banner4
18.10.2020, 12:56

Kürd Hakları ve Toplumsal Barışın Çıkış Yolları

1923"ten beri bu ülkede neyi kazırsanız kazıyın altından Kürd çıkıyor.

Eğer, Osmanlının küllerinden bu ülkeyi birlikte kuranların tarihi dürüstçe yazılsaydı, muhtemelen bu topraklarda yaşayan herkesin hak ettiği kadar özgür, adaletli ve demokratik bir devlette yaşıyor ve muhtemelen bugünde yaşadığımız ortak acıları, çağ dışı siyasi anaforları konuşmuyor olacaktık. Kürdün sosyolojik nedenselliğini atlayanlar, toplumsal aidiyetini yok sayanlar,  bugün de ülkenin politikasına, ekonomisine, diplomasisine, kültürüne, barışına, hak ve adalet kalitesine, kısaca neyine el atarlarsa atsınlar hala altından Kürdün çıktığını görmek istemiyorlar.

   

Kürtler hala hem var hem yok.” Demokrat bir Kürdün devletten yana biriyle konuşurken “bölücü,” “PKK"lı”, bir PKK sempatizanıyla konuşurken de   “ihanetçi”,”devletçi” olu vermesi işten bile değil. Peki, Kürdler ne zamana kadar ve hangi sınavlardan geçerek “bölücü”, “PKK"lı” ,” ihanetçi”,”devletçi” sayılacak/sayılmayacak yanılsamalarıyla bu (fo)septik! ) kafalı bölenlerin cenderesinde tutulacak. “Koyun huylu” kamuoyu, bizler daha kaç yıl Toplumsal Barış ve Demokrasi paketinin bize kargoyla ulaşmasını bekleyeceğiz? Bereket versin henüz “kavgalı yılları “nı, yaşanmamış zaman dilimi sayabilecek inanca, deneyime ve metanete sahip kardeş halklarız. İnsana dair hiçbir şeyin sonsuz ve mutlak olmadığını, örneğin Kürt halkı, “Kan Davaları” deneyimiyle de olsa düşmanlıkları unutacak kadar Barışın önemini, dilini ve yolunu biliyor. Kürtler sabırlı ve inançlı insanlar,  yeter ki, ona haklarının çözüm denkleminde “tüm Kürtleri  “PKK”lı görmenin de ,”PKK"sız çözüm “ isteminin de ve “PKK "lı çözümü” dayatmanın da henüz dünyadaki benzer pratikleriyle örtüşmediğini, ama demokrasi için ortak paydanın “unutmak” olduğunu anlatabilelim. O,her dağın kenarında mutlaka bir yolun ve ölümün dışında her şeye mutlaka bir çarenin olduğunu bildiği kadar, kendini dayatan bir PKK"nın kabullenilmesinin başka, Kürt demokratik haklarının görüşülüp tartışılması ve toplumsal barış zemininin oluşturulmasının başka başka aşamalar olduğunu da bilen ve anlayandır. Tüm bunlar tamam, ama iktidarında ülke genelinde ve Kürtler arasında bugün var olan gücünü koruma adına bile, liberal muhafazakarlığıyla beraber daha fazla adaletli, sosyal, demokrat ve cesaret sahibi olmak zorunda.

Evet, bu iktidar, Kürt haklarını Brüksel ABD’si kriterlerinde -bayatlaştırmadan- demokratikleştirme pratiğini gösterebilse PKK, şarjörü olmayan silaha döner. O zaman da ya kıra döke marjinalleşerek biter ya da silahlarını gömerek kendiliğinden demokratik yaşama döner. Ama gerek iktidarın programsız yaklaşımı gerekse askerin ve PKK"nın pratiğinden anlaşılan o ki,”silah bırakma “güveninin ve yönteminin kolay oluşmayacağıdır.

Dilimizin altındaki baklalardan biri, her gün hepinizin ıslattığı şu bakladır;”çatışmacı ortamın devamını isteyen şaHİNler; Ak parti ile Kürtleri çatıştırarak ülkede demokrasinin çırasını söndürmeye çalışıyorlar. Olanlar, yine Kürtlere ve er geç iktidara olur. Bunu da; iktidarın beynini olmasa da muhafazakâr demokrat gövdesini ve inanç omurgasını Kürtlerin oluşturduğu kanısı ve kaygısıyla söylüyoruz.

Peki, Toplumsal Barış ve adalete giden yol ne ve kimlerle yapılabilir?

Sosyolojik olguların kesin bir reçetesi yok elbette. Ama Ortadoğu "nun yeniden yapılanması dâhil, tüm nedenselliklerin ve ipuçların Türkiye ye yansıması henüz demokratik tıkanıklığın giderilmesinden yana. Demokratik sürecin direksiyonunu elinde bulunduran siyaseti, ekonomiyi, orduyu yöneten iktidar şüphesiz bu şansı en az bizim kadar görüyor ve biliyor.

