banner4
02.04.2020, 16:09

RUSYA ÇAR I.NİKOLAY'DAN DAHA İYİ ÇAR GÖRSÜN

Ruh Sürgünü'nü okuyorum NikolayBerdyaev'in. Uzun zamandır elimde, bitirmek üzereyim. Dostoyevski'nin biyografisini yazmış Berdyaev. Ender Gürol İngilizce'den çevirmiş, Dünya Kitapları yayımlamış. Elimdeki nüsha Temmuz 2004 tarihli üçüncü baskı.

Bitirmek üzereyim dedim ya, "FedorMihailoviç Dostoyevski" başlıklı 10. bölümdeyim. Buraya kadar Dostoyevski'nin ruh, insan, özgürlük, kötülük, aşk, devrim ve sosyalizm, Rusya, İsa ve Deccal... ile ilgili görüşlerini müzakere eden Berdyaev, bu bölümde onun hayatından kesitler sunar.

Dostoyevski'nin eserleri kadar hayli çalkantılar içeren hayatı da geniş imkanlar sunar ondan el almak isteyene. İşte o imkanların birisinden yararlanacağız bu yazımızda.

İnsancıklar adlı ilk romanı Nekrassov, Belinnski gibi devrin şanlı şair ve eleştirmenleri tarafından takdirle karşılanan ve genç yaşta şöhreti yakalayan Dostoyevski, kısa bir süre sonra Gogol taklitçiliği ile yaftalanır ve sosyal tecride maruz kalır. Bu negatif kuşatmadan kurtulmak isteyen yazar, liberal fikirleriyle bilinen ve Çar I. Nikolay'a karşı görüşler geliştiren bir gruba dahil olur. Bu bağlamda Petraçevski adlı kişinin evinde gizli toplantılara katılır.

Dostoyevski'nin bu toplantılarının sonuncusu 22 Nisan 1846'da gerçekleşir. O toplantıdan dönüşte evine gelen jandarmalar yazarı tutuklayıp bir zindana götürürler. Siyasi nitelikte bir toplantıya katılmanın suç olamayacağını düşünen yazar, serbest bırakılmayı hayal ederek dokuz ay orada kalır. Nihayet 22 Aralık sabahına doğru Petraçevski'nin toplantısına katılan bütün tutuklular bir papaz refakatinde hapishaneden alınır ve şehrin (Petersburg) meşhur Semionovski meydanına, kendilerini bekleyen halkın ve darağaçlarının huzuruna getirilir. İdama mahkum edilmişlerdir ve işte şimdi infaz zamanıdır. Dostoyevski "Olamaz, bizi kurşuna dizemezler!" diye inildeyip dursa da, meydan cellatlara kalmıştır ve mahkumlar birer ikişer direklere bağlanmaya başlamıştır.

İlk infaz gerçekleşmek üzereyken borazanların sesi kesilir. Bu kez meydan İmparator'un yeni emrine amade olmuştur. Zalim Çar I. Nikolay, öldürme amiri olmaktan vazgeçip mahkumların hayatlarını bağışlamış, onları Sibirya'ya dört ay sürecek ağır hapis cezasına gönderme kararı almıştır.

Dostoyevski'nin o günlerde hapishane hücresinde yazdığı mektupların birisinde yer alan şu cümleler ne de anlamlıdır: "Yıkılmadım, cesaretimi yitirmiş değilim. Hayat her yerde hayat, hayat denilen şey çevremizdeki dünyada değil, kendi içimizde. Yanımda daima insanlar olacaktır, insanlar arasında, durum ne olursa olsun, insan kalmak, budur hayatın gerçek anlamı..."

Ruh Sürgünü'nü okumayı tam da bu satırları okuyunca kestim. Nedeni belli: Dostoyevski'nin burada bana bir el uzatması. Bu eli tutmasaydım, içimdeki insanlık vicdanını öldürmüş olurdum. Bir iç cinayete imza atıp maktuller mezarlığına ölümler taşımaktansa, şu satırları imzalayıp taze baharlar umut etmek daha cazipti. Umuda imza atıyorum.

Evet, Corona'nın ölümcül kuşatması altında can pazarı haline dönüşen dünyamız, bugünlerde Çar I. Nikolay'ın hayat bağışlamasından daha iyisini görmek hevesinde...

Ankara, 2 Nisan 2020

Yorumlar (0)
12
az bulutlu