmuştur.

Üftâde’nin tarikat silsilesi Hızır Dede ve Akbıyık Sultan vasıtasıyla Hacı Bayrâm-ı Velî’ye ulaşır.

Yûnus Emre tarzında sade bir dille ârifane şiirler yazan Üftâde’nin şiirleri tekke çevrelerinde büyük ilgi görmüş, bunlardan bazıları ilâhî şeklinde bestelenerek okunagelmiştir. Bursalı Mehmed Tâhir’in bastırdığı divanının Latin harfleriyle üç neşri daha bulunmaktadır (nşr. Mustafa Bahadıroğlu, Celvetiyye’nin Piri Hz. Üftade ve Divanı, Bursa 1995; Üftâde Divanı, Bursa 2000 ve İstanbul 2011). 

Üftâde Hazretlerinin çoğu aruzla, bir kısmı heceyle yazılmış elli parça şiir ihtiva eden eserini Paul Ballanfat Le divan Hazret-i Pir Üftâde adıyla Fransızca’ya çevirmiş (Paris 2002), Angelo Culme-Seymour bu Fransızca çeviriyi The Nightingale in the Garden of Lover adıyla İngilizce’ye aktarmıştır (Oxford 2005). Üftâde’nin, “Yine dûş oldu gönül yârin cemâl-i şem‘ine / Götürüp yüzden nikābı gark olup envârına” mısralarıyla başlayan şiirini Ali Örfî Efendi “Şerh-i Nutk-ı Üftâde” adıyla şerhetmiştir.

Aziz Mahmud Hüdâyî, Üftâde’ye intisap ettiği 20 Ocak 1577 tarihinden itibaren 3 yıl kadar süren seyrüsülûkü (eğitimini tamamlama) boyunca mürşidinin söylediği sözleri Arapça olarak kaydetmiş, hilâfet alıp Bursa’dan ayrılmasına bir ay kala 29 Kasım 1579 Cuma günü tamamladığı eser Vâḳıʿât-ı Hüdâyî (Vâḳıʿât-ı Üftâde) adıyla tanınmıştır. Baş tarafında, “Sülûk esnasında hazret-i şeyh ve bu fakir arasında geçen, işlenmiş altından kıymetli yüce sözler” anlamına gelen bir ibare bulunmaktadır. İsmâil Hakkı Bursevî, “Hazret-i Hüdâyi’nin derlediği Şeyh Üftâde’nin sözleri ki Vâḳıʿât adıyla ünlenmiştir” dediğine göre esere bu ad sonradan verilmiştir. 

Üftâde’nin görüşleri ve Celvetiyye tarikatı hakkında temel kaynak sayılan kitabın müellif nüshası her biri 100 varaklık iki cilt halinde Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Hüdâî Efendi, nr. 249-250). Hüdâyî’nin müridlerinden olduğu tahmin edilen Mehmed Muizzüddin Celvetî eserin bazı kısımlarını şeyhin sağlığında Türkçe’ye çevirmiştir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 253/6). Üftâde’nin tekkesi ve Yerkapı semtinde 1577 yılında tamamladığı camisi çeşitli zamanlarda yapılan tamir ve tâdilâtla günümüze kadar gelmiştir.

1580 yılında, 90 yaşında vefat eden Üftâde Hazretleri, sağlığında kendisi yaptırdığı Bursa’daki Üftâde Camiinin yanındaki türbeye defnedilmiştir. Türbede Üftâde Hazretlerinin yanısıra 4 oğlunun ve öğrencilerinden bir kısmına ait olduğu bilinen 19 sanduka vardır. 

Türbede, Sultan Abdülmecid'in 1845'te Bursa'yı ziyaretinde hediye ettiği bir Kabe örtüsü yer almaktadır.

Uludağ sırtlarında, Kestanelik bölgesinde yer alan Üftade Tekkesi de Üftade Mehmed Muhyiddin Hazretlerinin kendisi tarafından inşa ettirildi. 16. yüzyıl yapılarından olan tekke birçok kez onarım gördü. En son Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan restorasyonun ardından burada Üftade Hazretleri'nin hırka, yelek, baston, asa, takunya, kap kacak, takke gibi bazı eşyaları sergileniyor. Üftade Tekkesi'nde ayrıca bir cami, semahane, harem, çilehane ve çeşme bulunuyor. 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah..

Yorumlar (0)
12
az bulutlu