banner4
25.02.2021, 11:30

“Kendi cesedimizin elinden tutarak kabire...!”

Olmak ya da olmamak... 
İstediğimiz için mi oluyor olacak olduğu için mi?
Olacak olduğu için ise istemenin anlamı neden?
Bu araya Cüz’i ve Külli irade tamamında Kader giriyordu değil mi?
Neydi onlar?
Uzun mu, şimdi anlatamazsın sonra mı?
Anladım...
Uzunları ben de anlatamıyorum şimdiler de...
Kısalardayım hep. 
Sade anlaşılır net...
Her şeyin en kısasın da... 
Uzun uzadıya konuşmalar yoruyor artık ruhumu... Yaşlandım mı ne...
Ölüyoruz hepimizin içinde bir kısmımız yavaş yavaş...
Çoğumuz yaşamadan...
Eylül’ü göremeden... 
Biz ölüyoruz diye durmuyor dünya...
Kapıcı Hayrettin amca her sabah sütü, ekmeği dağıtmaktan vazgeçmiyor mesela...
Görevi tabii yapmaya devam edecek...
Görevler yapılmalı... 
Tıpkı bir çok siyasetçinin uçsuz bucaksız yalanlarına devam etmeleri gibi... 
İnanıyorduk onlar devam ediyordu.. 
İnanıp inanmama oranına göre doz arttırımı mevcuttu... 
O değildi diyeceğim ölüyoruzdu... 
Ölüyoruz hepimizin içinde bir kısmımız yavaş yavaş... 
Haberlerde de geçmeyecek ölümümüz...
Sessizce kendi köşelerimizde bitecek nefes alışverişlerimiz...
Günler sonra belki bulunacak yanına yaklaşılması zor cesetlerimiz! 
Ellerimizde ki yaraları görüp cinayet olduğunu düşünecekler belki de...  
Ölmeden önce boğuşmuş bayağı direnmiş...
Ama karşısında ki daha güçlüymüş ki yenilmiş ölmüş diyecekler belki de... 
Aslında çok da yanlış olmayacak tahminleri. 
Direnmenin izleri ellerimizde ki yaralar...
Direnip tüm insansızlıklarına karşı insanların...
Tüm ağırlığına karşı devamını görme çabası hayatın...
Evet hayata sıkı sıkıya tutunmadan...
Ellerimizde ki o kanlı yaralar..
Sonrasında acıya yenilip...
Hayatı bırakmak zorunda kalan parmaklarımız...
Esasen cinayete benzer bir ölüm olacak bizimkisi...
Ölümümüze gerçekte içleri yanarak annelerimiz ağlayacak sadece... 
Gözlerinin içinde ne kadar yaş varsa biz evlatları için akıtacaklar...
İçleri yanacak dua edecekler acı içinde...
Bir an bile o eşsiz Yaratıcının hikmetinden sual etmeyecek, yazgıya boyun eğecekler... 
Yetişip fırsat bulursa akrabalar, vitrinlik dostlar da gelecek belki başsağlığına...
Üzüntülüler de ondan olacak ikinci dakikaya geçmeden muhabbetler, dedikodular başlayacak cenaze evinde...
-... Hayriye halanın kızı Dünire’nin kınasına da gitmek gerek bu hafta sonuymuş altında ne pahalı şimdi al al bitiremiyoruz... 
Millet yarışa evleniyor kardeşim.(Bir kaç ay önce evlenen kızını unutan Sakinenin sesi değil mi o.)
-Sorma o kızda nasıl koca bulduysa o çirkinlikle Allah’ın işi işte ne diyeceksin... 
-Doğru parası var diye aldı diyenler var.
... Ben bilmem onların yalancısıyım.
Hoş yalanda değil gibi... 
-... Muhlise’nin kocası da başka kadına gitmiş o da bunu bildiği halde halen boşanmıyor ne kadınlar var kardeş (!) bizimkisi böyle bir şey yapsa (o sırada alt komşu ile kocası aynı yatakta!) vallahi iki dakika koymam onu evde boşarım gider! (Aslını astarını bilmeden yapılan büyük konuşmalar, kınamalar...) 
-Tabii canım en doğrusu...
İnsan da biraz onur biraz gurur, haysiyet olacak! (Hepsi siz de toplanınca (!) onlara kalmamış yazık ki  ne yazık (!) sevgili cenaze evinde olan çok üzüntülü akrabalarım, dostlarım...)
-Kulak çınladı biri beni mi anıyor?
(Evet ölü olan ben anıyorum ölü vicdanınızı!) 
-O değil de helvanın şekeri mi az olmuş ne?
Fıstığı da koklatmışlar mübarek...
(Haklısınız oysa siz buraya beş çayına gelmiştiniz!)
...
Ne çok kokuşmuş duyguya hapis insan cümlesi... 
Ölüm bile onları kendilerine getiremedi... 
Getiremeyecek... 
Ölümün çare bulamadığı empati yoksunu sürüsel zihniyet! 
Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da...
Konuşmalar hep böyle sürüp gidecek...
İçerlerde bir yerlerde kaybolmuş gitmiş çocukluğumuzun hatırasıdır masumiyet... 
Anlamı bilinmeyen ve asla Dünire’nin kınası kadar bile merak edilmeyen ezber edilmiş dualardan sonra... 
Ahlar vahlar eşliğinde topluca evlere dağılınacak...
Bazılarımız için bunlar bile olmayacak...
Kendi cesedimizin elinden tutarak...
Kabire doğru ilerleyeceğiz...
Saat... 
Dünyalıkların önemsizliğini idrak saati.
Hakikati görmezden gelenlere gösterilecek zamanın saati...
Kaçınılmaz son...
Bu sefer acının çağırdığı cümleler dökülecek ölü dillerimizden...
Tevbe vakti geçti mi diye son bir umutla...
Kapı hızla vuruluyor vakit o vakit...
Gitmem gerek diyemeden anne ile vedalaşamadan gidenlerden biri de ben... 
Dedim ya ölümümüze gerçekte içleri yanarak annelerimiz ağlayacak sadece ve sadece... 
Olmak ya da olmamak...
Dua... 
Kader... 
Devamı Kabir de... 
Yorumlar (0)
12
az bulutlu