banner4
04.12.2020, 20:15

RUSYA’NIN DAĞILMASIYLA ORTAYA ÇIKACAK YENİ TÜRK DEVLETLERİ

“Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün ellerinde sımsıkı tuttuğu milletler ellerinden kaçabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir.

Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak susup beklemek değildir, hazırlanmak nasıl olur? Manevi köprüleri sağlam tutarak; dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yakınlaşmasını bekleyemeyiz, biz onlara yaklaşmalıyız.”

Yıl 1933’tür, Atatürk bunları söylemiştir, bu tarihte Bolşevik Devrimi üzerinden henüz 16 sene geçmiş ve Sovyetler Birliği giderek güçlenmektedir. Ancak Atatürk’ün öngörüsü, bu konuşmasından sadece 57 yıl sonra gerçekleşir ve hiç kimsenin beklemediği bir şekilde ve zamanda Sovyet İmparatorluğu çökmüştür. Ancak biz Atatürk’ün işaret ettiği şekilde hazır olamadığımızdan, o tarihlerde soydaşlarımıza yeterince sahip çıkamadık.

Aslı Türk olan ve bugün için herbiri siyaseten bağımsız olan Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan gibi devletler, lenin ve Stalin döneminde, bir taraftan dil, din ve tarihlerinden sistematik bir şekilde koparılarak asimile edilirken, bir taraftan içlerine Ruslar monte edilerek demografik yapıları sulandırılmış, diğer taraftan da Azeri, Özbek, Kırgız, Kazak, Tacik gibi isimlerle adlandırılarak hem birbirlerinden hem de Anavatan Türkiye’yle olan bağlarından iyice uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Öyleki, bu ülkelerin vatandaşları ve yönetimleri de, ve hatta bizler de onların Türk değil Azeri, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik vb olduğunu beyinlerimizde kabullendik ve öylece beyinlerimize kazındı. Yetmedi, bu ülkeler birbirleriyle ve bizimle adeta düşman değilse bile rakipleştirildi. Bugün bu ülkelerden sadece Azerbaycan Türkleri biraz daha bilgili ve bilinçli bu konularda.

Şimdi tüm bunlar geride kaldı. Birçok fırsat geçmişte kaçırıldı ve şimdilerde onarmaya çalışıyoruz. Ancak bence önümüzdeki engeç 30-40 sene sonrasında gerçekleşecek yeni ve benzeri bir fırsat bizi bekliyor. Gidişat bunu gösteriyor. Çünkü, bugün Rusya Federasyonunu ayakta tutan, siyasi yapısı ile, ekonomik olarak savaş sanayiindeki ve enerji (petrol, doğalgaz) alanındaki zenginliğidir. Ancak, gelişen ve değişen dünyada bunlar sonsuza kadar var olacak değerler değildir, bu nedenle de Rusya Federasyonu mutlaka tekrar bir dağılma süreciyle karşı karşıya kalacaktır, ki bu süreç bence önümüzdeki engeç 30-40 yıl sonrasında mutlaka gerçekleşecektir. Bunları Ruslar kendileri de bildiklerinden, Türk Dünyasının amiral gemisi ve belkemiği olan Türkiye’ye karşı sürekli 2 yüzlü, sinsi, bölücü ve tutarsız politikalar izlemektedir. Halen Moskova’da bölücü terör örgütü olan pkk nın resmî bir temsilciliğinin bulunduğu bile unutulmamalıdır.

Şimdi, Rusya Federasyonu egemenliğinde bulunan Özerk Türk Cumhuriyetlerine ve Türk Topluluklarına bir bakalım:

Tuva Özerk Cumhuriyeti, Hakasya Özerk Cumhuriyeti, Altay Özerk Cumhuriyeti, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Yakutistan (Sakha) Özerk Cumhuriyeti, Başkurdistan/Başkurdlar Özerk Cumhuriyeti, Çuvaşistan Özerk Cumhuriyeti, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti, Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti, Kabardey ya da Kabardinho/Balkarya Özerk Cumhuriyeti.

Bunlara ilaveten, Sovyetler Birliği döneminde şimdiki Gürcistan bölgesine sürülen ve çoğunluk nüfus Gürcistan’da yaşayan Ahıska Türkleri, İnguşlar, Kumıklar, Nogaylar, Hakaslar, Dolganlar, Tofalar, halen Rus işgali altındaki Kırım Türkleri gibi Türk Toplulukları da mevcuttur.

Ayrıca, Moldova Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Gagauz Özerk Cumhuriyetini, çoğunluk nüfusu Gürcistan içerisinde kalan Ahıska Türklerini, Yunanistan içerisinde kalan Batı Trakya Türklerini, Irak ve Suriye içerisinde kalan Türkmen kardeşlerimizi de unutmamamız gerekir.

Bu fikirlerimiz asla, bahsolunan ve adları geçen ülkeler için bir bölücülük gibi algılanmamalı, tam tersine geçmişteki (1700-1900’lü yıllardaki) güçsüz zamanlarımızdan faydalanarak bizi parçaladıklarını gözönünde bulundurarak, Atatürk’ün işaret ettiği gibi, yakın bir gelecekte tekrar özümüze dönerek güçlü bir ırmağa dönüşme fikirlerimiz olarak anlaşılmalıdır.

Neticede, aynen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü gerçekleştiğinde (1990’ların başında), hazırlıksız ve güçsüz yakalandığımız ve ilaveten tecrübesizlikten birşey yapamadığımız gibi durumlara düşmemek için, yakın gelecekte yine benzeri bir durumla karşılaştığımızda, bu kez daha hazırlıklı ve güçlü olarak “Büyük Türk Birliği”ni sağlama yolunda önemli adımlar atabiliriz inşaallah.

Biz tarihimizdeki gibi güçlü ve yöneten olduğumuz sürece, yönettiklerimize de tüm dünyaya da adalet hakim olabilecektir; aksi takdirde biz de, dünyanın değişik bölgelerindeki soydaşlarımız da, diğer milletlerden bir çok mazlum halklar da ezilmeye, sömürülmeye ve kullanılmaya devam edilecektir. 

Yorumlar (2)
Osman ÇANŞALI 3 yıl önce
Gelecekte tekrar özümüze dönerek güçlü bir ırmağa dönüşme fikrini, özellikle gençlerimiz olmak üzere tüm zihinlere yerleştirme yönündeki gayretlerimiz, yapacağımız en önemli hazırlık olacaktır.
Türkay Tunç 3 yıl önce
Üstadım katılıyorum fikirlerinize
12
az bulutlu