banner4
11.03.2021, 00:33

NECİP FAZIL VE PAUL ELUARD'IN "SAAT 12"LERİ

Necip Fazıl (1904-1983)'ın şiirinin adı "Saat 12". 1931'de yazmış. Şiir şöyle:

Çın, çın, on iki hece,
Çaldı bir eski saat.
On ikide her gece,
Bana diyor ki, saat:

Dün, bugün, yarın, siz, biz,
Bu yayın içindeyiz;
Onu yüzyıl sayın siz.
Ömür on iki saat...

https://1.bp.blogspot.com/-pLh829uE8bE/YEkekPgIf7I/AAAAAAAAKiI/BC8rirSZNQ4NukchGuzot_b8FxEHIBdWwCLcBGAsYHQ/s320/Necip%2BFaz%25C4%25B1l.jpg 

7'li hece ölçüsüyle yazılmış, iki dörtlükten oluşuyor. Dikkat edilecek olursa şair, saat üzerinden hayatın anlamını ve ömrün kısalığını tefekkür ediyor. İçe dönük bir şiir. Saatle deruni bir diyaloğa giren şair, Aşık Veysel'in "iki kapılı han"ının çıkış kapısına yapılan yolculuğu "Dün, bugün, yarın" hızlı sayımı eşliğinde anlatıyor. Üstadın şiirini şu ayetler eşliğinde okuyabiliriz:

"Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir." (Kehf/45)

"Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için ayetlerimizi işte böyle açıklarız. (Yunus/24)"

Fransız şair Paul Eluard (1895-1952)'ın "saat 12"li şiiri ise "Son Gece" başlığını taşıyor. Birbirinden numarayla ayrılmış dört metinden oluşan şiirin ilk parçası oldukça çarpıcı üç bentten oluşuyor:

Şu eli kanlı dünya
Hep suçsuza yüklenir
Lokmasını ağzından alır
Verir ateşe evini
Gömleksiz pabuçsuz bırakır
Eder çoluk çocuğundan

Şu eli kanlı dünya
Bu ölü bu diri demez
Çıkarır çamuru aka uğruları bağışlar
Sözü boğar gürültüye

Şükür saat oniki on iki el ateş
Erinç getirir suçsuza
Artık yığınlara düşer gömmek
Kanayan tenini kararan göğünü
Yine yığınlara düşer anlamak
Kıyıcıların güçsüzlüğünü.

https://1.bp.blogspot.com/-zGZWf2ixB-4/YEke2slDBaI/AAAAAAAAKiQ/XBVdsTB9Zz8QhKcZkzCNSQ85casbhZcpQCLcBGAsYHQ/s320/Paul%2BEluard.jpg 

Tahsin Saraç'ın (Çağdaş Fransız Şiiri Antolojisi, Cem Yay., İst., 1976, s. 111-112) Türkçesi ile okuduğumuz bu şiirin, Necip Fazıl'ınkinin tersine dışa dönük bir dünyası olduğu ortada.

Necip Fazıl'ın aksine, çocukluğundan itibaren sosyo-ekonomik sıkıntılar çeken Eluard zorlu bir hayat yaşamıştır. Bu arada Birinci Dünya Savaşında gazla zehirlenmiş, nefes boruları kangren olmuş, İkinci Dünya Savaşı Fransız direnişinin edebiyattaki sözcülüğünü yapmıştır. Toplumsal olayların merkezinde konuşlanmak durumunda kalan Eluard, Dadaizm ve gerçeküstücülük tecrübelerini yaşadıktan sonra, yeni gerçekçilikte karar kılmış, açık ve arı duru bir dille, özgürlük şiirleri yazmıştır.

Bir bölümünü okuduğumuz "Son Gece" şiirini bu özet bilgi eşliğinde ele alırsak, bir toplumsal direniş ve özgürlük talebi şiiri olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Suçsuzun suçlu, güçsüzün gariban, yoksulun mağdur edildiği bir ortamın betimlemesini yapan şair, hak hukuk terazisinin vuku buluşuna atıf yapar: "Şükür saat oniki on iki el ateş..." diye başlayan üçüncü bent, bu anlamda hayli önemlidir. Şair burada, toplum hayatını her bakımdan kötürüm eden "kıyıcıları" acı bir sonla karşı karşıya bırakır.

Şu veya bu şekilde, her iki şiir de "ölümlü" bir akıbetle karşılaştırıyor muhataplarını. Evet, akıbeti ele alış gerekçeleri farklı, fakat nihai durum aynı. Doğrudur, Necip Fazıl'ınkisi munis ve makul bir teslimiyeti hedefliyor. Eluard ise böylesi bir teslimiyete dair gündemi olmayan "kıyıcı"lara had bildiriyor.

Hadsiz "kıyıcı"lar keşke Hakk'ın işaret ettiği (Kehf/45, Yunus/24) hakikate tâbî olsalar da her iki dünyalarını karartmasalar...

Ankara, 10 Mart 2021

Yorumlar (0)
12
az bulutlu