Son Dakika
banner1

Devlet Bahçeli’den gündeme ilişkin değerlendirmeler

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Suriye’deki YPG ve PKK bize mi saldıracaktı" sözlerine tepki göstererek, "Ne demek bu? Sana saldırmayacaksa devlete saldırmasını makul mü görüyorsun” dedi.

ÖZEL HABER 17.01.2020, 13:33 17.01.2020, 14:36
Devlet Bahçeli’den gündeme ilişkin değerlendirmeler

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Suriye’deki YPG ve PKK bize mi saldıracaktı" sözlerine tepki göstererek, "Ne demek bu? Sana saldırmayacaksa devlete saldırmasını makul mü görüyorsun” dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, yemekte bir araya geldiği gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. ABD’nin Bağdat’a düzenlediği füze saldırısında öldürülen İran Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye ilişkin soru üzerine Bahçeli, “İran ‘Bizim önemli bir personelimizdir, Devrim Muhafızlarının komutanıdır, dolayısıyla ona yapılmış olan saldırı doğru olmamıştır’ diyor. Diğer taraftan İran yanlısı veya ABD yanlısı olanlar konuyu Süleymani üzerinden açmaya çalışıyor. Açarken de Ortadoğu ve ona yakın çevrelerde meydana gelmiş terörist faaliyetlerle ilişkisini kurmaya çalışıyorlar. Henüz bu netleşmiş değil. O sebepten dolayı ABD’nin yaklaşımı doğru olmamıştır. Yani siz kalkar bir ülkenin yetkilisini öldürmeye yeltenirseniz ve bu bir alışkanlık ve uygulama alanı bulan bir anlayış haline dönüşürse o zaman dünya ne olacak? Her terörist faaliyet içerisinde bulunanları ayıklama kabiliyetiniz de yoksa o zaman bir devletin mensuplarının bir başka ülke tarafından öldürülmesi çok farklı bir uluslararası tartışmayı meydana getirir. İran biraz ketum kalıyor. ABD ilk söylediğinde ısrarcı oluyor fakat olayın birçok yönüyle açılması, değerlendirilmesi ve sonuca bağlanması noktasında bir gelişme henüz görünmüyor” ifadelerini kullandı.

"TERÖR TANIMI DOĞRU YAPILMALI"

Yaşananların 3. dünya savaşına neden olup olmayacağı sorusu üzerine Bahçeli, “Bugünkü aşamada bundan sonra bu ve buna benzer davranışların olmaması açısından uluslararası hukukta bazı kavramları yerleştirmek, bununla ilgili sonuçları nasıl değerlendirecekleri veya sorgulayacaklarının yöntemini ortaya koymak lazım. Misilleme olsun diye bir füze attılar bir uçağa rast geldi ve 176 kişi hayatını kaybetti. Böyle bir mücadele olmaz, olmaması lazım. Artık bunu uluslararası bir konu olarak ele almak lazım, ki bizim yıllar önce söylediğimiz şeyler hala geçerlidir. Yani terörün uluslararası tanımını doğru yapmak lazım. Birinci şart bu. İkincisi, eğer burada bir mutabakat sağlanmışsa terörle mücadelenin nasıl yapılacağı konusunda da uluslararası bir anlayışa sahip olmak lazım. Şimdi üçüncü olarak da terörün beslendiği kaynakların kurutulması, özellikle finans kaynaklarını, silah alım gücünü daraltmak lazım. Dördüncü olarak da teröre destek veren ülkelerin bu destekten vazgeçmeleri lazım. Bunu daha da çoğaltabilirsiniz. Bu böyle gelişmediği taktirde yarın ne olacağını kestirmek çok zor olur. Bakın 2003 yılından bu yana Irak’ta neler oluyor, Suriye’de neler olacağı belli değil. Libya karışıyor. Ama bütün bunların yanında çatışma alanı olarak bilinen 8 ülke var. 8 ülkenin içerisinde de ülke yöneticilerinin değişik suçlamalarla iktidardan ayrılmasını sağlayacak tarzda toplumsal hareketler başlıyor. Şimdi en gelişmiş ülkelerden bir tanesi sayılan Fransa’da dahi bu sokak hareketlerini durdurabilecek bir tedbir ortaya koyamadılar. Hala polislerin nasıl davrandığı, halkın buna karşı neler yapmak istediği ortada. Ama hiçbir ülke ‘Fransa ne oluyor sana? Libya ile ilgileniyorsun, Irak ile Suriye ile ilgileniyorsun da kendi halkınla niye ilgilenmiyorsun. Çatışma yönünü hafifletecek tedbirleri niye almıyorsun?’ sorusunu da sormuyor” şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE BAŞARILI OLMUŞTUR"

