banner4
06.09.2020, 12:50

MÜSTEHZİ VE MUHSİN

Öyle bir ruh halim var bugün. Biraz istihza eden ama bir diğer taraftan da kırık döktüklerimi yerli yerine koymak isteyen. Ne yani ikisi bir arada, aynı zaman da ve bir kişide vücuda gelmez diye bir kanı içerisinde misiniz ? oysa ben tam o anda ve o duygunun en loş yerindeyim.

Sallayacak, silkeleyecek, biraz kan ve biraz oksijen gitsin tıkanmış damarlara kabilinden bir takım şeyleri yerinden ve yurdundan edeceğim. Ve elbette muradımın vuku buluşunun hemen ardından yıktığım kadarını yapacak, değiştyirdiklerime estetizm kazandıracak, yadırgadıklarınıza ve sindirim zorluğu çektiklerinize akli bir zeminde sağlam bir temel edindireceğim.

Ve bütün bunları da sehven değil, bile isteye ve üstelik bir de seve seve yapacağım. Biliyorum benim için ciddi bir maliyeti de olacak elbette. Sizi kırıp döktüğümün çok ötesinde bir şiddetle bana mukabele edecek ve anlamlı bir mukavemet göstereceksiniz.

Edebileceğiniz küfüler ettiklerinize rahmet okutacak bir diğer taraftan. Tüm bunlara rağmen sükutuhayalin benlik bir durum olmadığını anlamlı şekilde ve anlamlı bir yere not düşmenizi salık veriyorum.

Sevgi mesele ya da nefret ilişkimiz. Sanmayın ki herbirimizin sevgi ve nefret ilişkisi kendisine ait bir tür içeriyor. Aksine, hepimiz birbirimizi taklit ediyor ama birimizin diğerinden habersiz, bencil, duyarsız ve ilgisiz bir yaşam sürüyor olmamız dolayısıyla newton kabilinden yeni bir icat bulduğumuz zannıyla kabımıza sığmayan bir meczup olduğumuzun dahi farkında değiliz.

Her haltı yer ve sonra hem kendi kendimize konjönktürel bir nedamet getirip ve hem de sosyal medyanın imdadımıza yetişmesini istediğimiz dua kabilinden yahudileşme temayülü gösterip, ey ahali bana dua edin cinsinden bir başka aymazlık herkesin içerisine ve üstelik sıklıkla düştüğü müstehzi bakışlar atacağım mevzular arasındadır.

Üstelik son derece kalın ve yağlı bir et var bu mevzu üzerinde. Şayet sadece bu konuyu işlemeye kalkacak olsam, müşterisi bol bir kokantaya bir ay yetecek malzeme üretip çıkaracağımdan yana bir tekinizin zerre kadar dahi şüphesi, akılla izahı mümkün olmayanlar kabilindendir şimdiden uyarayım.

Hele hele o vakur takılışlarınız yok mu ? tam orta yerimden çatlatıyor beni. Hani, kocaman bir gövdesi olan uluçınar kabilinden göz dolduran şatafatlı gövdeye inat, içerisini kurt yemiş ve dokunsan yerle yeksan olacak kabilinden kofti duruşlarınız nasıl da makyaj akıtıyor.

Çapraşık bağlarınız kpmuş ve sağ ayağınız sola ve sol gözünüz sağa bakarken dahi halinizden habersiz ve şikayetsiz duruşlarınız her ne kadar zevahiri kurtarıyor gibi görünse de, günün bitimiyle başın yastığa konulduğu anda Cengiz Han’ın yerle yeksan ettğinin siz olduğu ehline uzak düşmemektedir.

Sabaha yansıyan sülietinizde ki solukluk, cansızlık, tatsız ve tussuzlukta, yakınlarınızda ki kişilerin gözünden kaçmıyor oluşuna rağmen anneyi, babayı, kardeş ve eş olmayı oynamaları dolayısıyla yutkunup durdukları ama bir türlü sindiremedikleri arasındadır.

Yırtılmış korteks, tamamen savunmasız bırakırken sizi, bir kaç gram kabilinden kayda değer ne varsa hepten heba edildiği bir zamana düşmektedir. Mevzu, feriştaha havale edilse dahi zerre umut barındırmıyor oluşuna rağmen umut işte umut...

Şimdi ise, hadi kırıp döktüklerini topla, konulması gerekenleri yerlerine koy ve güçlendirilmesi gereken kolonlara dair imari dokunuşlar yap diyen haykırışlar ya da iğdiş eden bakışlara karşın duyarsız ve ilgisizliğim çepeçevre kuşatıyor beni.

Yo yo takatsiz değilim. İmar edecek güçüm var hala heybemde lakin içimden gelmiyor içimden. Bazen kırılan kırılsın dökülen dökülsün. Üzülen üzülsün ve bazen dağınık kalması gereken öyle kalsın.

Bırakıyorum ve öyle kalsın...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu