banner4
21.12.2020, 00:10

Türkiye’de ve Ortadoğu’da Neyi Kazırsanız Kazıyın Altından Kürd Hakları Çıkıyor

Sağlıkta yanlış tedavinin pardonu yoktur. Duymuşsunuzdur, tıpta bazen benzeşen hastalıklar nedeniyle doktorlar yanlış tanımla hastayı iyileştireceğine, yanlış tedavilerle, operasyonlara, kronik hastalıklara ve hatta ölümlerine neden olabiliyorlar.    Siyasette de yanlış siyasi tanımlarla bir halkı kronikleşen anti demokratik bir ortama sürükleyen, yıllarca kaotik bir cenderede tutmanın müsebbibi şüphesiz siyasetin doktorları sayılan siyasetçiler yüzündendir. Denilebilir ki; Ortadoğu’da Lozan’la dörde bölünen ve bugünkü şeklini alan Kürd coğrafyasının Türkiye Kürdleri benzer yanlış bir siyasi teşhisin akıbetini yaşıyorlar. Kürd siyasetçileri, birçok konuda adeta Türk siyasetçilerinin taklitçisi, kopyacısı ve benzeşen düşünce ikizidirler. Kürd siyasetçiler; Türk siyaset dünyasının Kürd Sorunu tanımını kabul edip, bu tanıma balıklama atlamışlar ama konuyu yüz yıldır hangi kulvarda, hangi koşulda ve hangi mücadele şekliyle sürdüreceklerine bir türlü karar verememişler. Bu kopyacı anlayış hem demokrasiyi engelleyen şüpheciliği artırmış hem de yanlış taktik ve stratejinin bedelini insan ve ekonomik kaynak olarak hâlâ ödemeye devam ediliyor.  Ulusal birliğini sağlamadan siyaset sahnesine çıkan tüm Kürd siyasetleri ve siyasetçileri, sözlü ve yazılı skalalarında bir asır daha “Kürd Sorunu” demeye devam ederler. “Kürd Sorunu” tanımı çatışmacı ve kavgacı bir tanımdır. Bu anlamda naçizane 35 yıldan beri bu kör düğümün demokratik çıkış yolunun adı; Kürd Hakları’ dır ve “Kürd Sorunu yoktur, Kürd hakları vardır.” diyorum. Ama içini dolduruyorum… Bu konuda daha önce Taraf gazetesinde 01.04.2008 tarihinde yazdığım; “Kürd Sorunu mu, Kürd Hakkı mı?” yazıma bakılabilir. Günümüzde bu haklar ister İslami, ister demokratik haklara tahvil edilsin, insani ve rahmani kabuıl edilsin. Ne baz alınırsa alınsın, artık helalleşerek ve adam gibi bir arada yaşamanın toplumsal sevgi, saygı bağlarıyla netleşerek, yeni Anayasa ile kuvvetlendirilmelidir. Devlet Başkanı etrafındaki Siyasi Miyoplar kadar, Mhp ve Devlet Bey’in “devlet adamı” yanını öne çıkarmasını sağlayarak, demokrasi temelinde kardeşleşmeye, eşitleşmeye ve yeniden yapılanmaya cesaretle başlamalı. Elbette muhatap alınanın yeniden Pkk olmalı, demenin hiçbir mantığı yoktur. Ormanda bir grup ağaç çeşidine bakıp yine koca ormanı unutmak yanılgısı yaşanmamalı. Pkk’yi, Kürd halkı görmek sadece partizanlıkta ısrarcı olmayı ve ulus devletin şovenist radikalciliğini körüklemeye yarar. Fanatik siyasi gard alışlar, kimseye bir şey kazandırmaz. Eğer yeni demokrasi de yasal güvenceli bir toplumsal barış inşa edilecekse, Kürd halkının renklerinden oluşacak heterojen bir Kürd Ulusal Mutabakat Konseyi (KUMK) ile devletin defacto değil, yeni anayasalı bir süreç başlatması esas alınabilir. Peki, Pkk ne olacak, diye sorabilirsiniz? Pkk’nin Türkiye’de silah bırakması koşulları da ayrıca ve yeniden yapılanma yönteminin dışında, bağımsız garantörlü, bir konsensüsle ele alınır.      

Uzun lafın kıssası:

Ne parçayı bütüne ne de bütünü parçaya sokmaya zorlamadan herkesi olduğu yerde, herkesi adıyla çağıran bir huzur ortamı için, dışa karşı birlik, içerde toplumsal barış ve istikrar yönetimini sağlayacak Başkanlık Sisteminin alt yapısını olgunlaştıran yasalar, seçim yasaları, yani yeni bir Anayasa çalışmaları hızlandırılmalıdır.

