banner4
05.05.2020, 17:31

Meram…

Son 10 yılda Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergi tirajlarının inanılmaz derecede azaldığını ve basımlı yazılı basın yayın organlarının önce küçüldüğünü, sonrada bir kısmının tamamen dijital alana taşındığını gördük ve görmekteyiz.

Bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil tabii. Bütün dünyada yayın yapan günlük gazete ve dergiler içinde aynı durum söz konusudur.

Özellikle son yıllarda dijital tabanlı medyada büyük bir artış var. Yapılan araştırmalar, Türkiye’deki insanların büyük çoğunluğunun bilgisayar ve cep telefonuyla haber kaynaklarına ulaştıklarını görmekteyiz.

Bendeniz, Rize’ye ait birkaç site ve ekonomik koşullar nedeniyle ara ara çıkan birkaç dergide yazılarım yayınlandığı için çok bahtiyarım!

Çünkü derdi olan bir insanım. Ve bu dertlerimi iletişimin bana sunduğu imkânları kullanarak insanlarla paylaşmayı seviyorum. Bu sitenin takipçileri yazılarıma ilgi gösterdikçe ben daha çok yazıyla meramımı anlatmaktan büyük bir mutluluk duyacağım.

İnsanı dertlerimiz demişken; 21.yüzyılın iletişim imkânları baş döndürücü bir hızla hayatımıza girdi ve farkında olmadan insanı duygularımızı alt üst ederek her birimizde büyük bir sarsıntı yarattı.

Çok eski çağlarda, insanların haberleşme çeşitliliği üzerine değil de daha yakın zamanlara kadar, mektup, telgraf, ankesörlü telefonla iletişim sağladığımız yılların güzelliğini düşündüm bunca iç karartan haberlerin, anbean televizyonlara, internet ortamına hatta cep telefonlarına mesaj yoluyla iletilmesinden sonra!

Günlük yaşantımızda karşımıza çıkan küçük-büyük olayları, kendimizi ve çevremizi mutsuz edecek şekilde algılıyor onu bertaraf etmek için çabalarımız oluyordu eskiden. Gücümüz yeter yetmez o meselenin üstesinden gelme gayretimiz vardı.

Ya şimdi öyle mi?

Köyümüz mahallemiz yâda yaşadığımız apartmanlarda ki sorunlar artık bizim olmaktan çıktı. Daha doğrusu hayatımızdan çıkarmak zorunda kaldık!

Bundan daha yirmi yıl önce etrafımızda ki küçük mutlulukları yâda insanların meselelerini fark eder onlardan lezzet alırcasına yardıma koşardık!

Bizim hepimizin kendimize göre, yaşadığımız cemiyete göre önceliklerimiz vardı. En küçük bir mutluluk verici hadise bile bizim için çok değerli olabilirdi de.

O mutluluk karelerini yakalamış insanlar için o an ömür boyu yüreğinin bir tarafında saklı kalırdı.Ve inanıyorum ki o kareleri yaşayan insanlar için o anlar hala çok değerlidir, tıpkı bende olduğu gibi!

Bazen hayretle ve ibretle izliyorum bugün ki cemiyeti!

Neredeyse hiçbir şeyin farkına varmadan ömür geçiren insanları gördükçe yüreğim yanıyor!

Şöyle bir göz atalım son birkaç ay dünyada ve ülkemizde neler ve neler bizleri hayrete düşürdü ve hayatımızdan öyle ya da böyle girip çıktı diye…

Hakkaniyetli bir değerlendirme yaparsak işin altından kalkamayacağımızı görürüz!

Bu olup bitenler bir ışık hızıyla hayatımızdan gelip geçiyor!

Bütün bu yaşadıklarımızda mutsuzluğumuza ket vurarak bir program dâhilinde iyimser düşünmemizin ortadan kalkmasına da maalesef vesile oluyor.

Bugün sadece iyimserliğimiz ortadan kaybolmakla kalmamış, aynı zamanda her şeye kötümser ve komple teorileriyle bakar da olmuşuz! Bu durum ben merkezli bir hayatı bize dayatarak, başkalarının bakış açılarını önemsemememize ve bencilleşmemize de sebep teşkil etmiştir.

Etrafıma bakıyorum, maalesef insanların mutsuz, umutsuz, karamsar olduklarını ve geleceğe dair söz söyleme yeteneklerinin kaybolduğunu müşahede ediyorum!

Aslında bizim en büyük sorunumuz hemen hemen her konudatoplumsal birlikteliğimizin olmamasıdır. Onun içindir ki ortaya konulan çözümlerimizin aynı istikamete bakmaması sonucunda birlikte hareket etme şuurumuzda o oranda akamete uğramaktadır.

Yazı haline gelen düşüncelerimde, olumlu düşünmeyi olumlu kelimeler kullanmayı şuur altım bana sürekli dikta eder!

Fakat bu kadar olumsuzluğun içinde zaman zaman da olsa sizlere ve kendime haksızlık ederek bu düşüncelerimin dışına çıkabiliyorum. Aslında çoğumuz biliyor ve görüyoruz artık, karşımızda inkâr edilemez gerçekler dururken olumlu cümle kurmakta çok zorlaşıyor!

İletişim ve zaman mefhumlarından yola çıkarak az buçuk da olsa dertlerimize pencere açmayı başarabildim umuyorum!

Sevgili Dostum “HUDER”(Hukuki Araştırmalar Derneği)Başkanı Hüseyin Kaya; “Vasat.com” isimli haber sitesinde senin de yazılarını görmek isteriz deyince, düşüncelerimin başka görüşteki insanlara da ulaşacak olmasından dolayı sevindiğimi söyleyebilirim.

Tabii birçok sitede yazı yazmamdan dolayı “tekrara” düştüğüm cümlelerim ya da fikirlerimi ifade ediş şeklimde ki benzerlikler mutlaka olacaktır.

Bundan kaçışın olmadığını da şahsen düşünüyorum.

Bu ilk yazımın başlığını yıllar önce bir avuç idealist arkadaşlarla çıkardığımız Rize merkezli “Kaçkar Gazetesi”nde ki köşemin adı olan “meram”  vermeyi istedim. Benim içinde hüzünlü bir hatırlama oldu bu başlık.

Sonuç olarak meramımı ifade edebildim mi tam bilmiyorum.

Özetle şunu ifade etmek gayretindeydim bu ilk makalemde;

“Bize dayatılan, yönlendirmeye matuf, düşünmeden, sorgulamadan kabul etmeye zorlandığımız düşüncelere değil; kendi aklımız, fikrimiz ve vicdanımıza danışarak oluşturduğumuz düşüncelerimizle meydan yerinde olalım!”

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…

Yorumlar (11)
Ömer KÜÇÜKİSLAMOĞLU 4 yıl önce
Hayırlı olsun... Umarım yazılarınla bu siteyi takip eden insanların gönlünede dokunursun.,.
Kadir Kara 4 yıl önce
Tebrik ederim dostum.Meramını iyi anlatmışsın.Takipteyiz.
Süheyla 4 yıl önce
Çok güzel bir yazı olmuş tebrikler
Ozan Kara 4 yıl önce
Hayırlı olsun.. başarılar
Kürşad Yılmaz 4 yıl önce
Hayırlı olsun.
Ali Yılmaztürk 4 yıl önce
Hayırlısı olsun Abdurrahnan Bey.Takipteyiz.
Namık kemal KARAOĞLU 4 yıl önce
Insanların meramlarını anlatması güzel yazıya dökülmesi ayrı güzel birde meramlarimiza çözümler bulunabilse daha güzel olurdu.Kalemine sağlık Abi
Muazzez Okuyan 4 yıl önce
Ömerin ablasıyım, sizin de ablanız sayılırım... Yazılarınızı zevkle okuyorum... Yeni yol arkadaşlarınıza karşı dikkatlı olun !
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın
12
az bulutlu