Evet, dilimizin altındaki diğer baklaya gelince; Dünya dünya olalı hiçbir savaşı ve barışı başlatıp bitirenler siperdekiler olmamış. Bu ülkede de yaşanan acıları bitirenler siperdekiler olmayacak. Sözümüz burada, siyasilerin ve “tarafım “diyenlerin dışında sanayici ve işadamlarımıza, yani ismen, cismen TÜSİADA ve TOBB a TÜRKİŞ v e DİSK’E "dİr. Artık bu kavgayı, Toplumsal Barışa dönüştürmede İş adamları ve Sanayicilerimiz ivedilikle sorumluluk almayı hatırlamalı. 1990"lı yılların ortasından itibaren o dönemin DİSİAD ve GÜNSİAD"ın Yönetim Kurullarında bulunan biri olarak Ecevit Hükümetine “Siyasette Reforum” konusunda TÜSİAD ile beraber duyarlı ve yararlı çalışmalarımızın olduğunu anımsıyor, bugünde amatörce bazı önerileri ilgililere hatırlatmayı demokratik bir sorumluluk olarak görüyorum.

   Birinci öneri;

1-TÜSİAD, TOBB önderliğinde, İKV, MÜSİAD, TBB ve TESEV "den oluşacak Grup ,

2-“Kimi DTP milletvekilleri ile Yaşar Kemal, Münci İnci, T.Z Ekinci, A.Bayramoğlu, İ.Betil, Prof. Kaboğlu, E. Mahçupyan, Ş. Elçi, A. Bulaç, Y. Çongar. M. Metiner, M. Bekaroğlu, B. Oran, M. Karaalioğlu, C. Çandar vb.den oluşacak grup.

Bu ikili grup konuyu”demokrasi ve barış şartı”çerçevesinde iktidara taşıyabilir.

 İkinci öneri;

1-Başbakan ve siyasi kurmayları ,

2-TÜSİAD,TOBB,MÜSİAD,İHD,TESEV

3-Bugün “evet “demeleri çok zor olsa da Beş General ve Sayın Cumhurbaşkanı

4-Bölgede Yerel seçilmişlerin, Aydınların, Liberallerin ve demokrat Kürtlerin oluşturacağı grup.

Bu “Barış Konseyi” üniterliğin net demokratik ve kalıcı iskeletini kamuoyuna sunabilir.

Denilebilir ki, Irak süreciyle” Kürt kartı” uluslararası platforma uçtu. Olabilir. Çünkü iç barışını sen sağlayamazsan gürültünden bile rahatsız olduğunu söyleyen” emperyal sahipler” er geç ortaya çıkma hakkını kendinde bulur.

Üçüncü öneri veya uluslararası şu gelişmeler;

Her ilgilinin hesabına gelmese de şu sıralar aklına geliyor olmalı.

Stratejik yol haritasını Amerikan’ın belirlediği bu konseptinde iki aşamalı olduğu…

Birincisi;

Uyum yasalarını ne oranda pratikleştireceğimiz kadar, Brüksel ABD’sinden gelecek taleplerin (baskıların) da neler olacağı belli değil. Yani Avrupa ile olası itişmemizin ne kadar süre alacağı kestirilememekte. ABD"nin Ortadoğu"da ki stratejisine zaman kazandırma üzerine kurulu olduğu artık bilinen bu görüş, iç politikamıza rehavet, taraftarlara da meşruiyet kazandırmış görünse de; Washington ABD’si ile Brüksel ABD’si(Avrupa Birleşik Devletleri) arasındaki “Türkiye çelişkisinin faturasını taraftarlardan biri er geç Türkiye ye ödetecektir.

İkincisi;

Amerika, İRA, İngiltere” ve” Amerika, BasK, İspanya ”troykalarının gizli görüşmelerinde Amerika’nın oynadığı rol artık bilinmeyen değil. Washington ABD’sinin bu ulus devletlerin yönetimleriyle yakın geçmişte yaptıklarını,  vadesi geldiğinde Kürtler için Türkiye’nin önüne koymaya hazırlandığı kuvvetle muhtemel bir görüş ve beklentidir.

   

Toparlarsak; Ortadoğu da ki ABD’sinin, Ortadoğu’dan hiç çıkmamış İngiltere"nin ve Irak Kürdistan’ı Fedaral Yönetiminin oluşturacağı muhtemel ortak barış planına, kimi DTP’lilerin de katılımıyla oluşacak güçlü bir konsensüse, asker –sivil, anti yerli BOB "çuların ve de sevgili Ankara’nın böyle bir plana ne kadar hazırlıklı olduğudur.

İki seçmenden birinin oyunu alarak güven tazelese de Sayın Başbakan"ın işi kolay değil. Ama, olası dış dayatmalardan önce, herhalde kendisinin Demokratik Üniterlik temelinde reel bir planı var. Yoksa planını oluşturmalı ve iç kamuoyu ile paylaşmalı, diye düşünüyoruz.

Son Söz: Demokrasi de uzlaşabilen lider, tavizkar değil, demokrat liderdir.  

Yazarın Notu:

Bu yazı 26.02.2008 tarihinde Taraf Gazetesinde yayınlanmıştır.

Yorumlar (1)
Ahmet Yavuzhan 3 yıl önce
Cocuklari dağa kacirilan annelerin acilarini bu cocuklar uzerinden rant devsiren hdpkk yi yaziver ...Kisaca yuregin yetiyorsa Savci sayan gibi ol.
12
az bulutlu