banner4
12.05.2020, 00:13

TÜRKİYE’NİN AKILLI VE SABIRLI AFRİKA POLİTİKASI

Afrika, günümüzden son yüzyıl öncesinden  başlayarak geriye doğru baktığınızda 3-4 asır Türk hakimiyetinin görüldüğü bir bölge. 

O süreçte atalarımız oralarda adaletle hüküm sürdüğünden, o bölgelerdeki Türk izleri ve Türk sempatisi de günümüzde halen daha devam etmektedir. Hatta öyleki, Osmanlı’dan önceki ve sonraki dönemlerde, o bölgelerde hüküm süren batılıların oralarda yaptıkları sömürüler ve özellikle de köle ticareti gibi zulümler bizim farkımızı ve kıymetimizi daha da öne çıkarmıştır o bölgelerde.

Ancak son yüzyılda maalesef Afrika’yı oldukça ihmal etmişiz ya da kendi derdimizden dolayı ihmal etmek zorunda kalmışız. 

Bir kısım STK’ların (Sivil Toplum Kuruluşlarının) münferid gayretleri ve hayırseverlerin katkılarıyla insani anlamda sair çok önemli hizmetler sağlansa da, kurumsal ölçekte ve etkide olmadığı için genelde sönük kalmış ve kıymeti de anlaşılamamıştır.

Aynı süreçte ise batılılar (ABD ve AB ile Çin  başta olmak üzere vb) Afrika’daki boşluğu çok iyi doldurmuş ve hem yeraltı-yerüstü kaynaklarını tepe tepe sömürmüş ve hem de nüfuz alanlarını genişletmişlerdir.

Bu sömürü halen daha devam etmektedir. Sadece, klasik ve ilkel sömürüden, modern sömürüye evrilmiştir. Yani artık fiziki köle ticareti yoktur mesela, ama toplumu köleleştirerek çalıştırma ve kullanma vardır. Bir örnek mi, ABD başkanı Trump’ın biz olmasak tahtınızda 2 gün bile oturamazsınız diyerek Suudi’lerle önceki sene yaptığı yaklaşık 2 trilyon dolarlık silah anlaşması daha doğrusu aldığı ve alacağı haraç. Bunun daha 1-2 sene önce TV’lerde haber bültenlerindeki görüntülerini hatırlıyormusunuz?: ABD başkanı Trump, prens salman efendiyi washington’a çağırmış, suudilerle yaptığı anlaşmanın toplam tutarı olan 2 trilyon dolara yakın parayı büyük bir dikdörtgen tabelaya yazdırmış ve bir ucundan kendisi diğer ucundan da utancından yüzü kızarmış prens salman efendi tutmuş şekilde poz veriyorlardı. Tarihe suudiler adına yüz karası olarak kaydedilecek bir görüntü yani; Bu koca ayıp suudilere yeter. (Ki bence ömürleri az kaldı bu satılmış uşakların).

Bugün Afrika’nın büyük bir bölümünde Fransızca, İngilizce ve İspanyolca ana dil gibi konuşulur. Şimdi de ilaveten Çinlilerin ve Çincenin etkisi ve baskısı altında. Çünkü Batılılar gayet iyi bilirlerki, bir ülkeyi “kalıcı olarak” olarak  ele geçirmenin tek yolu dilini ve kültürünü bitirip, kendi dilini ve kültürünü yerleştireceksin. İşte sözde insan hakları savunucusu olduklarını iddia eden daha doğrusu bu söylemi kendilerine kalkan yapan batılılar tam da bu zulüm anlayışını uyguladılar o ülkelerde.

Oysa, atalarımız orada asırlarca hüküm sürdüğü halde Osmanlıca yada bugünkü Türkçemizi konuşan bir tek ülke bulamazsınız Afrika’da. Şimdi geriye doğru, son yüzyıla ve bugüne bakınca, atalarımızın bu saygın, insani ve vicdani uygulamaları doğru mu olmuş yoksa yanlış mı olmuş siz karar verin?

Yakın tarihte ise yani son 10-15 yıl öncesine kadar Afrika’da her ülke tüm ağırlığı ile mevcutken, oralarda sadece biz yoktuk.

Emperyalist ülkeler en başta da Çin son 20-30 yıldır o ülkelerde organik tarım yapabilmek için 99 yıllığına araziler kiraladılar. Biz ise sadece yardım ettik: su kuyuları açtık, STK’lar aracılığıyla gıda ve kurban bayramlarında et yardımı yaptık, doktorlarımız bedelsiz olarak şifa dağıtmaya gittiler vs vs. Yani biz destek olmaya, batılılar ise sömürmeye devam ettiler.

