banner4
12.03.2021, 00:06

MEVLANA’DA İNSAN HAKLARI

İnsan hakları, kişinin sırf insan olduğu için sahip olduğu haklar olarak tanımlanır. Modern zamanlarda insan hakları, “insan onuru” kavramı üzerine inşa edilmiştir. İnsan haklarının yöneldiği amaç, insan onurunun korunmasıdır.

İslam medeniyetinde, haksızlıklar karşısında “adalet arayışı” insan hakları mücadelesinin çıkış noktasıdır.

İslam düşünürlerinden her biri merkeze, insanı, insan onurunu, özgürlük, eşitlik ve adaleti koymuştur. Mevlana Celaleddin Rumi de (1207-1273) Mesnevi ile insanlığın sorunlarına evrensel değerler sunmaktadır:

Mevlâna, düşünce suçunu kabul etmez:

“Düşünceler, özgür kuşlar gibidir.”

“Düşünceden dolayı suçlanmak yoktur. İnsanın içi, özgürlük dünyasıdır. Düşünceler latiftir, ona dayanarak hüküm verilemez. Düşünceler içte oldukça, onların adları, sanları ve işaretleri yoktur.”

“Hiç bir Hâkim var mıdır ki, ‘sen içinden böyle ikrar ettin veya şöyle sattın ya da içinden böyle düşünmediğine yemin et desin.’ Diyemez. Çünkü bir kimsenin içi üzerine hüküm verilmez.”

“Mademki insansın… Madem ki köle değilsin, padişah gibi seslen! Görüşlerini istediğin şekilde yani özgürce ifade et! Madem ki duyuyor, düşünüyor ve seziyorsun… Büyük gerçeği bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın! Duyduklarını ve bulduklarını söyleyeceksin. Sen söyleyemezsen, ruhunun eriştiği sırları, sazlara ve semalara söyleteceksin.”

Mevlâna’nın insanlara verdiği değer -her ne düşüncede ya da inançta olursa olsun- birdir:

“İnsan, değer bakımından arştan daha üstündür. İnsan, düşünceye sığmayacak kadar büyüktür.”

“Ey kusur arayan kişi, hiçbir insanı hor görme, hangi millette, hangi dinde olursa olsun, insanda, onun bir emaneti vardır. İnsan onun aynasıdır.”

“Mana dünyasında hepimiz sütle şeker gibi birbirimize karışmışız, birleşmişiz. Burada ise hepimiz birbirimize düşmanız, birbirimizle kavgalıyız (!) Dünya nimetleri için birbirimizle insafsızca çekişir dururuz(!) Üstünlük iddia etmek, kendini beğenip, başkalarını hor görmek ne anlamsız, ne boş şeydir...”

Mevlâna halkın rızasını aramayı ve adalet ölçüsünü, güç sahibi olanlar için daha önemli görür:  

“Adil olmayan iktidarın, hiçbir gücünün olmadığını gör! Zorla sürdürülen iktidar kalpsiz, ruhsuz ve gözsüzdür. Halk sana verdiği iktidarı, bir borcunu geri alır gibi alacaktır.”

“Ey varlığa, ikbale erişen kişi, aklını başına al da bu gelen kudretin, kuvvetin geçici olduğunu bil. Zenginliğine, bulunduğun mevkine sevinme. Sen de sıraya bağlısın; sıran gelince gideceksin, yerine başkası gelecek...“

“Bütün bilginler; ‘Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur.’ demişlerdir. Her kim daha fazla zalimse, kuyusu daha korkunçtur, daha karanlıktır. İlâhî adalet, kötüye daha kötü ceza buyurmuştur. “

“Ey zalim... Sen, zulmünle bir kuyu kazmadasın ama şunu bil ki: O kuyuyu kendin için kazıyorsun.”

Mevlâna, bağımsız ve tarafsız Hakim’lere ayrı bir değer verir:

“Hâkim, yolunu sapıtmış en azgın kişileri yola getirir, kararı ile fitneleri yatıştırır. Hâkim, Allah vekilidir, Allah adaletinin gölgesidir. Her davacı ve davalının aynasıdır. Zira o, kendi onuru, kızgınlığı ya da çıkarı lehine değil de mağdur olanın lehine, cezaya hükmeder.”

Adil yargılanma ilkesi, Mesnevi’de mutlak bir hak olarak yer alır:

“Ey Hakim, diğer taraf hazır olmadıkça, bir tarafı dinleme. İki taraf da hazır olmazsa, hâkimin önünde gerçek ortaya çıkmaz. Birisi yalnız gelse de yüzlerce şikâyette bulunsa, sakın ha sakın, hasmını dinlemeden, sözünü kabul etme.”

“Bir insan, saman çöpü gibi duygusallık rüzgarına kapılmışsa, suçluyu mağdurdan nasıl ayırt edebilir? Tarafsızlık, bilgisizi bilgin yapar. Halbuki önyargı, bilgiyi eğri ve yanlış bir hale getirir.”

***

Görüldüğü üzere, benzer bir çok cümlelerle Mevlana, insan haklarına büyük önem vermiştir. İnsanı değerli görmek, bu hayatın en önemli gayesidir. İnsan onurunu korumak, hayatı değerli yapmaktır. İnsanı hor görmek, yaradılış maksadını bilmemek ya da benlik gafletleri yüzünden  gayeyi unutmaktır.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu