banner4
02.11.2020, 10:03

‘Nur Saçan Kandil’in Aydınlattığı Yol

Hicrî takvime göre Hicrî ayların üçüncüsü olan Rebîulevvel Ayı bu sene 18 Ekim 2020 tarihinde başladı. Bu ayın 12. gecesinde Peygamberimiz Muhammed Mustafa (asm) doğmuş ve dünyayı şereflendirmişti.

Cumhurbaşkanımız Sn. R. Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca online olarak düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üye ve Gözlemci Ülkeleri Diyanet İşleri Bakanları/Başkanları/Baş Müftüleri İstişare Toplantısı'nda gönderdiği video mesajda, Peygamberimizin biz ümmetine uyarılarını paylaştı. Bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini tanımlarken, 'Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden selamette olduğu kişidir' diyerek O’nun çizdiği net sınırlardan söz etti.

“Bizim ne Sünnilik ne de Şiilik diye bir dinimiz vardır; bizim dinimiz İslam'dır. Müslüman olmak, âlemlere rahmet olarak gönderilen kutlu Nebi'ye ümmet olmak bize şeref olarak yeter… Şayet bugün Müslümanlar kardeş kavgasına tutuşmuşsa bunun sebebi Veda Hutbesi'ndeki 'Benden sonra küfre ve sapkınlığa düşüp birbirinizin boynunu vurmayın' emrine riayet edilmemesidir. Şayet bugün Müslümanlar Irak'tan Yemen'e etnik ve mezhep temelli kavgalarla tüm enerjilerini tüketiyorsa bunun en büyük nedeni Efendimizin 'Sıkı tutunun' buyurduğu Kur'an ve sünnetten uzaklaşmamızdır” sözleriyle sürdürdü konuşmasını Cumhurbaşkanımız.

Peygamberimiz (asm)’ın sünneti, onun gibi Kur'an’ı yaşamak, O’na itaat etmek, O’nun gösterdiği çabanın bir benzeri ile Kur'an'ı dünyaya yaymaya çalışmak demektir..

O'na benzemek; ahlâk olarak gücümüzün yettiğinin en fazlasıyla ahlâkıyla ahlâklanmak için gayret etmektir.

Resûlullah (asm), “Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21) ayetiyle bildirildiği üzere bizim için en güzel örnektir.

Peygamberimiz (asm), devlet yönetiminden ticarete, eğitimden sosyal dayanışmaya kadar birçok konuda bizi bilgilendirir. O'nun sünnetinin en belirgin özelliği, kolaylığıdır. "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Buhari) buyurarak bu gerçeği ifade eder. Peki kolay olduğu halde neden zor görüyoruz? O’nun sünnetini gereği gibi yaşadığımızı söyleyebilir miyiz?

"Kim sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse Cennette benimle beraberdir"  buyurur Peygamberimiz(asm) ve sonsuza kadar O’nunla birlikte olma müjdesi verir. Peki bizler, sünnetini gereği gibi ihya edebiliyor muyuz?

Resûlullah (asm), Allah'ın kendisine indirdiğinden başkasına uymayacağının kararlılığı içindedir. Bu kararlılıkla hak dini, en güzel ve en doğru şekliyle insanlara bildirir. Bizler ise hırslara, tutku dolu isteklere sahibiz. Dini kabul etmemize rağmen bu zayıflıklarımıza zaman zaman yeniliyoruz. Zaaf ve tutkularımızı terk edemiyor, dinin bazı hükümlerini yerine getirmekten çekiniyoruz. Eşimizin-dostumuzun, akrabalarımızın nasıl karşılayacağından emin olamadığımız için, kimi yanlış alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz. 

Biz, Allah'ın buyruğu olan yardımseverliği hayatımızın her anında sergileyebiliyor muyuz? Esirlere, yolda kalmışlara, zorluk içindeki yoksullara, yetimlere ne kadar yardım ediyoruz? İhtiyacımızdan artakalanını infak etmemiz gerekirken, bu sorumluluğumuzu gereği gibi yerine getiriyor muyuz? Peygamberimiz (asm), "İnfak et, arşın Rabbi eksiltir diye korkma" buyururken biz vicdanımızı devreye sokarak gerçekten ihtiyacımız olanı mı ayırıyoruz, yoksa eksileceğinden korkarak yığıp biriktiriyor muyuz?

Peygamberimiz (asm), "…Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin." (Kalem Suresi 4) ayetinde de belirtildiği üzere mükemmel ahlaklı, şefkatli, anlayışlı bir insandı. Müminlerin sorunları ile ilgilenir, imanlarını artırmaları yönünde onlara hatırlatmalar yapardı. Onların sıkıntıya düşmesi gücüne giderdi. "Ve müminlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger." (Şuara Suresi, 215) ayeti gereği şefkat dolu ve esirgeyiciydi. Bizler ise onun güzel ahlakını tanımak, ona benzemek, ahirette onunla yakın olabilmek için ne kadar çaba gösteriyoruz? En güzel örnek yanı başımızda iken bizler kendimize başkalarını örnek alıyor, onların davranışlarına, konuşmalarına, giyim tarzlarına özeniyor, onlar gibi yaşamaya çalışıyoruz. İnsanları doğru olana, en güzel ahlâk ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluğumuz iken kendimiz bu güzel ahlâkı yaşamak için ne kadar çaba içindeyiz?

Rabbimiz, "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah bulanlardır. (Haşr Suresi, 9) buyurarak Ensar’ı övüyor ve bize örnek gösteriyor. Bizler ise din kardeşlerimiz için ne kadar fedakârlıkta bulunuyoruz?

Peygamberimiz (asm), "Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız” ve "Merhamet etmeyene merhamet edilmez" buyuruyor. Peki bizler şefkatli ve merhametli olmayı ne kadar önemsiyoruz? 

"Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez” (Kütüb-i Sitte) sözleriyle bizi uyarırken Resûlullah, biz O'nun şefkatli ve merhametli kişiliğini ne kadar örnek alıyoruz?  Aramızdaki kardeşlik bağlarının artmasına ve güçlü bir birlik olmamıza vesile olacak olan bu duyguları ne kadar yoğun yaşıyoruz?

Zaman, şeytanî/Deccalî ‘hipnoz’ etkisinde detaylarda boğulma değil, Kur’an’ın emrettiği gibi birlik olma zamanıdır. Aynı peygamberin ümmeti olma bilinci ile ona lâyık birer mümin olmaya çalışırsak, yeryüzünde barışın ve esenliğin kaynağı olabiliriz. Bu yüzden çıkış yolumuz, Allah’ın Kitabına sarılmak ve Peygamberimizin izinden gitmektir. O'nun tebliği kıyamete dek geçerlidir. O'nun tebliği bizim de tebliğimiz, O’nun tevhid mücadelesi bizim de tevhid mücadelemizdir. Kur’an’ın ifadesiyle ‘Türlü türlü yolların fırkaları olanlar’ karanlıkta yürüyenlerdir. Resulullah, yolumuzda nur saçan bir kandildir. Dilerim tüm insanlık O’nun nuruyla tanışsın…

Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak, O’nun izniyle Allah'a çağıran bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. (Ahzab Suresi, 45-46)

Yorumlar (0)
12
az bulutlu