Son yıllarda ise ülkemiz daha akılcı davranmaya başladı. Bir yandan aynı şekilde tüm yardımlarımız devam ederken, bir taraftan da önce Büyükelçilikler açtık, sonra askeri üsler kurduk, Sn Cumhurbaşkanımız çok sık ziyaretler yaptı ve bu ziyaretlere iş adamlarını da götürdü, Afrikalı öğrencilere burslar vererek ülkemizde eğitim görmelerini sağlamaya başladık, (bu öğrenciler okullarını bitirip ülkelerine döndüklerinde herbiri bizim fahrî büyükelçilerimiz gibi oldular kendi ülkelerinde), şimdilerde ise biz de organik tarım için araziler kiralamaya başladık. Somali’de tam donanımlı bir Türk Hastanesi kurduk, tüm o bölgelere hizmet veriyor.

O bölgelerle zaten ecdadımızdan kalan muhteşem bir gönül bağı ve bunun getirdiği bize sempatik bakış mevcud idi. Yani esasen temel hazırdı.

Nitekim Libya ile yapılan MEB (Müstakil Ekonomik Bölge) anlaşmamız, son yıllarda geliştirilen bu akıllı ve iyi ilişkilerin bir sonucu idi.

Şimdi (inşaallah Libya’da kesin netice alınmasını müteakip) benzeri anlaşmalar Cezayir, Tunus gibi ülkelerle de yapılacaktır. Ancak bizim aslımıza ve  güçlü tarihimizdeki günlerimize döneceğimizi fark eden batılılar rahat durmayacaktır. Nitekim Sudan’da CIA başta olmak üzere yabancı istihbarat kuruluşlarının çalışmaları neticesi yaptırılan darbe sırf bizim Afrika’da durdurulmamızı ve hatta geri çekilmemizi amaçlayan bir darbedir. Ama devletimiz dimdik oralarda da ayakta çok şükür. Allah bizimledir.

Öte yandan, görülen, anlaşılan ve bizleri vatandaş olarak gururlandıran önemli birşey daha vardır ki, bizim istihbaratımız da eskisi gibi değildir artık. Nasıl mı? Eskiden sadece içeride etkin olan istihbaratımızın, son dönemde artık hem içeride hem dışarıda etkin olduğunu görüyoruz ve çok şükür göğsümüz kabarıyor. 

Oysa bundan 21 yıl önce terör örgütü ele başını CIA-MOSSAD operasyonu ile bize teslim ettilerinde, Başbakan rahmetli Ecevit bize teslim ettiler ama neden teslim ettiler anlayamadım demişti. Yani bizim istihbaratımız değil, CIA-MOSSAD teslim alıp bize teslim etmişti.

Şimdi bakınız, aradan 21 sene geçmiş ve daha birkaç gün önce, bundan tam 1,5 yıl önce kaçırılan İtalyan Silvia Romano isimli bayanın kurtarılması için İtalyan istihbaratı bizim istihbaratımızdan yardım istemek zorunda kaldı. Dikkat edin tam 1,5 yıl sonra ve CIA’dan MOSSAD’tan değil, bizden yardım istedi. Acaba ne kadar zorlarına gitmiştir bu çaresizlik ve mecburiyet. Ve MİT’imiz yine destan yazarak İtalyan bayanı kurtarıp ailesine teslim etti. 

Dikkat ettiniz mi İtalyan bayan rehineyi kurtarıp ailesine götürürken giydirilen çelik yelek üzerinde eski Türk alfabesi yazısıyla “Türk” yazıyordu ve tüm dünyaya bu şekilde o fotoğraf servis edildi. Ne ince ve ne muhteşem bir mesaj. Gururlandık. Helal olsun o yiğit, fedakâr evladlarımıza. Başta İtalyan gazeteleri olmak üzere bazı Avrupa gazeteleri de bu haberi “ Erdoğan’ın Zaferi” olarak verseler de ve bu ifade haklı olsalar da, tüm bunların, bir takım oyunu olduğunu gözönünde bulundurduğumuzda, bu esasen Erdoğan’ın ve onun liderliğindeki Türkiye’nin zaferiydi.

Tam burada film/sinema senaristlerine/ yapımcılarına bir çağrıda bulunuyorum: 

Gelin bu kurtarma operasyonunu uluslarası arenada ses getirecek şekilde bir film yapınız. Sadece bunu değil, bu dönemde dünyanın pandemi ile mücadelesinde Türkiye’nin üstünlüğünü ve gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyaya yaptığı yardımları; Sağlık Bakanımızın ve Sağlık Camiamızın dünyaya verdiği dersi; bir zamanlar sadece bunu ABD yapabilir dediğimiz bütün dünyadan vatandaşlarımızı salgın ortamından kurtarıp ülkemize getirmemizi; Avrupa’nın bile manşetlere taşıdığı Selçuk Bayraktar mucizesini. Hepsini ayrı ayrı kaliteli birer sinema filmi yapmak için hemen kolları sıvayalım. Buna Kültür Bakanlığımız öncülük etmelidir ve umarım sesimizi birileri duyar. 