Libya’da ateşkes olup olmayacağına ilişkin soruya Bahçeli, “Türkiye, Ortadoğu’yu büyük, gelişmiş ülkelerin Ortadoğu’ya müdahale şekillerini, amaç ve hedeflerini doğru okuyan bir siyaset takip etmiştir. Bu siyaset takibinde Türkiye’nin bugüne kadar edindiğimiz bilgiler ışığında başarılı olduğunu da ifade etmek isterim. Çünkü hem Fırat Kalkanı hem de Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatlarıyla emperyal anlayışın Türkiye’nin hududunda bir terör devleti kurmak gayelerine son veren bir cesaretle hareket etmiştir. Böylece Ortadoğu’nun muhtelif ülkelerinde meydana gelen tartışmalara da yol gösterici, itidal tavsiye eden ve zaman zaman da çözüm arayışına giren bir ülke konumunda olmuştur. Bunlardan bir tanesi de son günlerde Libya meselesidir. Libya meselesi çok önemlidir. Bunu çok değerli bir bilim insanımız bizim hafta sonu yaptığımız toplantıda çok güzel izah etmiştir ve orada Türkiye’nin bugünü ve geleceğiyle ilgili önemli tedbirlerin alınmasını, çok hazırlıklı bir politikanın önemini belirtmiştir. Yani şuanda Kuzey Doğu Akdeniz bölgesindeki her türlü çıkarları olan ve bir çok yabancı devletin müşterek hareketinin Türkiye üzerindeki baskılarına son veren bir davranışla Türkiye-Libya arasında bir koridor oluşturmak suretiyle orada bazı ekonomik menfaatlerin peşinde koşan ülkelere ‘Türkiye’nin müsaadesi olmadan hiçbir şey yapamazsınız’ mesajını ortaya koymuştur” yanıtını verdi.

"IRAK ANAYASASI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"

Irak meclisinin ABD askerlerinin ülkeyi terk etmesi yönündeki onaylandığı önergeyi değerlendiren Bahçeli, “Irak Meclisi ‘ABD artık sen git’ diyor. Böyle bir durum karşısında bir millet meclisinin yani Irak Meclisinin almış olduğu bir karara ABD eğer her ülkedeki iradeye saygı göstermeyi prensip kabul eden bir anlayışla davranıyorsa çekip gitmesi lazım. Ama ben gitmem, çıkmam buradan diyor. Böyle bir sakat anlayışı hiçbir ülkenin kabul etmemesi gerekir. Bugün Irak’ta bunun sonucunu alırsa her gittiği yerden çıkmama anlayışında olur. O zaman ne yapacağız, dünyayı bir ülke mi yönetecek? Böyle bir şeyi kabulümüz mümkün değildir. Onun için Irak halkının alacağı kararları dikkate almakta ve bazı çalışmaları artık sonuçlandırmakta yarar vardır. Bunun başlıcası Irak anayasasının gözden geçirilmesi, yeni bir anayasa çerçevesinde Irak’ın toprak bütünlüğü, siyasi düşünceleri bir araya getirecek olan demokratik yaklaşımları ele alarak halka dayalı bir yönetimin teşekkülüne gidilmesidir. Ve Irak halkının da ‘bu hükümeti ben kurdum, bundan sonra da sahibiyim’ demesi lazım” ifadelerini kullandı.

"ESAD’I GÖNDERMEK YERİNE HALKI GETİRMEK LAZIMDIR"

Suriye’deki son durumla ilgili Bahçeli şöyle konuştu:

“Bunun aynı şekilde Astana toplantıları çerçevesinde de düşünülmesi gerekir. Yani İran, Rusya ve Türkiye’nin katılımıyla başlatılmış ve 11’incisi gerçekleştirilen Astana toplantılarındaki gelişmeleri dikkate alırsak ilk yapılması gereken Cenevre toplantılarında anayasal zeminin oluşması noktasındaki mutabakata bir an evvel varmaktır. O mutabakat çerçevesinde Suriye’de yeni bir anayasanın yazılması ve o anayasaya göre de başta Suriye’nin toprak bütünlüğü olmak üzere orada yaşayan halkın temsil kabiliyetinin olduğu bir demokratik seçimle Esad’ı göndermek yerine halkı getirmek lazımdır.”

