banner4
17.02.2022, 15:50

Karama Karalama Oku Oku Anla-1

“ŞÜKÜR”

Hu millet toplaşın hele yanıma. 

Söyleyeceklerim var. 

Önce kendime, sonra sizlere.

Evet başlayalım.

Nimeti inkar etmeyin. Nimet sahibini unutmayın. 

Şükrü bilinmeyen elden alınır. 

(-Tamam vaazın bitti ise gidebiliriz mi?)

Hayır vaaz değil bu kesinlikle oldum olası sevmem zaten vaazları iyileşmemiz için iki kelam kabul edin anlatacaklarımı. 

Malum evren boşluk kaldırmaz ben demezsem benim yerime olumsuz diyeceklerle doldurur yürekleri. Müsaade edin az daha ekleyeyim.

(-Hım işimiz de vardı ama uzun olmayacaksa okuyalım biraz daha olur.) 

Şu aralar devamlı şikayet dilini kullanan insanlardan gelen bir bıkkınlık var üzerimizde. Ağızlarını açar açmaz başkaları için nimet onlar için külfet olanın derdiyle dert yanıp duran onca kendini yerini bilmez insandan yorgun yüreğimiz. 

Hangi birini sayayım ki size.  

Bekar evlenmek isteyen kızın yanında devamlı kocasından dert yanan mı ararsın...

Çocukları çok sevip istediği halde çocuğu olmayan kadının yanında son sürat çocuklarından dert yanan mı ararsın...

Evi olmayan, kirayı zor ödeyenin yanında villa gibi evinin eksiklerinden dert yanan mı ararsın...

Arabası olmayan, karda kış da toplu taşımalarda koşturmak zorunda olanın yanında son model arabasının bakım masraflarından dert yanan mı ararsın...

İşi olmayan, borçlarla boğuşanın yanında işininin zorluklarından dert yanan mı ararsın... 

Ne ararsan var! 

Bu listeyi daha uzatabiliriz de gerek yok.

(-Bizce de yok. Sonuca gelsen de işimize dönsek biz de.)

Haklısınız lafı dolandırmayım malum sözde cimri sükutta cömert olmak gerek hemen asıl söyleyeceğime geleyim. 

Elbette ki buradaki olaylarda zorluklar var ancak bu zorlukların anlatılacağı kişiler iyi seçilmeli, 

Nerde ne zaman- kimle ne şekilde konuşacağımız iyi bilinmelidir. 

Bizden daha zor durumu yaşayan insanların yanında konuşacaklarımıza dikkat edip sınanmadıklarımıza ilişkin acı yarıştırmaya girmemeliyiz. 

Karşımızda ki insanların karnı açken onlara pırlantamızın taşının küçüklüğünden dert yanarsak pek tabi onlarında ağzımıza kürekle vurası gelir. Bizden nefret eder, konuşmak istemez uzaklaşırlar.  Hoş biz bunu da anlamaz üzerlerine üzerlerine gidersek sonrasında karşılaşacaklarımıza da katlanmamız gerekir. 

Bir bakmışız ki Allah (cc.) kullarının kalbini bu kadar kırıp yoran diğer kullarının elinden verdiği nimetleri almış o dert yandıkları hop gitmiş ellerinden kalakalmışlar ortada. Olmaz diyebilir miyiz? Hayır elbet. Sonunun ne olacağını kim bilebilir.

(-Doğru diyorsun.) 

O nedenle her nimete kendi cinsinden şükretmeyeli bilelim. Zihnimize iyiyi koyalım ki konuştuklarımız da iyi olsun. Kalple, dille, bedenle her daim nimeti de külfeti de vereni bilip ona inanıp şükredelim. 

Bu zamana kadar şikayet diye bir amel duyan olmamış hiç ama sabır, şükür, tevekkül diye bir sürü amel duyulmuş. 

Zaten yükleri ağır olan insanların üzerinde bir de biz yük olmayı bırakalım. Herkesin derdi kendine derttir ağırdır. Herkes bu dünyada imtihandadır elbet ancak bazı dertlerin daha ağır olduğu açıktır.

Mesela; Evladı ölen annenin derdiyle, çocuğunun maması yeni aldığı daha taksidi bitmemiş halının üzerine dökülmesi derdindeki annenin derdinin aynı olduğunu söyleyebilecek yoktur herhalde. Bunun gibi pek çok örnek vardır ağırlıkları arasında dağlar kadar fark olan. 

Dertleşmek de ihtiyaç tabi insana. Bizler dertlerimizi kendi durumumuza uygun kişilerle paylaşmaya özen gösterelim ki istemeden da olsa kırmayalım o daha ağır yükler taşıyan yürekleri. Unutmayalım bu hepimizin üzerine tayin edilmiş bir sorumluluktur. Her şartta Elhamdülillah diyerek Aşkın ülkesine yolcu olma duasıyla...  

Söyleyeceklerim bugünlük bu kadar. 

Zaman ayırdığınız için hepinize minnettarım. 

(-Haklısın bu şekilde düşünmemiştik. 

Sağ ol deneyeceğiz söylediklerini.)

“Şükürsüzlük ne haddimize, şükürler olsun her halimize.” (Hz. Mevlana) 

Şükürle kalın... 

Yorumlar (0)
12
az bulutlu