banner4
27.03.2020, 12:32

KORKU-BENCİLLİK-CEHALET-İNANÇ

Sorunlarımız var.

Ülke olarak sorunlarımız var.

Şehir olarak sorunlarımız var.

Birey olarak sorunlarımız var.

Zaten her şey yeterince zorluyken, bir kısmımız hiç yardımcı olmuyor.

Aşağıdaki gibi sıralanıp gidiyoruz…

-Korku-

Sağlığımızı kaybetme korkumuz, sevdiklerimizi kaybetme korkumuz, had safhada.

İşte bu korkuyu belirli sınırların üzerine çıkartmayalım.

Önlemler belli. Hastalığa yakalanmamız halinde uygulanacaklar belli. Neyi neden yaptığımız. Hızı azaltmaya çalıştığımız belli.

Yaşlı ve kronik hastalığı olanları korumaya çalıştığımız belli.

Geçecek, biliyoruz geçecek. Sadece az kayıpla geçmesine çalışıyoruz.

Konunun uzmanı olmayan bizler dahi anladık ki virüs ancak canlıda yaşayabiliyor ve ülkenin yüzde elliden fazlası enfekte olduğunda zorunlu olarak duracak.

İşte bu yavaş olsun ki ekipman, sağlık personeli, gerektiğinde ilaç, solunum cihazı yetsin istiyoruz.

O nedenle panik yok tedbir var.

Durup düşünecek ve önlemlere riayet ederek devam edeceğiz. Önlemlere riayet edersek ekonomik kayıplarımız da azalacak.

Daha çok test, herkese test diyorlar.

Sağlık Bakanımız da diyor ki, peki tamam herkese test yapılsın. Fakat testi negatif çıkan rahatlayacak. Gezmeye ve temas kurmaya başlayacak. Hâlbuki bugün negatif çıkan testin üç gün sonra pozitif çıkması durumu söz konusu olabiliyor. Bu nedenle herke kendini hastaymışçasına izole etsin.

Konusunda uzman bir doktor diyor ki. Evinde olan herkesi test yapacağız diye evinden çıkartıp, toplu taşımaya yönlendirip, hastanelere sürükleyip bulaş riskini mi arttıracaksınız. Evde test yapalım diyerek sağlık personelini mi gezdireceksiniz? Ne şekilde yapılırsa yapılsın, yurtdışı teması olmayanlarda yoğun test bulaş riskini arttıracak.

Sorun testin maliyeti değil, doğurabileceği sonuçlar…

-Bencillik-

“Dip”. Sağlık personelinin ihtiyacı olacak kadar nitelikli malzemeyi alıp stoklayan da var.

Nasıl olsa satılıyor diye zaruri malzemeleri 20 katı fiyatına satan da.

Önüne nasıl geçilecek bu durumun, sadece hukuki yaptırımlar yeterli mi?

Toplum olarak şu durumda da değişmeyen sorunlarımızdan biri, ahlaksızların rağbet görmesi. Öyle aramızda yaşayıp gitmesi.Kimsenin dur dememesi.

Herkesin aman ben düşman olmayayım demesi.

Adına medeniyet dediğimiz, cemiyet dediğimiz türlü anlamsızlıklarla “ahlaksızların” başköşede ağırlanıp, iki yüzlülüğün kibarlık sayılıp, öylece devam etmesi.

Aman yüzüne vurmayın kimsenin. Aman Aman…

-Cehalet-

Kendinden başka herkesi cahil olarak yaftalamanın da bir virüsü olmalı ki bu kadar çabuk yayılsın.

Diğerlerinin yaşam koşullarını bilmiyorsunuz, önceliklerini bilmiyorsunuz. Kaygılarını bilmiyorsunuz. Sorumluluklarını bilmiyorsunuz. Ama tek bir davranışlarını cımbızla çekip “cahil” olarak etiketliyorsunuz.

O cahil, bu cahil, şu da cahil. Herkes cahil. Tabi bu cahillere düzenli olarak “ayar” vermek lazım. O görevi de hiç ihmal etmiyorsunuz. Bravo valla…

-İnanç-

Dini inanışı olanları sürekli taciz etme, din adamlarından tıbbi çözümler bekleme, bakın “bilmem kaç din adamı bir doktor etmiyor” deme, inanışın yetersiz kaldığını ima etme, dindar kişinin bilimi inkâr ettiğini sanma hali. Özetle dini inanışı olanı analitik düşünceden uzak, bilgisiz, yetersiz, dini inanışı olmayanı da her dalda uzman kabul etme hali. Bu halin ele geçirdiği arkadaşlar da bugünlerde her türlü iletişim aracını kullanarak bu eşsiz fikirlerini bizlerle paylaşmaya devam ediyor. Çözüm getirmiyor, ancak can sıkıyorlar.

Akıl karıştıran, ayrıştıran her halin bizden uzak olması temennisi ile…

Yorumlar (0)
12
az bulutlu