banner4
03.07.2021, 16:53

PADİŞAHIN İŞİ NE? (NALINCI BABA)

Sultan III. Murat Han uykusundan telaşlı bir şekilde uyanır. Sanki birşeyler düşünür, anlamlandırmak ister gibi yorumlar mırıldanır, odasında yavaş adımlarla turlar, ama bir türlü telaşı ve merakı geçmez.

Vezir-i Azam Siyavuş Paşa’yı çağırtır. Birşeyler sormak, söylemek konuşmak ister, ama sonra vazgeçer.

Siyavuş Paşa bir süre el pençe bekledikten sonra dayanamaz ve sorar:

-Hayrola Sultanım, canınızı sıkan birşey yoktur inşallah?

-Bir rüya gördüm, sanki gerçek gibiydi. Etkilendim sanırım ve bir yorum da getiremedim.

-Hayırdır inşallah Sultanım?

-Haydi hemen hazırlan çıkıyoruz. Hayır mı şer mi anlayacağız.

Tebdil-i kıyafetle, 2 Molla kılığına bürünerek Padişah ve Vezir-i Azam Siyavuş Paşa yaya olarak yola koyulurlar.

Padişah gördüğü rüyanın etkisindedir ve düşünceli bir şekilde, aynı zamanda nereye gideceği biliyormuş gibi kararlı ve hızlı adımlarla yürümektedir.

Padişah önde, vezir yanında, Beyazıt’a çıkar oradan Vefa tarafına döner, Zeyrek’ten aşağı ilerler ve Unkapanı civarına gelince duraklar; bir yandan soluklanırken, bir taraftan da etrafı süzmekte, sağa sola dikkatlice bakmaktadır. Tam bu sırada az ileride yerde yatan bir ceset gözüne çarpar. Oraya doğru ilerlerler.

Cesetin başına vardıklarında, oradan geçmekte olan bir kaç kişi daha gelir yanlarına. Molla kılığındaki Padişah sorar:

-Siz bu mahalledenmisiniz?

-Evet hocam, işte şu ileride oturuyoruz.

-Yerde yatan bu mevtayı tanırmısınız? Kimdir bu ademoğlu?

-Evet hocam tanırız, 40 yıllık komşumuz. Ama, siz yabancınız sanırım, sakın ilgilenmeyin bu ademoğluyla. Bu adam zaten saatlerdir burada durmakta. Herkes yanından gelir geçer ama kimse ilgilenmez.

-Neden?

-Ayyaşın, ipsizin biridir. Mahallede seveni yoktur.

-Allah Allah, nereden biliyorsunuz da bu kadar emin konuşuyorsunuz?

-Dedik ya 40 yıllık komşumuz.

Tam bu sırada, konuşmalara şahit olan ahaliden birisi daha söze girer:

-Aslında çok iyi bir zanaatkardır. Azaplar çarşısında çalışır. Nalının hasını yapar. Akşama kadar çalışır. Kazandığı parayla birkaç şişe şarap alır, bir de bazen 1, bazen 2-3 kötü kadın peşine takıp evine getirir.

Bir başkası lafa girer:

-Mahallede, hayatı boyunca 1 kere bile camiye geldiğini gören de olmamıştır.

Padişah şaşırır.

-Allah Allah. Yaşını başını da almışa benziyor. Bu ademoğlunun eşi, çocuğu, bir ailesi yokmudur?

-Vardır tabii, evi de buradan doğru gidince ileride falanca yerdedir.

Tam bu sırada Vezir Padişaha dönüp, gidelim Sultanım, ahali kalabalıklaşmaya başladı, gün ağarmak üzere, bizi bir tanıyan çıkarsa biz de rezil oluruz. Duydunuz konuşulanları der.

Hayır der Padişah, ayyaş da olsa, fahişeleri evine taşıyor da olsa, mahalle camisinde bir kere bile görülmemiş de olsa, tebamızdır. Ahali çekip gidebilir ama biz gidemeyiz, yakışmaz; hem herkes çekip gittiğinden, tebamız olduğu için defin işlerini bizim yapmamız gerekir.

Sultanım der vezir, saraya döner birkaç görevli göndeririz, onlar hallederler. Durmaya devam edersek bizi tanımalarından ve yanlış anlamalarından korkarım.

Padişah bunu da kabul etmez. Daha rüyamdaki sırrı da çözemedim, belki de bu mevta ile ilgilidir, dur hele der. Haydi Vezir, herkes bizi kıyafetlerimizden dolayı Molla sandı, hocam diye hitap etti, mollalığın gereğini yapmalıyız. Defin işlerini başlatalım.

Ve 2’si yerdeki mevtayı omuzlarlar. Vezir en yakındaki camiye yönelince sultan araya girer:

-Sen vefat etsen nereden kalkmak isterdin Vezir?

-Ne bileyim Sultanım, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den yada en azından Fatih Camiinden.

-Ayasofya’da ve Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur, bizi tanırlar ama Fatih Camii münasiptir.

Fatih camiine gelirler. Mevtanın yıkanması, kefenlenmesi, tüm işleri 2’si yaparlar. Cenaze namazı için daha ortalıkta kimsecikler yoktur.

Padişah Vezire, sen naaşın başında bekle, ben mevtanın tarif edilen evine bir gidip geleyim, madem bir ailesi varmış, ailesine de haber edeyim. Bu şekilde ailesinden habersiz defnetmek münasip olmayabilir.

Vezir naaşın başında kalır, Sultan tekrar yola koyulur. Mevtanın evini bulur. Kapıyı tıklar. Yaşlıca bir kadın kapıyı açar. Olanları sakince dinler. Sanki böyle olacağını biliyormuş gibi bir hâl içindedir.

Karşısındaki adamın Padişah olduğunu bilmeden, önce bir iç çeker, sonra hakkını helal et evladım, belliki epey koşuşturmuşsunuz, yorulmuşsunuz, komşularımızın bile sahip çıkmadığı dönüp bakmadığı bizim rahmetli beye siz sahip çıkmışsınız, Allah razı olsun, ne diyeyim der.

Ancak Padişah daha kafasındaki sorulara da, gördüğü rüyadaki sırra da cevap bulamamıştır. Kapıyı açan ve eşi olduğu anlaşılan yaşlı kadına sorar:

-Teyze peki neden konu-komşu rahmetliyi sevmedi? Neden yerde öylece yatan, öldüğü belli olan amcaya saatlerce kimse sahip çıkmadı, ilgilenmedi, suçu ne olaki?

-Ah evladım der yaşlı kadın, bizim bey Azaplar’da nalıncılık yapardı. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmaz, akşama kadar çalışır, akşam kazandığı parayla 2-3 şişe şarap alır, bir de kalan parası kadar fuhuş yapan kadın çağırır eve getirirdi.

Padişah, demek ahalinin söyledikleri doğru diye içinden geçirerek, sorar:

-Peki teyze sen yapma etme günahtır, ayıptır, bak kaç yaşındasın üstelik demezmiydin?

-Yok evladım, sandığın gibi değil.

-Eee nasıl peki?

-Ümmet-i Müslüman şarap içmesin, günahtır diyerek parası kadar şarap alır, eve getirip tuvalete dökerdi.

-Allah Allah, çok ilginç. Peki kötü kadınlar ne yapıyor evinizde?

-Onlara da, ben sizin zamanınızı satın aldım mı aldım, şimdi size evde teyzeniz ilmihal okuyacak, menkıbeler anlatacak, sizi üzmeden sıkmadan dinimizi bir de teyzenizden dinleyin der ve bana teslim ederdi. Ben de onlara dini bilgiler ve hayat tecrübelerime göre nasihatler verirdim. 

-Padişah iyice şaşırır. Anladım teyze der. Peki mahalleli bir de, kendisini hiç camide gören olmamıştır demişti. Doğru mu camiye, namaza, en azından mesela cuma namazına, bayram namazına bile gitmezmiydi rahmetli?

-Yok oğlum olurmu hiç, elbetteki giderdi camiye, o konu da öyle mahallelinin sandığı gibi değildi.

-Ya nasıldı?

-Nedense hep uzak camilere, mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında namaz kılmalı ki tekbir alırken Kâbeyi görmeli derdi.

-Peki teyze, ama anlaşıldığı kadarıyla bu yaptıklarının hiçbirini konu-komşu bilmiyor, herkes seni bile yanlış tanımıştır, yanlış anlamıştır. Sen hiç birşey demezmiydin rahmetliye?

-Demezmiyim, tabiki söylerdim. Bak efendi, sen hep iyi niyetle güzel işler yapıyorsun ama, komşular, mahalleli seni yanlış tanıyor. Bana bile laf söylüyorlar, yapma-etme, en azından izin ver, ben anlatayım diyordum ama, o zaman gösteriş olur, ibadetin gizlisi makbuldür, kimseye anlatma diyordu hep. Hatta birgün, bak kaç yaşına geldik, birgün ölürsen cenazen bile ortada kalır dedim.

-Eee ne dedi?

-Hatun, sen merak etme, Allah bizimledir; zaten evin bahçesine mezarımı da kazdım, eğer önce ben ölürsem beni oraya gömerler dedi. Bey güzel diyorsun da mahalleli sağlığında bile yüzüne bakmazken, öldüğünde neden ilgilensin dedim.

-Ne cevap verdi?

-Hatun dedim ya, sen endişelenme, Allah büyüktür, hem Padişahın işi ne? dedi.

Padişah bunları duyunca adeta donup kaldı. Uzun süre sessizce düşündü. Bir süre sonra kendini toparlayarak, rüyamızın sırrı anlaşıldı, Allah dostlarından olan bu mübareği sağlığında tanımak nasip değilmiş ama vefatında cenaze ve defin işleri görevi bize verilmiş diye düşündü Ve hoşçakal teyze, ben cenaze namazına yetişeyim, geç kalmayayım. Namazdan sonra da rahmetlinin elleriyle kazdığı evinin bahçesine defnederiz dedi ve döndü gitti.

Asıl adı Muhammed Mimi Efendi olan ve Nalıncı Baba olarak bilinen bu Allah dostunun Bergama’lı olduğu söylenilir. Nalıncı Baba vefat ettiğinde tarih 1592’ydi. Cenaze hizmetlerini padişah III. Murat ve Vezir-i Âzam Siyavuş Paşa bizzat yerine getirdiler ve mübareği kendi elleriyle evinin bahçesine kazdığı mezarına da padişah defnetti. Kabri üzerine bir kubbe, yanına da bir çeşme yaptırdı. 

Türbesi İstanbul/Unkapanı’nda eskiden Cibali tütün fabrikası olan, şimdi ise Kadir Has Üniversitesi Merkez Yerleşkesi olan yerin arka kısmında, Harabzade Camii karşısındadır.

Yorumlar (2)
Yaşar Çiftçi/Kimya Yüksek Mühendisi 3 yıl önce
Kıssadan hisse, nalıncı babaya şarhoş ayyaş diye cenazesine kılmayan arkasından konuşan komşularının mezarlarının yeri bile belli değilken nalıncı baba türbede yatıyor ibretlik bir olay aslında
Kamil SÜMER 3 yıl önce
Bazı durumlar anlatıldığı veya göründiğü gibi olmayabilir. Tıpkı nice okumuş cahillerin olduğu gibi.
12
az bulutlu