banner4
10.11.2019, 21:43

KÜL RENGİ CİNAYETLER…

Vurdum, kentin duygu hokkabazlarını.

El svablarımda kül rengi barut izleri.

Birlikte, ölümü soludu, ruh fahişeleri.

  • Kalpleri katran, politik, ikiyüzlü, lacivert elbiselileri.

Elimdeydi,  temizlik harekâtına yardımcı olmak için aldığım, ilahi ilam.

Ve infaz belgeleri.

Koştum, kurtçuk yuvası olmuş meydana, işlekti.

Ağzına kadar haksızlık, yolsuzluk, dolu cepleri.

Belime davrandım, ateş almaya hazır iki silahım.

Biri doğuştan, biri Mavzer tüfeği.

Hangisini ateşleyeceğim konusunda yoktu tereddüttüm.

Meydanda vardı birkaç masum yavru, hayâlı.

Öncelikli bastım tetiği.

Düştü yere, ruhunu satmış, afili.

Kibirle yürüyen, sermaye bekçisi.

Bir yalvarış, mazlum kanı sızan ağzından, görmeli.

Fal taşına döndü gözleri.

Kalkamadı yerinden, aman vermedi.

Kötülüğe koşturan dizleri.

Çevreden üç beş kişi, örttüler leşi.

Üstüne kefen bezi, yalan yanlış, asparagas, ihale risalesi.

Köşeleri işgal edilmiş bir kısım gazeteyi.

Soluklandım, meydanın ulu çınarının serin gölgesi.

Kaçıştılar, çil yavrusu gibi, görünce beni.

Yoktu artık, lacivert elbiseli birileri.

Ara sokaklara daldım.

İleride bir konakta yaşardı en baş, yol göstericileri.

Vardım kapıya, insan kılığında üç beş it.

Ve kendi gibi vahşete alıştırdıkları köpekleri.

Mavzerimi ateşledim , fırsat vermeden adam bozuntusu itlere.

“Hak” halimle görünce beni.

Birer birer kaçıştı züppeleri.

Kapıyı kırdım, girdim içeri.

Yükseldim, bir Miraç gibi.

Abanoz ağacından merdivenleri.

Tir tir titriyordu görünce “Hak” halimi.

Deri koltuğunda salıncak gibi sallanan ileri gelenleri.

Alınlarından kar erimesi gibi terler boşalırken.

Mazlumların haklarını kilitledikleri kasanın anahtarlarına gitti elleri.

İlk önce ellerine ateş ettim, parçalandılar.

Havada uçuştu kaba, görgüsüz parmakları, altın yüzükleri.

Şimdi haksızlığa uzanacak bir elleri yoktu.

Ama hala yerinde duruyordu kötülük fabrikası beyinleri.

Göğüslerine hiç ateş etmedim, kalpleri yoktu.

İsraf etmedim mermileri.

Başlarına sayısızca ateş ettim.

Larva yığını gibi sağa sola uçuştu.

Kirlenmiş, kanserli beyin hücreleri.

İçlerinden birisi, heyecan yapıp davrandı silahına.

Yoktu, ölürken bile yüreği.

İşim daha bitmemişti, gezdim bu görgüsüzlük timsali konağı.

Tüm gizli mahzenlerini.

Mahzenler, ağzına kadar ölüm, keder.

Mazlum insan cesetleri.

Hepsini öptüm, kokladım, giydirdim.

Gül kokulu kefenleri.

Sonra döndüm yüce çınarın gölgesine,.

Ellerimde binlerce,  mazlum, bahar kokulu kır çiçekleri.

Beni selamladılar, taze, özgür, âşıklar.

Kentin, kadınlı, erkekli, tüm sakinleri.

Haksızlık karşısında susmayan cesur yüreklileri.

Yusuf Akın-28.01.2015

Yorumlar (0)
12
az bulutlu