banner4
12.08.2020, 08:58

KIBRIS BARIŞ HAREKATINDA YAŞANAN BAZI MÜCİZELER

Bir önceki makalemizde, öncesi ve sonrasıyla 1. Ve 2. Kıbrıs Barış Harekatlarımızı özetle değerlendirmiş ve müteakip makalemizde, bu Harekatlarımız sırasında yaşanan mucizelerden bazılarını (yani Cenab-ı Allah’ın yardımlarından zahiren bilinenleri) anlatacağımızı ifade etmiştik.

Anlatacaklarımız bir inanç meselesidir; herkesten inanmasını beklemiyorum zaten; ancak inansa da inanmasa da gerçektir.

Örneklere geçmeden önce Kuran-ı Kerim’den bazı surelerden bazı ayetlerin meallerini vermek istiyorum.

Âl-i İmrân suresi 123-125 ayetler: “Gerçekten sizler güçsüz ve çaresiz ilken Allah sizi yardımıyla Bedir’de zafere ulaştırdı. O halde Allahtan korkun ki, şükredesiniz. O zaman mü’minlere şöyle diyordun: ‘indirilmekte olan üçbin melek ile Rabbinizin size yardım etmesi size yetmezmi? Evet siz sabreder ve itaatsizlik etmezseniz, onlar sizin üzerinize gelecek olsa bile, Rabbiniz size nişan vurulmuş beşbin melekle yardım edecek.”

Tevbe Suresi Ayet 26: “Sonra Allah, Rasulünün ve mü’minlerin üzerine manevi kuvvetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de, kendisini tanımayanları azaba uğrattı. Ve işte kafirlerin cezası böyledir.”

Fetih Suresi 4 ayet, son kısım “... Bütün o göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Fetih Suresi 7. Ayet “Göklerin ve yerin bütün orduları Allah’ındır. Ve Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir”.

Hristiyan bir komutan Fatih Sultan Mehmet’e sorar: Nasıl oluyor da siz her savaştan galip çıkıyorsunuz? Biz ne yaptıysak size karşı galip gelemedik? Fatih cevap verir: “çünkü bizim göklerde de ordularımız var”.

Şimdi gelelim Kıbrıs Barış Harekatında yaşanan mucizelerden bir kaçına:

Beşparmak Dağlarındaki Tankın hikayesini hepimiz biliriz. Savaşın başlarında ve en kritik günlerinde, Tank Üsteğmen Mahmut Şanlıtürk, Tank Onbaşı Gürler Erdal, Er Abdülkadir Kurt ve Er Recep Doğanyiğit’ten oluşan tankımız, normal zamanlarda geçmesinin fiziken mümkün olmadığı yollardan ateş ede ede geçerek Beşparmak dağlarındaki rum ve yunan mevzilerini darmadağın etmiş, sona doğru ise aldığı isabetle devre dışı kalmıştır. Bu Türk tankı 46 yıldan beri halen daha Beşparmak dağlarında durmaktadır. Bu tankın mürettebatından olan ve halen 70 yaşlarına yaklaşan Van/Ercişli vatan evladı  Abdülkadir Kurt, yıllar sonra gittiği tankın yanında o günleri anlatmıştır. Allah hepsinden razı olsun.

Bir diğer mucizevi olayı ise, Kıbrıs Barış Harekatına 23 yaşında Teğmen rütbesinde paraşüt komando birliğinde katılan ve sonradan Albay rütbesinden emekli olan ve bir dönem çeşitli TV’lerde spor yorumculuğu yapan Bülent Yavuz TV’lerde, o dönemlerde yaşadığı bazı mucizevi olayları bizzat kendisi anlatmıştır:

Sn Bülent Yavuz yaşadığı bir olayı bundan 6 yıl kadar önce Haber Türk kanalında şöyle anlatmıştır: “Yunan ordusuna mensup esir aldığımız bir Yüzbaşı ile konuştuk. Dedi ki, ‘siz paraşütle atlarken biz aşağıdan seri bir şekilde ateş ediyorduk ama, sizin önünüzde yeşil cübbeli sarıklı, uzun beyaz sakallı insanlar vardı, bizim sıktığımız mermileri elleriyle toplayıp toplayıp cübbelerine koyuyorlardı.’ Nitekim bizim toplam 100’e yakın teyyareden 600 paraşütçümüz atladı ama 1 tek bile zayiatımız olmadı ve ben bu esir yunan yüzbaşının anlattıklarına inandım.”

Bülent Yavuz’un aynı TV proğramında anlattığı bir başka mucizevi olay: “helikopter pilotu bir arkadaşım vardı, daha sonra şehit oldu, helikopterde bana 37 tane mermi deliği gösterdi. Gözümle gördüm. O arkadaşım dedi ki, mermi bacaklarımın arasından, sağımdan solumdan geçiyordu ama, bir mermi bile bana veya yardımcı pilota veya askerlerime veya benzin deposuna veya kuyruğa denk gelmedi, dedi.” Bunlar sadece tesadüfle falan açıklanabilirmi?