Bunların herbirini ayrı ayrı kaliteli filmler yapıp dünyaya gösterelim. Hollywood bu işi yıllarca çok iyi becerdi. Biz niye beceremeyelim. Üstelik onlar Afganistan’da, Vietnam’da vs yenilgilerini tam tersi kahramanlık gibi gösterdiler ve maalesef bu algı yaratma ve yönetmede başarı da sağladılar. Oysa biz başarılarımızın çeyreğini bile böyle kullanamadık. Hadi artık yapalım şu işi.

Neticede, dünya istisnai bir süreçten geçiyor. Bu sürecin sonunda batan-çıkan devasa şirketler ve hatta ülkeler göreceğiz. 

Ülkemiz şimdilerde, mevcut dünya konjonktürü nedeniyle çok iyi bir fırsat yakalamış durumda. 

Önce içeride ekonomik olarak; sonra Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de ve hatta askeri üslerimizin bulunduğu diğer tüm ülkelerde askeri olarak; aynı zamanda başta ABD, Rusya, AB, Çin ve tüm Ortadoğu’da olmak üzere dünya genel siyaseti bağlamında genel ve lokal olarak siyasi ve ekonomik alanlarda bu süreci şu ana kadar olduğu gibi akıllıca yönetip kalıcı olarak başarılar sağlarsa, inanıyorum ki en çok 15-20 seneye kadar küresel güçlerden birisi olarak masadaki oyun kuruculardan birisi olarak yerini alacaktır Türkiye. Allah korusun aksi durumda bir yüzyıl daha kaybederiz. Günümüz birlik beraberlik ve her anlamda fedakarlık günüdür. Her türlü önyargıdan uzak ve samimi bir vatan sevgisiyle davranma günüdür.

Her dönemde eleştiri vs hep olmuştur. Bir örnek vermek istiyorum: Binbir zahmet ve riskle 1974 Kıbrıs Barış Harekatımızı bizim yaş grubu ve daha üst yaştakiler gayet iyi hatırlarız. Aradan 46 sene geçmiş. O zaman ki siyasi parti liderlerimiz de, Komutanlarımız da hepsi rahmetli oldular. (Hepsinden Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun). Ama bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise bir Türk Cumhuriyeti olarak sapasağlam orada duruyor elhamdulillah. Yani bizlere bıraktılar ve gittiler. 

Bu yarın da böyle olacak. Nolur olaylara siyasi vb önyargılarla değil, devlet -millet ve vatan menfaati penceresinden bakalım ve devletimizin arkasında sapasağlam duralım. Çünkü siyasi partiler, siyasetçiler, bürokratlar, bizler yani hepimiz gelip geçiciyiz ama devletimiz kalıcıdır. Gelin bizden sonraki nesillere dünyada söz sahibi güçlü bir Türkiye bırakalım. 

Bunun için de duygularımızla değil, aklımızla ve mantığımızla davranalım.

Siyasi iktidarı beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ya da şu yönlerden beğenir, bu yönlerden beğenmezsiniz; bunlar hepimiz için geçerli düşüncelerdir tamam, ama bir atasözümüz var: Yiğidin Hakkını Yiğide veriniz.

Unutmayın başarı hepimizin olacaktır.

Selam, sevgi ve saygıyla!..

Yorumlar (7)
Musa ARI 4 yıl önce
Sayın Müsteşarim, konu da icerigi de çok güzel. Emeğinize sağlık. Saygılarımla selamlıyorum.
ALİ YÖRÜR 4 yıl önce
SÜPERSİN HOCAM ALİ YÖRÜR
Mehmet Atakan 4 yıl önce
Yine çok güzel bir makale ve güzel öneriler. Elinize gönlünüze yüreğinize beyninize sağlık ustadım. Gerçekten süper.
Recep KOÇER 4 yıl önce
Teşekkürler Müsteşarım. Yazılarınızı keyifle okudum. Tamda bizim gönlümüzden geçenleri kaleme almışsınız. Selamlar. Sağlıcakla kalın.
Nurettin Cengiz 4 yıl önce
Salih amel işleyenler eninde sonunda başarı ve mutluLuğa ulaşırlar.Zatıalinizin de çok güzel ve kapsamı oldukça anlamlı bir şekilde kaleme almış olduğunuz hususlar nedeniyle elinize kolunuza sağlıklar diliyorum.Selam ve saygılarımla
Memun Sekin 4 yıl önce
Duygularımızla değil aklımızla atacağımız herbir adım milletimizin ve devletimizin yararına olacaktır.Güze bir yazı elinize sağlık.
Ahmet Karadağlı 4 yıl önce
Müsteşarım oldukça güzel bir makale. Geçmişten geleceğe genel bir analiz. Özellikle de film yapımcılarına çağrınız çok isabetli olmuş. Umarım birileri duyar. Yazılarınız herbiri güzel ve özel emek harcanmış olduğu belli. Samimi ve içten. Tebrik ediyorum. Allah razı olsun.
12
az bulutlu