banner4
13.04.2020, 20:12

SÜLEYMAN SOYLU'NUN İSTİFASI, DEVLETE SUSAMAK VE OTORİTER DEMOKRASİ

Türkiye'nin son yarım asrı, terör örgütleri ve basit kriminal olaylar üzerinden toplumun rehin alınmasının tarihidir.

PKK aynı karakola defalarca baskın yapar, teröristler çatışma ortamında köşeye sıkıştırılmışken aniden gelen telsiz emriyle asker ricat eder, teröristler açıkça mühimmat yığınağı yapar, legal parti ve oluşumlar teröre destek verir  ve okul önlerinde uyuşturucu satışı yapılmasının bir türlü önüne geçilemez.

Son birkaç yıl istisna olarak kabul edilirse, her türlü kriminal olay karşısında ve toplum nazarında aciz kalmış bir devlet görüntüsü oluş(tur)muştur.

Türkiye'nin batı kampında bulunduğu yeri muhafaza için AB müktesebatı ve birçok uluslararası sözleşmeleri imzalaması, batının Türkiye'yi çizgide tutmak için ekonomik ve askeri imkanlarını tehdit olarak kullanması (mesela kredi notunu düşürmesi, tank, füze vesair askeri malzemeleri vermemesi gibi), terörle mücadelede  Türkiye'nin elini kolunu bağlamıştır.Birkaç bin kişiden ibaret terör yapıları, Türkiye'nin milyonluk silahlı gücünü hırpalamıştır.

Çözüm sürecinin sonlanmasına kadar geçen sürede, PKK'nın askeri mühimmatı serbestçe yığması, eylemlerini sürdürmesi  ve pervasızca davranışlarının devlet tarafından hak ettiği şekilde cezalandırılmaması toplumda öfkeyi çoğaltmıştır.

Adi kriminal olaylar karşısında da benzer bir durum yaşanmıştır.Uyuşturucu üretim ve satışı yaygınlaşmış, uyuşturucu ekiminin yapıldığı binlerce dönüm arazinin yerini gösteren fotoğraflar basın tarafından servis edildiği halde, okul önlerinde uyuşturucu satışı tatmin edici ölçüde engellenememiştir.

Çözüm sürecinin sona erdiği tarihten sonra  gelişen süreçte iç ve dış politikada esaslı değişiklik olmuştur.Bu politikaların uygulanmasında kamu gücünün 15 temmuz darbe girişiminden temin ettiği meşruiyet, teröre ve adi suçlara karşı mücadele ivmesini ve dilini değiştirmiştir.

Yine bu süreçte Türkiye'nin silah endüstrisinin giderek gelişmesi, yeni uluslararası ittifak ve dengeler de bir tarafa not edilmelidir.

Yeni süreçte terör ve uyuşturucuyla mücadelede önemli mevziler kazanılmıştır.Adi veya nitelikli her türlü kriminal olguyla etkili mücadele, devletin değişen güvenlik konseptinden, güvenlik tehdit algısından ve  gelişen askeri imkanlarından bağımsız değerlendirilemez.Terör ve uyuşturucuyla bugünkü şekliyle mücadele, kişilerle kaim olmayıp, devletin genel bir politikasıdır.

Mesele bu çerçevede ele alınmalıdır.

Bugün Süleyman Soylu'nun şahsında somutlaşan terör ve uyuşturucuyla mücadelede sergilenen kararlılık, Soylu'nun şahsına münhasır olmayıp, devlet aklının tercih ettiği güvenlik konseptinin bir parçasıdır.Soylu'nun HDP'li vekillere "Kandili başınıza yıkarız" sözü veya uyuşturucu satıcılarına karşı polise verdiği "uyuşturucu satanların bacağını kırın" talimatı ise bu genel politikayla uyumlu yeni bir dil inşasıdır.

Hukuki açıdan sorunlu olan ve mecazi olarak anlaşılması gereken "bacağını kırmak" ve benzeri sözlerin toplumsal ana gövdede takdirle karşılanması, son yarım asırda yaşadığımız ve yukarıda anlattığımız süreç içinde gelişen "otoriteye susamışlık" kavramıyla ifade edilebilecek sosyal psikolojik bir durumu izah etmektedir.Türkiye'de kamu gücünün asimetrik savaş aktörleriyle zayıflatılarak acziyet içinde bırakılması, toplumda damla damla biriken bir "devlete karşı açlık" psikolojisine dönüşmüştür.

Süleyman Soylu'nun istifasının ardından yaşanan ve sosyal bilimcilere zengin malzemeler sunan "Rize'deki intihar girişimini" ve sosyal medyadaki milyonlarca paylaşımı "otoriteye susamak" olgusu üzerinden ve tarihi arka planıyla birlikte değerlendirmek gerekir.

Ak Parti tabanıyla sınırlı kalmayıp milliyetçi-sağ kesimlerin genelinde duyarlılık oluşturan istifa olayı ve ardından yaşananlar, Türkiye'de kamu gücüne olan ihtiyacın düzeyini göstermesi bakımından önemlidir.

Yakın gelecekte, demokratik çerçeve içinde kalmak kaydıyla otoriter bir siyaset tarzının giderek daha belirgin hale geleceği ve otoriter demokrasinin mevcut partilerin çizgilerini aşarak kendine özgü bir taban oluşturabileceği göz ardı edilmemelidir.

Süleyman Soylu'nun istifasıyla birlikte muhafazakar-milliyetçi-sağ seçmen nazarında tesadüfen test edilen popülaritesinin ve ağırlığının güncel siyasete etkisi ve yakın gelecekteki sonuçlarının ne olacağına ilişkin senaryolar ise ayrıca değerlendirilmelidir.13.04.2020

Yorumlar (0)
12
az bulutlu