banner4
12.02.2021, 00:19

SAMİMİYET ÜZERİNE...

İsrailoğulları (bugün genelleme ile Yahudi denilen insanlar) arasında salih insanlar vardı…Nitekim Peygamberimiz, onlar arasında üç değerli insandan bahseder:

İsrailoğulları arasından üç kişi, yolda iken geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Bu esnada dağdan düşen büyük bir taş, mağaranın ağzını kapattı. Bu üç insan çaresizce Allah’a yalvarmaya karar verdiler ve “İyi amellerimizle dua etmekten başka bizi buradan hiçbir şey kurtaramaz!” dediler.

İçlerinden birisi şöyle dua etti: “–Allah’ım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Akşam süt hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel ailece süt içmeyi hoş görmedim. Sonradan annem ve babam uyandılar ve hazırladığım sütü içtiler. Allah’ım! Eğer bu işi Sen’in rızan için yapmışsam, bu taştan çektiğimiz belâyı bizden uzaklaştır!” Bunun üzerine taş bir parça açıldı.

İkincisi şöyle yalvardı: “İlâhî! Amcamın bir kızı vardı ki, onunla beraber olmak istedim. O bana teslim olmak zorunda kaldığı halde, ben Allah’tan korkarak, bu davranıştan vazgeçtim. Allah’ım! Eğer bunu sırf Sen’in rızânı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden gider!” Mağaranın kapısı bir parça daha açıldı, ancak çıkılabilecek derecede değildi.

Üçüncüsü de şöyle dedi: “Allah’ım! Ücretle birkaç amele tuttum ve ücretlerini verdim. Lakin biri ücretini almadan gitti. Onun ücretini saklayıp hesabına mal aldım ve hayvanlar çoğaldı. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek, ‘ücretimi ver’, dedi. Ben de: ‘Şu gördüğün öküz, koyun, kuzu hepsi senin ücretin, al götür!’ dedim. O ise: ‘Benimle alay etme’ dedi. Ben ise ‘Sana hakikati söylüyorum’, dedim. Bunun üzerine bu kişi, sürüyü alıp götürdü. İlâhî! Eğer bunu Sen’in rızân için yapmışsam, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden defet!” Nihâyet taş, mağaranın ağzından kaydı, onlar da mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler. (Buhârî, Büyü, 98; Müslim, Zikir, 100)

Bu olayla ilgili Peygamberimizin (salat ve selam olsun) söylemek istediği belki de şuydu: Allah katında en değerli davranış, ihlas ile yapılanlardır.  Samimiyet (ihlas) yolunda, insanın varabileceği en yüce makam, Allah’ın kulundan razı olmasıdır. “Allah onlardan râzı, onlar da Allah’tan râzı...” (Beyyine, 8; Tövbe ,100) ayetleri buna işaret eder. 

Şimdi, hak üzere konuşalım. Samimiyetimiz en büyük cevabımız olsun. Rab katında değerli olacak davranışlarımız nelerdir? Hangi davranışlarınızı samimi buluyor ve beğeniyoruz? Hangi güzel ve iyi hareketimiz, Allah katında makbul olabilir? Maddi çıkar beklemeden, sırf Allah'a yakın olmak üzere, tüm canlılara iyilik adına hangi davranışlarımız var? Gösterişten uzak, fakirlere helal kazancımızdan zekat ölçüsünde, yardımlarımız oldu mu mesela? Sadece O’na kulluk etmek üzere, dünya meşguliyetinden ayrılarak, niyaza ve namaza durabildik mi? Yalnız olduğunuz zamanda O’nun sevgisiyle, hiç gözyaşı dökebildik mi? Başınızı secdeye koyduğumuzda, O’nu zikirle, hiç başımızı yerden kaldırmak istemediğimiz anlarımız oldu mu? Nura mazhar olacak şekilde, ruhunuz hiç göklere yükseldi mi? Rüyalarımızda nice keşiflere, güzelliklere şahit olabildik mi? Kalbimiz O’nun korkusuyla ürpererek, hiç titredi mi? Dini, sırf Allah’a has kılarak yaşayabildik mi? Eğer bu türden birçok iyi davranışlar yapmış ve yaşamışsak, samimi ve ihlas üzereyiz, demektir. Nice güzel ilahi hazlara gönül kapılarınız daha da açık olacaktır. Ama bunlardan hiçbirisi bize yakın olamadı ise, kalbimizi temizlemek için daha fazla çaba göstermek gerekecektir. Yine sıkıntı içinde, zor olsa da yapılan bazı davranışlarda da samimiyet vardır. Kalpleri bilen sadece Allah’tır. O ki bizlerin dış suretlerimize ve zahiri hallerimize değil,  içten yönelişlerimize, kalplerimize bakmaktadır. Biz yeter ki samimi olalım, samimi olarak halis bir niyetle sadece O’na yönelelim. Bu halde yapılacak ihlaslı dualarımız da O’nun arşına ulaşır ve ister bu dünyada, ister öte tarafta muhakkak kabul olur.

Not: Geçen sene Ocak ayında, benim de sabrım tükenerek, bir dua yaptım. Yukarıda anlatılan üç gencin samimi davranışlarıyla mağaranın önünü kapatan taşı, ilahi güçle açtırmaları gibi ben de hayatımda samimi olduğuna inandığım davranışlarımı, beni benden daha iyi bilen Allah'a arz ederek, "Her şeye Hakim olan Sensin, ben nefsime zulmettim ve yenildim. Üzüntümü ancak sana açıyorum. Sen, masum ve mağdur olanları haksızlık girdabından kurtar, insanların hakkına giren zalimleri ise perişan et, onların gücünü dağıt. Senin gücün ve kudretin her şeye yeter" diye niyaz ettim. Bilirim ki her masumun ahi, ilahi bir gazaba ve belaya davet hükmündedir. Yaşadığımız zamana yemin olsun ki çoğumuz kaybetmiş kimseleriz ve hüsran içindeyiz...Samimiyetle iman edip, iyilik yapanlar, hakkı tavsiye edenler ve O'nun yolunda sebat gösterenler hariç..

                            (Resim: 20/08/2011, Medine, Ramazan ayı son hafta, Yaş:40)

                                

                                                                                                                                

                                                                                                         

Yorumlar (1)
Taner Alparslan 3 yıl önce
Samimiyet, Allah'ın kalbine giden yoldur.
12
az bulutlu