Başkanlık sistemi ile çok şeyi geride bırakmak için, önce yeni Anayasalı olmayı ve Demokratik Birliğe inanan her görüşle oturup yeniden konuşmaya başlamalı ve başarmalıyız.

Bunun için, on yıllardır söylediklerimizi tekrarlıyor olsak da;

Güneydoğu tehdit ve tahdit bölgesi kapsamından çıkarılmalıdır.

Güneydoğu'da artık suçlu arama yerine çare arama süreci başlatılmalıdır.                  

 Bölge acilen barış sofrası için, iç ve dış Turizmin, Tarım Sanayisinin, Suyun, toprağın ve Ticaretin hizmetine sunulacak hale getirilmeli. Buna paralel olarak geciken Tarım sanayisi, Turizmin altyapısı ve sosyal yaşamı için, yatırımcılar yeni yasalarla desteklenmeli. 

İktidarın 2007 bütçesinden bu yana her bütçe yılında Gap İçin ayrılan total %8’lik oran aktifleştirilerek kuyruğuna geldiğimiz Gap’ın sulama ünitelerini tamamlayıp, Modern tarım için, tarım sanayisi ve yan dalları için, projelerinde yerel iş adamlarına somut destek verilmelidir.

Türkçenin dışında, Ana dilde eğitim ve öğretim ortamı anayasal güvenceyle başlamalıdır.

Ataması yapılmayan Kürd öğretmenlerin atamaları yapılmalıdır.

Üniversitelerde Kürd dili, edebiyatı ve kültürü ile ilgili atılan adımların yeni anayasada yaşanabilir kılınması kadar, kimi alanlarda geri alınan görsel kültürel adımların süratle düzeltilmelidir. 

Bölgenin ekonomik alt yapı eksiklikleri süratle tamamlanmalıdır.

 Şüphesiz, tüm söylediklerimiz ve söyleyeceklerimiz ülke’nin demokratikleşesi ve kurumsallaşmasıyla ilişkilidir. Söylediklerimizin büyük bir kısmının kayda değer ekonomik maliyeti yoktur.

Sonuç olarakDünyada “neyi kazırsanız kazıyın altından insan çıkar” sözü ne kadar mantıklı ve doğruysa; Türkiye’de ve Ortadoğu’da de neyi kazırsanız kazıyın, hangi eğri taşı düzeltmeye çalışırsanız çalışın, altından mazlum Kürd’ün Hakları çıkacağından emin olun. O zaman yapılacak tek şey, insan gibi,  onurlu birer yurttaş gibi yüz yüze konuşmak çok değerlidir…

Toplumsal Barış için, açılımın ilk adımını 2005’te Diyarbakır’da atan,

2008 Oslo’da Bürokrat-örgüt görüşmesini sağlayan,

2009’da Demokratik Açılım’ı ve Habur girişinde sınır duruşmalarını yaptıran, 

2013’te Çözüm Süreci’ni periyodik olarak başlatan ve bu ılıman dönemi bize yaşatan, mensubu olduğum iktidara bir daha şöyle seslenmek gerekir diye düşünüyorum;

 Yeni Demokrasi için Birlik Süreci’ni;

Örgütle değil,

Size yalakalık yapanlarla da değil,

Sizden ulufe ve dünyalık bekleyenlerle hiç değil,

Bu ülkeyi sizin kadar değerli bulan, toplumsal adalet için, cesur yürekli, Allah için,

adaletli, gerçek kanaat insanı, gerçek dini önder, aydın ve iş dünyası insanlar ile görüşün, konuşun, tartışın.

Yeni yol budur ve bu kadar basittir.

2021’in sonbaharına kadar, toparlanmak için, hâlâ zaman var diye düşünüyorum...

 Ülkenin atlattığı badireleri toparlayacak, rötar yapan demokrasi trenini yürütecek,

Sayın Erdoğan’dan başka lider yoktur.

Tam da bu anlamda;

Sayın Erdoğan’ın tüm Türkiye’ye genel, metropollerdeki ve bölgedeki Kürd

halkına özel, somut, yeni söylemleri olmalıdır. Yeni Türkiye için, bu gereklidir. Bekliyoruz...

Yorumlar (2)
Muzaffer TOY 3 yıl önce
Dogru tespitler
Umarım istafade edilir
Eyüphan Kaya 3 yıl önce
GAYET YERİNDE VE İSABETLİ BİR YAZI OLMUŞ
12
az bulutlu