"TÜRKİYE BİRÇOK YERLE TEMASA GEÇEBİLECEK DURUMDA OLMALI"

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriye istihbaratının başındaki isimle Moskova’da bir araya gelmesini değerlendiren Bahçeli, “Türkiye büyük bir devlettir, önemli kurumları vardır. Bu kurumlarda yetişmiş çok güçlü elemanları vardır, bunların Türkiye’nin geleceği açısından, bekası açısından muhtelif temaslar içerisine girmeleri, bir başka devletle ilişkiye girmek yerine Türkiye’nin çıkarlarını planlayan bir anlayışa sahip olduklarını ifade ederek kabul etmek lazımdır. Bu konuda hükümet direkt temas kurmasa da birçok yerlerle temasa geçebilecek bir durumda olması lazımdır. Bu görüşmelerde mahsurlu bir taraf yoktur. Ama ‘İlle de siz görüşünüz’ gibi bir inada bindirilerek bir başka siyasi amaç hedefleniyorsa benim şuan için gördüğüm, tanıdığım Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu çağrılara uyarak Esad denilen cani ile oturup görüşeceğine ihtimal vermiyorum. İdlip meselesi çözülmelidir. Rusya rejimin yanındaki gücünü çekmelidir. Türkiye ile olan diyaloglarını olumlu geliştirmeye gayret göstermelidir. Esad ile bir yere varması mümkün değil” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesine ilişkin soruya Bahçeli, “Her zaman görüşme ihtimalimiz söz konusu olabilir. Çünkü Cumhur İttifakı’nın iki önemli kanadıyız. Yeri gelir görüşürüz, yeri gelir birbirimizi dinleriz, yeri gelir biraz sabırlı hareket ederiz. Siyasi iktidarın takip ettiği politikaları biz de yakından izleriz ve ona göre de Türkiye’nin geleceği hakkında bir takım kanaatlere sahip olabiliriz. Ama her zaman görüşeceğiz diye bir kural yok. Görüşmenin sınırını ve kapsamını planlayarak görüşme de olmaz” cevabını verdi.

"5 PARTİ BİR ARAYA GELDİK, HAKİMLİK, SAVCILIK MI YAPACAĞIZ"

CHP’nin FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasına yönelik araştırma önergesi verdiğinin hatırlatması üzerine Bahçeli, “Araştırma komisyonunda ısrar etmek ve herkesi oraya davet etmekte eğer çok kuşku verici davranışlarının üzerini örtmek gibi bir çabaları yoksa zaten bir anlamı olmaz. Kalkıp beş partiyi bir araya getirdik Mecliste, ne yapacağız hepimiz savcılık mı yapacağız, hakimlik mi yapacağız, kolluk kuvvetlerinin mensupları mı olacağız. Bir takım olayları yakından izleyecek tarzda geçmişte olduğu gibi dinleme falan bu tür işler mi yapacağız. Böyle şey olmaz. Bir de bunu çok saptırıyorlar. İşte zaten bizi düşündüren, CHP’ye olan güvenimizi sarsan nokta burasıdır. Bu konuyu televizyonlara çıkan değerli bilim insanları ve gazeteciler CHP lehine saptırarak değerlendirmeye çalışıyorlar” dedi.

"33. HÜKÜMET HALK İRADESİYLE Mİ GELMİŞ"

Türkiye’nin darbeler tarihinden örnekler veren Bahçeli, “CHP ve diğer partiler de cevap versin. Yani Genelkurmay, Kara Kuvvetlerinin de içinde olduğu emir komuta zinciri içinde bir muhtıra verilmiş, bu hükümetin istifasını gerektirmiş, ondan sonra da 26 Mart 1971 ile 11 Aralık 1971 tarihleri arasında 33. hükümet kurulmuş. Bu hükümet halktan iradeyle mi gelmiş? Bu tarihlerde seçim mi olmuş, seçimlerde bu kabineyi oluşturan şahıslar aday mı olmuş? Mesela bakın, Başbakan Nihat Erim. CHP’den istifa ettirilerek başbakan yapılan kişidir. Eğer 12 Mart’ta netice alamamış olsalardı, bunların içinde siyasi uzantı kimlerdir diye sorduğunuzda o zaman Nihat Erim başta gelir. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu bağımsız ama bürokrat. Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş bağımsız. Doğan Kitaplı, AP’li, Gençlik ve Spor Bakanı Sezai Ergun, AP’li. Gümrük Bakanı Haydar Özalp AP, Adalet Bakanı İsmail Hakkı Arar CHP, Milli Savunma Bakanı Ferit Melen Cumhuriyetçi Güven Partisi. İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu bağımsız, Osman Olcay bağımsız. Maliye Bakanı Sait Naci Ergin bağımsız, Milli Eğitim Bakanı Şinasi Örel bağımsız, İmar İskan Bakanı Selahattin Babüroğlu bağımsız. Bayındırlık Bakanı Cahit Karakaş AP, Mukadder Öztekin CHP, Sağlık Bakanı Türkan Akyol bağımsız, Cevdet Aykan bağımsız. Çalışma Bakanı Atilla Sav CHP, Nezih Devrez CHP” ifadelerini kullandı.

