banner4
03.10.2022, 16:25

Kuantum Mekaniği ve İnsan-03

...

Geçmiş dönemlerde bilimsel gelişmeler bugüne göre yeterli düzeyde olmadığı için inançsal olarak kabullenilen, mecaz ve simgesel olarak açıklanan gerçekler, günümüzde bilimsel bilgi ve bulgularla, insanı içten olduğu kadar düşünsel ve zihinsel olarak da tatmin ederek, onu görerek, bilerek, algılayarak ve kavrayarak, bilinçsel olarak inanmış bir insan konumuna getirmiştir. Bunun en önemli aşamalarından biri, parçacık fiziği ya da yüksek enerji fiziği olarak da bilinen atomaltı fiziğin; “süper sicim kuramı” ve “her şeyin kuramı” olarak adlandırdığı çalışmaları örnek verebiliriz.

Süper sicim kuramı, tüm evrenin titreşimsel frekanslarla atomaltı boyutta belirlendiğini öne sürer. Kurama göre her şey tek’tir ve her şey bir tür müziktir. Başka bir anlatımla sicim kuramı, parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein’in genel görelilik kuramını birleştiren bir kuramdır. “Sicim” adı, klasik yaklaşımda “sıfır boyutlu noktalar” şeklinde tanımlanan atomaltı parçacıkların, aslında “tek boyutlu ve ipliksi varlıklar” olabileceği varsayımına dayanır. Bu durum, İslam metafizikçileri tarafından yüzyıllar önceden anlaşılmış ancak o günün koşullarında simge ve mecazlarla anlatılmaya çalışılmış bir kavramdır.

Süper sicim kuramına göre, maddeyi oluşturan temel parçacıklar on boyutlu uzayda kendi üzerine kıvrılarak titreşen tek boyutlu enerji iplikçikleridir. Bu çok küçük iplikçikler gerekli enerji sağlandığında evren kadar uzayabilirler. 20. Yüzyılın bilim adamlarından biri olarak N. Tesla’nın “tutsak madde” diye tanımladığı on birinci boyut olarak kabul edilen “M” zar yapı içerisinde uyumla titreşen yani büzülüp, dalgalanan bu küçük iplikçiler, farklı titreşimlerle ve dalga boyları ile evrendeki senfoniyi oluşturan ezgilerin notalarını başka bir deyişle canlı ve cansız birbirinden farklı tüm varlıkları üretirler. Bu notaların oluşturduğu ezgilere bilimsel anlamda “madde”, bu ezgilerin yarattığı senfoniye de “evren” denilmektedir.

Kısaca süper sicim kuramına göre, evrendeki her şey birbirleri ile bağlantılı ancak farklı titreşerek, değişik frekanstaki dalga boylarıyla bir tür maddesel varlıklar üreterek, bütünde evreni oluşturan tek bir yapının farklı boyutsal belirmeleri ve görünümleridir.

Kur’an, bu durumu bizlere; “... O, her an yeni ve kendine özgü yeni bir oluş, yaratılış, ayrı bir belirme üzerinde bir uygulama içerisindedir. (55/29)” diye bildirmektedir.

Buradaki durum sanki görünmeyen birtakım iplikçiklerle evrendeki her şeyin birbirine içten içe bağlı olma durumu ile bütünde tek bir müzik yapıtını uyumla oluşturup, çalıyor olmalarıdır. Bu yüzden gündelik bilinç düzeylerinde algıladığımız fiziksel ve maddesel boyutta gözümüze dağınık ve parçalanmış olarak yansıyan nesneler, özlerinde mükemmel bir biçimde uyum, uzlaşı ve ezgi ortaya koyarlar.

Yani basit bir mantıkla bu duruma baktığımızda, evrendeki her şey aynı enstrümanın tellerinden çıkan farklı notalar gibidir. Farklı frekanslarda titreşen evrenin notaları/sicimleri maddesel varlıkları oluşturarak sonuçta evrenin müziğini/senfonisini oluşturur. Bu notalar, her an birbirleri ile iletişim ve bütünle etkileşim içerisinde bulunurlar, bu nedenle bütün ile kesintisiz bağlantıyı ve eşgüdümü sağlayan ortak belleğe sahiptirler. Bu yüzden biz farkında olsak da olmasak da bizim farklı olarak algıladığımız her şey bütünde mükemmel bir uyumluluk içerisinde bulunmaktadır.