Bunlar halen YouTubeda var. (YouTube: “Bülent Yavuz bir spor programında Kıbrıs Barış Harekatında yaşadıklarını anlattı.”) Bulup kendi anlatımından dinleyebilirsiniz.

Bir başka mucizevi olayı anlatan Oğuz Kalelioğlu. Kendisi, Kıbrıs Barış Harekatımızdan 1 yıl kadar önce Kıbrısa tarih öğretmeni kimliğiyle gidip, Magosa’da Türk Mukavemet Teşkilatında görev yapan ve 20 Temmuz 1974 sabahı askeri üniformasını resmen giyene kadar herkesin tarih öğretmeni olarak bildiği bir Türk Subayı. 

20 Temmuz Barış Harekatının ilk günlerinde, kendileri Magosa kalesi içerisinde öncelikle kaleyi ve kaledeki insanları korumak üzere tetikte beklerken, bir yandan da adaya çıkan Türk Ordusu tanklarını bekledikleri sırada, mucize bir şekilde binlerce yunan ve rum askerleri muhasarasının arasından savaşa savaşa kaleye ulaşan 9 adet Türk Kariyeri içerisinde 90 tane Mehmetçik kale kapısına kayıpsız gelirler. Kale Komutanı Binbaşı Oğuz Kalelioğlu bunların gerçekten Türk askerleri olduklarının teyid edince durumu anlatır. Oğuz Kalelioğlu’ndan düşman mevzilerinin yerlerini öğrenip bir dalarlar ki, 9 kariyerdeki bu 90 Türk askeri, beşbin kişilik düşman mevzilerini darmadağın eder. Oysa düşman mevzileri  60 kat daha kalabalık olmasının yanında muhkem tanklarla toplarla da mücehhezdir. 

Bu arada, kalenin düşmana karşı tedbir amaçlı mayınlanmış olan diğer kapısına gelen bir Türk askeri (onbaşı), gayet rahat bir şekilde ve düşman kurşunlarının ve hatta top atışlarının altında elindeki 89’luk roket atarıyla, kendisine kalenin burçlarından tarif edilen ve düşman mevzileri haline getirilen civardaki apartmanların pencerelerinden milimetrik tam isabetle ve son derece kendinden emin bir duruşla ve ayaklarının dibine düşen makineli tüfek atışları yokmuş gibi hepsini tek başına ve tek tek imha eder ve yukarıda (kalenin burçlarında) bulunan Tabur Komutanı Binbaşı Oğuz Kalelioğlu’na bağırarak seslenir “oradan görebildiğin temizlenecek başka bir düşman mevzii kaldı mı komutanım?” (YouTube: Oğuz Kalelioğlu- 1974 Kıbrıs Anılar)

Bu hususlarda, çoğunun şahitlerinin halen hayatta olduğu, daha, çok sayıda yaşanmış mucizeler var.

Bu vesileyle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize ve hayatta olan tüm kahramanlarımıza da sağlıklı ömürler  diliyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Şimdi insan kendine soruyor: Bizi biz yapan değerler iman ve vatan sevgisi değilse nedir?

Biz milli manevi değerlerimize sahip çıktığımız ve bilim ve teknolojide de canla başla çalıştığımız sürece, tüm dünyada bileğimizi bükebilecek bir tek ülke yoktur.

Tüm bunlar bize şunu gösteriyor: teknik ve askeri donanımız yeterli ve inancımız ve imanımız da tam olduğu sürece, Doğu Akdeniz’de de, Libya’da da, Suriye’de de, Azerbaycan’da da, yakın veya uzak tarihlerde olabileceklerde de endişe etmesi gereken biz değil, düşmanlarımızdır.

İnanıyorum ki, Cenab-ı Allah bizleri seviyor ve şanlı tarihimiz bizi çağırıyor. Bizler görebilecekmiyiz bilemem ama, nesillerimiz, dünyaya adaletle ve liyakatle hükmettiğimiz geçmişteki o şanlı günleri yine görecektir inşaallah.

Bir söz vardır, severim: “Türk olmak zordur, bütün dünya ile savaşırsın; ama Türk olmamak daha zordur, Türklerle savaşırsın”.

Yorumlar (1)
AYPAŞ SAAT ALİ YÖRÜR 4 yıl önce
HOCAM AKLINA ELİNE SAGLIK ÇOOK GÜZEL BİR YAZI EVET ALLAH VE MELEKLERİ HERZAMAN BİZİMLEDİR EVET TÜRK DOGDUK TÜRK ÖLECEGİZ İNŞ YALNIZ BAKIYORUZ DÜNYADA SAVAAŞLAR HEP MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN İLE VEYA ÇOK AZINLIK MÜSLMN HRİSTYN İLE HİÇ GÖRMEDİM NEN DUYMADIM HRİSTYN KENDİ HRSTYNİLE SAVAŞTIGINI NE GARİP DEGİLMİ HOCAM BİRDE DEDİGİNİZ GİBİ TÜRK OLMAK AYRICALIK VE TÜRK İLE SAVAŞMAK
12
az bulutlu