"15 TEMMUZ’DA HÜKÜMET KİMİNLE KURULACAKTI?"

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin olarak Bahçeli, şöyle konuştu:

“Şunu soruyoruz; hükümeti kimle kuracaklardı, cumhurbaşkanları kim olacaktı, başbakanları kim olacaktı? Yurtta Sulh Konseyinin unsurları kimler olacaktı? Bunlar hangi partide varsa ortaya çıkartın diyoruz. FETÖ’nün uzantısı, siyasi ayağı bunlar olsa gerektir diyoruz. Yoksa şunlar şunlar vardı, bunları açıklayınız gibi ifadeler var. Biz nereden açıklayacağız polis miyiz biz? Siyasi ayağı öğrenebilmek için 15 Temmuz’daki darbeyi başarılı kılabilecek bir geri dönüş mü yapalım? Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyor görmek için Türkiye’deki siyah beyaz filmi geriye çevirip yeniden mi oynatalım. Ama diyoruz ki, kim bunlar kardeşim? CHP’nin içinde varsa çıkartın, MHP’nin içinde varsa çıkartın, bürokraside varsa çıkartın, sağdan soldan görevlendirilmişler varsa çıkartın. Bazılarını ABD görevlendirmiş adı bağımsız. Biz bunu soruyoruz. Yoksa CHP’nin kuracağı komisyonun üç üyesiyle bu iş olmaz. Ama bu 15 Temmuz’un ruhuna inmiş, onlarla geçmişte münasebetleri olan insanlar Yurtta Sulh Konseyini benden çok daha fazla tanıyor olsa gerektir. Biz de diyoruz ki bunu çıkartın, hangi partideyse çıkartın. Ama istismarından artık vazgeçin. Çorbacıyla, tatlıcıyla artık uğraşmayın, bunlarla uğraşın. Bunların hepsini geçmişteki olaylara bakarak söylüyoruz.”

12 Eylül’de darbenin başarılı olduğunu hatırlatan Bahçeli, “Başarısız olsalardı askerler gerekli cezaya muhatap olurken bu isimler geldikleri yere saklanmış olsalardı o zaman bunun da siyasi ayağını araştırıp duracaktık. Şimdi siyasi ayağı sorup duruyorsun Faik Öztrak. Yahu şu amcana bir bak bakalım kimdir. Bu siyasi ayak mıdır yoksa başka bir ayak mıdır? Onun için siyasi ayak kavramını saptırarak, efendim bir siyasi iktidarın içinde efendim şu kadar vardı ile uğraşmaya gerek yok” ifadelerini kullandı.

FETÖ’nün siyasi ayağının Sincan ve Silivri’de hükümlü ve tutuklu bulunan komutanlara sorulması gerektiğini belirten Bahçeli, ”Bize soracağınıza şuanda Sincan’da yatan 40’ın üzerinde orgeneral, tuğgeneral, korgeneral var, onlara sorun. Bunların içerisinde Güneydoğu Anadolu’da sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilme listesinde yer alanlar var. Bu insanlara neden sormuyorsunuz, ‘Siz darbeyi yaptınız ama devleti yönetecek halde misiniz değil misiniz? Yönetemeyeceğinizi anladığınız an sivil kadrodan yararlanacak mıydınız? Var ise bunlar kimdi?’. Daha açık bir soru soruyorum; Yurtta Sulh Konseyinin asker kesimi bugün Silivri’de, Sincan’da. Burada bir itiraz var mı? Peki sivil bölümü nerede? Çankaya’da mıdır, Bahçelievler’de midir, İstanbul’da mıdır, neredeyse bulun diyoruz. Tarih böyle diyor. Siz darbe yapacaksınız adını konsey koyacaksınız, konseyin elemanlarından dört paşayı içeri alacaksınız, diğerleri” ifadelerini kullandı.

"SANA SALDIRMAYACAKSA DEVLETE SALDIRMASINI MAKUL MÜ GÖRÜYORSUN"

Kılıçdaroğlu’nun ‘YPG/PKK bize mi saldıracaktı’ sözlerini de eleştiren Bahçeli, çantasından bir dosya çıkardı. Bahçeli, “Şu gördüğünüz dosyada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhuriyet başsavcılarına suç duyurusu olabilecek konular üzerindeki ifadeleri bulunuyor. Mesela demiş ki, ‘YPG ve PKK bize mi saldıracaktı.’ Ne demek bu? Sana saldırmayacaksa devlete saldırmasını makul mü görüyorsun. Sonra Kılıçdaroğlu, ’Demirtaş’ın hapiste ne işi var?’ demiş. Doğru hapiste ne işi var. Tiyatro dururken orada ne işi var” dedi.

Tiyatro polemiğine ilişkin soruya ise Bahçeli, “Bunun tiyatrosuna hanımları gönderiyorsunuz da sizler niye gitmiyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş. Demirtaş cezaevinde, bari tiyatroya gittiğinizde değerli bir artistle yan yana otursaydınız da hanımlar evde sizi seyretseydi. Güzelce sormuş Kılıçdaroğlu, Demirtaş’ın ne işi var hapiste. Askerin ne işi var Libya’da, askerin ne işi var Suriye’de, askerin ne işi var Kandil’de, Demirtaş’ın ne işi var hapiste. Bu nasıl bir üsluptur. 5 Aralık 2016 CHP Adana mitingi. Kılıçdaroğlu şöyle diyor; ’Bir grup gazetecinin ismini okuyacağım hep beraber burada diyelim tamam mı?’ Bu nasıl bir üsluptur. Burası harp okulunun birinci sınıfı mı, harp okulunun açılış töreni midir? Harp okulu öğrencilerinin hep beraber ‘buradayız’ dediği isim Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kemal Kılıçdaroğlu bunlar hiç mi aklına gelmiyor, bunları sana kim söyletiyor? Harp okulunda yeni öğrenciler Atatürk’ün numarası okunduğu zaman kalkıp ‘Burada” derler. Bunların hangisi buradadır? Bunların içinde kimleri burada kabul edeceğiz, Ali Bulaç’ı mı kabul edeceğiz” şeklinde konuştu.

"KILIÇDAROĞLU HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ"

Kılıçdaroğlu’nun ‘‘ByLock’çu vekiller açıklansın. AKP’de 120, 180 arasında Bylock kullanan var. 15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimidir. Saat 20.00’de darbe mi olurdu. ByLock’çu vekillerin açıklanmaması kontrollü darbe tezini güçlendiriyor” ifadelerini eleştiren Bahçeli, “Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, 120 ile 180 arasındaki ByLockçuları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına götür ver. Eğer vermiyorsan biz sana suç duyurusunda bulunacağız, gel tıpış tıpış ayaklarınla bunların isimlerini ver diyeceğiz. Bu rapor o rapordur arkadaşlar. Bir başka örnek. Mesela, ‘Türkiye’de bir karşı darbe girişimi ile karşı karşıyayız. Karşı darbe girişimiyle yazarın çizerin ne günahı var. Televizyonları kapatıyorlar, hepsinin üzerinde baskılar var’ demiş Sayın Kılıçdaroğlu. Bu cümlenin arkasına ben televizyonda konuşmacı olarak çıkan gazeteci ve bilim insanlarının söylemlerini yan yana koyduğum zaman savcı olarak bunları derleyip gelin Sayın Kılıçdaroğlu dediğim zaman ne cevap vereceksin, o insanlar ne cevap verecek. Bu dosyanın içerisinde birçok konu var. Kılıçdaroğlu, ’Piknik yapan teröristleri niye vuruyorsunuz’ demiş. Bunların sofralarında Kalaşnikof mu var, mermi mi var. Yoksa bizim talebelik dönemimizde öğretmenlerimiz mayıs ayı başında bizi pikniğe götürürdü. Giderken yanımıza bir haşlanmış yumurta, peynir alırdık, üç zeytin, çökelek peynir alırdık. Ama gidip piknik yapan teröristi niye vuruyorsunuz dediğinizde, bunların oturduğu sofraya baktığınızda 40 bine yakın insanımıza çoluk çocuk demeden canilerin kullandığı mermileri bulursunuz. Bunları kalk savcıya anlat” diye konuştu.

(Ahmet Umur Öztürk/İHA)

Yorumlar (0)
12
az bulutlu