Kur’an, bu durumu bizlere; “Yedi gök (göğün tüm boyutlarında), yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler (varlıklarını oluşturan adlarının anlamlarını, özelliklerini ve kavramlarını açığa çıkartıp, bilinir olmak için her an bir boyuttan başka bir boyuta geçerler). Her şey O’nu övgü ile tespih eder (varlıklarının gereğini yaparlar). Ancak, siz onların tespihlerini (varlıklarının gereğini yapışlarını) anlamazsınız... (17/44)” diye bildirmektedir.

Evrendeki her şey ve her türlü hareket, sicimlerin birbirleri bağlantılı olması nedeniyle sistemin bütünü tarafından algılanır, sezilir ve ona bir yanıt verilir. Bütünü etkilemeden bir parçacığı yerinden çekip almak, ona müdahalede bulunmak olanaksızdır. Bu yüzden evrendeki her şey birbiriyle ilişkili, eşgüdümlü ve uyumlu olmak zorundadır. Birinin yaptığı, tüm yapıtı etkilemektedir. Bu durum bir kelebeğin kanadını çırpmasından, bütün evrenin bilgili olması gibidir. Bilgeler, metafizik/doğaötesi anlamında bu durumu “Bir parçacık dahi yerinden oynasa, tüm evren yok olur” şeklinde açıklamışken, bugün bilim bu durumu, varlıklar boyutu açısından “kelebek etkisi” gerçeği ile ortaya koymuştur.

Mevlana, bu konuda şöyle der; “Bir sineğin kanadını oynatması, Arş-ı Rahman’ı (Tüm yaratılmışları sevecenlik ve merhametle besleyip büyüten Allah’ın makam boyutu) titretir”

Aslında tüm madde, anlam ve kavram boyutları, bütünü diğer bir deyişle sayısız boyutları içinde barındıran holografik düzenlenmiş “bilinçli tek bir yapıdır.” Ancak frekans farklılığı “boyut” dediğimiz bu algılama katmanlarını ve buradaki seçeneksel sonuçların yazılımı olan paralel evrenleri oluşturur.

Evreni oluşturan bu senfonide de insan beyni, ancak dört bin ile yedi bin arasındaki algılama kapasitesi oranındaki frekans dalgalarını tanımlayarak, bunların oluşturduğu notaları (varlıkları) madde olarak algılar. Diğerlerini ise algılayamadığı için, dinsel anlatımda “gayb” dediğimiz “yok, henüz bilinemez ya da belirsiz” olarak kabullenir.

Aslında tüm notalar/varlıklar, aynı an’da ve aynı yerdedir. Ancak insan beş duyusu ile dört boyutlu maddesel dünya olarak algıladığı, ancak algı kapasitesinin üzerindekileri ya da bilimsel anlamda diğer altı boyutu algılayamadığı için buradaki oluşumları ve paralel evrenleri yani seçeneksel yazılımları algılayamaz. Algılayamadıklarını ise, “gayb boyutu, başka bir anlatımla ruhsal, bilinçsel anlamda ölümötesi yaşam boyutu” olarak tanımlar.

Bundan dolayı insan, biyolojik bedeniyle oluşturduğu maddesel boyutunda yaşarken, beyninin tanımlayamadığı titreşimsel dalgalar, göreceli olarak farkında olmasa dahi, her an ruhsal ve bilinçsel boyutta olarak bir şekilde ahirette/ölümötesi yaşam boyutunda da bulunmaktadır.

Yani algılanan maddesel boyut kavramı, algılayanın algılama kapasitesi ile bağıntılı “görsel/göreceli” bir şeydir. İnsan algılayamadığı boyutları ancak gündelik sıradan bilinç boyutlarından zihnini kurtarıp, yüksek frekanslı bilinç boyutlarına yükseldiğinde kapasitesi oranında algılayabilir.

Atomaltı kuantum biliminin, İslam metafiziği olarak nitelendirebileceğimiz tasavvuf ile örtüşen noktasındaki bu bilgiler, doğru bir biçimde gerçeği arayan, düşünen insanın, evrensel sistemin çalışma işleyişini anlama ve iyiliğine kullanabilmesinde önemli öğretilerdir. Dinsel metinlerde yer alan dinin derinlikli anlamlarının, bilinmez ve görünmez konumundaki içsel boyutlarına ilişkin bu tür bilgiler, o günün koşulları algılamaya uygun olmadığı için simge ve mecazlar ile anlatılmaya çalışılmıştır.

