banner4
14.10.2020, 11:24

MASKELİ BALOYA İNAT, RAHMANİ VE KURMAY AKIL

Son 4-5 yıldır ülkemiz içeride ve dışarıda her alanda gerçekten makas değiştirdi, daha doğrusu değiştirmek zorunda kaldı. Artık dünyadaki maskeli baloya inat, rahmani ve kurmay aklımızla kartları açık oynamaya başladık.

Nasılmı? Önce olanları bir özetleyelim:

10 sene önceye kadar komşularla sıfır sorun; dünyada herkesle iyi ilişkiler; kimseyle kavga etmek yok vs vs diyorduk. Ama bizim bu iyi niyetimiz karşısında, karşı karşıya kaldığımız fiili durum nasıl oldu? Bir bakalım:

Arap baharı diye adlandırılan olaylar planlı bir şekilde burnumuzun dibine kadar geldi,  daha doğrusu getirildi; Suriye’de başarılı olsalardı, sözüm ona o baharı bize de getireceklerdi. Nitekim bir taraftan Güney Doğumuzdaki kalkışma girişimleri ve hendek savaşları ile, diğer taraftan 15 Temmuz fetö darbe girişimiyle ve hatta Cemal Kaşıkşı cinayeti, gezi olayları vb gibi sinsi tuzaklarla buna elverişli zemin hazırlamak istediler. Yani bu sinsi planları başarılı olsa idi, şimdi o meşhur baharı! biz de yaşıyor olacaktık. Allah korudu bizi.

Diğer taraftan, ekonomik salvolarla yine içeriden çökertmeye çalıştılar; öncelikli amaçları içeride zayıflatmak ve hatta iç isyanlar çıkartmaktı ama çok şükür ki bunlar da tutmadı, başaramadılar.

İş öyle bir aşamaya doğru gidiyordu ki, 2 yol tercihi kaldı bize. Birisi içeride ve dışarıda risk almadan ve sorunları öteleye öteleye ayakta kalmaya çalışmak; diğer yol ise bismillah deyip, yeter söz milletimizindir anlayışıyla gerekirse 7 düvele akıllıca kafa tutarak mührümüzü yeniden vurmak.

Türkiye 2’ncisini yaptı. Millet olarak tatil kıyafetlerini çıkarıp, muharip kıyafetleri giyerek, tüm dünyaya karşı, en son kurtuluş savaşımızı ve Kıbrıs Barış Harekatımızı hatırlatarak nerede kalmıştık deyip akıllıca taarruza geçtik.

Ancak, yine tüm tarihimizde olduğu gibi birden fazla cephe açtılar bize karşı.

Suriye’yi (pkk ve deaş) hallederken aynı anda Doğu Akdeniz cephesi açıldı. Baktılar enerjimiz/nefesimiz kesilmedi, hemen Ege Adalarını silahlandırtmak suretiyle tahrik ederek Yunanistan cephesini açtılar, bu da yetmedi Azerbaycan cephesini açtılar. Yine yetmeyecek emin olun, sırada Kıbrıs ve İran cepheleri var, onları da açacaklar. (Umarım yanılırım).

Ancak bilemedikleri, bir türlü çözemedikleri ve anlayamadıkları bir şey var: Tarihi boyunca içeride birçok ihanetlere maruz kalmış bu millet, aynı zamanda birden fazla cephede savaşmak zorunda bırakılmasına rağmen ayakta kalmıştır, çünkü ordusu Muhammed’in Ordusudur ve her daim mazlumların yanındadır; bu nedenlerle de tarihi şanlı zaferlerle doludur. Allah’ın izniyle yine öyle olacaktır.

Müslüman kardeşlerimiz! diye sempatiyle baktığımız Suudiler, BAE gibi kaypak ülkeler başta olmak üzere ekonomik ambargolar başlattılar, başlatmak üzereler. Bununla da kalmayacak, muhtemelen genişletecekler. ABD, Rusya ve AB’nin baskısıyla ambargo alanlarını genişleterek ticaret savaşları da başlatırlar yakında. Önümüzdeki hafta KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turu ve gelecek ay yapılacak ABD Başkanlık seçimi ile oluşacak tablo da oldukça önemli. 

Öyle sanıyorumki önümüzdeki 5-6 yıl bizim açımızdan oldukça zorlu geçecek. Ama inanıyorum ki, karanlığın sonunda güneş doğduğunda Türkiye başka bir Türkiye olacak Allah’ın izniyle.

Şimdi farklı düşünen birçok kesim olacaktır ama, ben 84 milyon vatandaştan biri olarak ve tercihen diyorum ki, inceldiği yerden kopsun, ne olacaksa olsun da bir görelim. Çünkü ben önce Allah’a, sonra devletimize ve milletimize güveniyorum; her zaman da güvendim.

Hiçbir zaman karamsar olmadım, yine değilim. Ayrıca memleket meselesi olan konulara asla bir siyasi parti gözlüğüyle bakmadım, bakmam. Hep demişimdir: siyasi partiler ve liderler her fani gibi gelip geçici, ama devlet, ebed-müddettir. Nitekim, Kıbrıs Barış Harekatı kararını alan siyasi otorite olarak Sn Bülent Ecevit ve Sn Necmettin Erbakan rahmetli olup gittiler (Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun) ama KKTC dimdik ayaktadır.

Neticede, herkese eyvallah abi diyerek sorunsuz ama sümsük bir hayat yaşamaktansa, haklı olduğum kavgaya girip kavganın sonunda onurumla, şerefimle, hakettiğim hayatı yaşamayı tercih ederim.

Sonra güzel bir söz var: “En iyi savunma taarruzdur.” diye, doğrudur.

İçeride birlik ve beraberliğimiz devam ettiği sürece, dışarıda bizim bileğimizi bükecek güç de yoktur.

Son söz olarak diyorum ki:

Mehmed’im sevinin, başlar yüksekte,

Ölsek de sevinin, eve dönsek de;

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte,

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir..

(N.F.K)

Yorumlar (4)
Nurettin Cengiz 3 yıl önce
Elinize yüreğinize sağlık değerli Müsteşar’ım.Selam ve saygılarımla.
Ahmet YIRTAR 3 yıl önce
Yüreğine kalemine sağlık sevgili Müsteşarım.❤️❤️❤️
Mehmet Bahadır 3 yıl önce
Görüşlerinize katılıyorum üstadım. Elinize kaleminize sağlık.
Mustafa Çelik 3 yıl önce
Harika. Elinize, kaleminize sağlık Sn. Müsteşarım.
12
az bulutlu