O günün koşullarına göre bu şekilde anlatılmak zorunda kalınan gerçekler, atomaltı bilimin bilgi ve bulgularıyla ortaya çıkarılıp, algılanır duruma gelmesi, bilinen birçok şeyi değiştirmiş, bilim dünyası ve ileri görüşlü geniş aydın kesimi bu belirlemeleri dikkatle inceleyip, yeni bakış açısıyla sorgulayarak, değerlendirmeye başladıktan sonra, bilim ile derin dinsel anlatılar (İslam metafiziği ve tasavvuf) aynı şeyleri farklı sözlerle konuşur konumuna gelmiştir. Bu durumda gerçeği arayan bilinçli, aydın bir insanı, önce içten “inanan” kul olmaktan, akılsal olarak, görerek, bilerek, tam anlamda güvenli bir biçimde tatmin olmuş, “kesin biliş” içinde kul/varoluş boyutuna yükseltmiştir.

Çünkü gerçek anlamda din; dinsel anlatımlarda “sünnetullah” denilen ve sürekli bir biçimde işleyen Allah sistemini anlatmaktadır. Bilim ise, bu işleyen sistemin zaman içerisinde ve o günün koşullarına göre elde edilen bilgi, bulgu ve belirlemelerdir. Fizikte göreliğin, madde ve ışığın, atom ve atomaltı düzeylerdeki davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olarak kuantum mekaniğinin ortaya çıkmasıyla ulaşılan bilgiler, maddeötesi boyutu içeren ruhsal ve bilinçsel söylemlerle belirtilen evrenin çalışma tekniği, yaratışın ve yaratılışın gizemleri ve buradaki doğaötesi boyutunun daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır.

Bugün bazı kuantum fizikçi bilim adamları, “sicim kuramını” Mevlana’nın Mesnevi’sindeki “Evrende her nesne birbirine görünmez bir sicimle bağlıdır” beyitini okuyarak, oradan aldıkları esinle çözdüklerini söylemektedirler.

Atomaltı sicim kuramı, günümüz modern fizikçiler tarafından, “Her Şeyin Kuramı” ya da “atomaltı parçacıklardan kuantlara yani enerji birimlerine, kara deliklerden büyük patlamaya kadar her şeyi matematiksel olarak açıklayabilen bir kuram” olarak da adlandırılır. “Hey Şeyin Kuramı” olarak adlandırılan “Süper Sicim Kuramı”, mikrokozmosdan/parçacıkdan makrokozmosa/bütüne kadar evrendeki birçok şeyi matematiksel olarak açıklarken, İslam’daki “tek”lik bilincini, gerçeğini ve “Miraç (boyutsal yolculuk, bilgi ve bilinç boyutunda yükselmek)” olgusunu anlayanlara en anlaşılır biçimde açıklayan bilimsel bir kuramdır.

Sözlük anlamında yukarı çıkmak ve yükselmek anlamlarını içeren “Miraç” kavramı, İslam’da Resulullah’ın boyutsal anlamda yükselerek Allah’ın huzuruna kabul edilmesi (ruhsal ve bilinçsel olarak tek’lik boyutunu yaşaması) olayını anlatır. Resulullah’ın miraçta, yanında Cebrail (akıl boyutu) olduğu halde yükselmeye başlar. Cebrail (akıl boyutu) ile birlikte bu yükseliş belirli boyutlara kadar devam eder. Cebrail (akıl boyutu) bu noktada bir parmak ucu daha ileri geçecek olursam yanarım der ve orada kalır (aklın askıda kalış boyutu). Çünkü bedensel algılama ile akılsal güç, üçüncü boyutta yani beş duyu sınırları dışında işlevini yitirir. Resulullah ise, bundan sonra bedensel yani parçacık/maddesel yapısını bırakarak tam bir inançsal boyut içerisinde, tam anlamda bir bağlılıkla bilinçsel, ruhsal ve dalgasal niteliği/boyutu ile yükselişini üst boyutlara kadar sürdürür. Vardığı boyutları ya da boyutsal yaşamları görüp, tüm evreni ve boyutları her yönü ile izler, dinsel anlatımlardaki “Cennet (mutluluk) ortamı, cehennem (sıkıntı ve acı çekme) ortamı” kendisine gösterildikten sonra Allah’a varır (artık ruhsal ve bilinçsel olarak tek’lik boyutunu yaşar). Sonra boyutsal yolculuğunu tamamlayarak bedensel yaşam dünyasına geri döner.

...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu