banner4
23.01.2021, 11:33

KAĞIT TOPLAYICILAR DEYİP GEÇMEYİN

Mahallemizde, sokağımızda, gittiğimiz tatil yörelerinde, velhasıl her yerde çöplerden veya dükkanların/marketlerin önünden, oldukça zor ve sağlıksız koşullarda kağıt, plastik veya cam şişe toplayanları her zaman görürüz.

İşte ben bu makalemde bu konuyu farklı açılardan ele alıp dikkat çekmeye çalışacağım.

Eurostat verilerine göre, Türkiye 2019’da 11,4 milyon ton ithalatla AB ülkelerinden en çok çöp/atık madde ithal eden ülke oldu. Tabi buradaki çöpten kasıt, yurt içinden karşılayamadığımız kağıt, plastik ve cam üretiminde gerekli hammadde atıkları.

Mesela kalemlerden birisi olarak, 2018’in ilk çeyreğinde İngiltere’den 27 bin 34 ton ve Almanya’dan da 50 bin ton plastik atık ithal ettik. Çünkü Türkiye’mizin plastik üretimi için gerekli hammaddesi yeterli seviyede değil. Bu 2 şeyi gösteriyor: Türkiye’de plastik üretimi, yani ihtiyacı yüksek, ve hammaddeyi tedarikte yetersiziz. Türkiye’nin 2004’ten bu yana AB’den plastik atık ithalatı tam 173 kat artmış. Üzerinde çok yönlü düşünülmesi ve alternatif iç tedarik yolları bulunması gerekir.

Kağıtta da benzeri bir durumla karşı karşıyayız. Ülkemizde kağıt ve ambalaj sanayiinin can suyu olan hurda kağıt, fabrikaların kapasitelerinin % 80’i ithalatla karşılanmakta iken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 3 Eylül 2020 tarihli genelgesi ile bu oranı % 50 ile sınırlandırmış, iyi de olmuş. Yani kağıt/ambalaj üreticisi fabrikalar, yıllık kapasitelerinin en çok yarısını ithalatla karşılayabiliyor, diğer yarısını içeriden tedarik etmek zorundalar anlamına geliyor bu.

Öte yandan akıllı yatırımlar ve uygulanan projelerle, kağıt sanayiinde 2019’da 1,1 milyon ton ihracat gerçekleştirildi, ki sektörün hedefi 2023’te 6 milyon tonun üzerinde ihracat gerçekleştirmek. Bu gelişmeler de çok memnuniyet verici.

Cam hammaddesi temininde daha şanslıyız. Cam üretiminde kullanılan en önemli girdiler kum, soda, dolomit, kuvartz maddeleridir ve ülkemizin bu kaynaklar açısından zengin olması nedeniyle, Türk Cam Sanayii % 98 oranında yerli hammadde kullanmaktadır. Yıllık üretim kapasitemiz 3,5 milyon ton civarında.

Cam üreticilerinin, kapasitelerinin % 40’ını içeriden karşılamaları gerekiyor ve işte bu noktada sorunlar yaşanıyor. Çünkü cam atıkları tedarik etmek, plastik ve kağıt kadar kolay değil. İç piyasadan cam atıkları tedarik edebilmeleri demek, hem % 30’lara varan üretimde enerji tasarrufu ve hem de kotayı doldurdukları İçin parasal cezaya düşmemeleri demek anlamına da geliyor.

Bunların yanısıra, bugün birçok ilimizde katı atık dönüşüm tesislerimiz var. Türkiyemiz bu alanda son 15-20 yılda önemli atılımlar yaptı. Her anlamda gurur verici bu.

İşte tüm bunların tedarikçileri alanında, bir yandan kendi nafakalarını kazanırken, aynı anda ülkesine hizmet eden sahipsiz bir sektör oluştu: Çöp toplayıcı insanlar.

Çoğumuz, bu atıkları üreten kendimiz olduğumuz halde, çöp bidonlarının yanından bile geçmemeye, geçerken burnumuzu tıkamaya, başımızı çevirmeye çalışırken, bu insanlar işsizlikten ve çaresizlikten bu işi meslek edinmek zorunda kalmışlardır. Düşününce, yaptıkları işin hem fert olarak herbirimizin, hem de ülkemizin ne kadar faydasına olduğunu anlarız.

Bugün için Türkiye’de sayılarının 500-550 bin kişi olduğu tahmin ediliyor.

Merkezi Ankara/Kızılay Bayındır 1 Sokak 5/18’de olan SATDER (Sokak Atıkları Toplayıcıları Derneği) isminde kurulan bir dernek de var. Bu derneğin sitesindeki açıklamalara göre, önceki yılda 4 milyon ton civarında atık kağıt toplanmış.

ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) açıklamalarına göre ise, 2018 yılında 650 bin ton kağıt atığı toplanmış ve sadece atık kağıt toplanarak ekonomiye 3,6 milyar lira civarında bir katkı sağlanmış. 

Tüm atıkların (belediyelerin topladıkları, vs) geri dönüşümünden ise yine aynı yıl için ekonomiye sağlanan katkı 35 milyar liranın üzerindeymiş, ki bu yıllık 5 milyar dolar ithalattan tasarruf anlamına geliyor.

Neticede işsizlikten dolayı bu işi yapmak zorunda olsalar da, bizim insanlarımız olan, hem kendi rızıklarını kazanan ve hem de ekonomiye önemli katkılar sağlayan bu vatandaşlarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. Kendi STK’ları yani dernekleri vasıtasıyla dertlerini ve taleplerini duyurmaya çalıştıkları, ancak bunun yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.

Peki, bu insanların herşeyden önce insan olduğu ve de bizim insanımız olduğu, sosyal güvenceden mahrum çalıştıkları, birçoğunun bir aile geçindirdiği, hatta çocuk okuttuğu vs dikkate alınarak ve sosyal devlet anlayışı ile;

1- Günde ortalama 9-10 saat koşuşturup çalışarak 150-200 TL civarında kazandıkları anlaşılan bu insanlarımızın, her türlü sosyal haktan mahrum oldukları dikkate alınarak, bu kişilerin SSK primlerini devlet olarak ödeyemezmiyiz?

2- Mesela bunların herbirini belirli şartlar dahilinde asgari ücretten SSK primleri ödense, ilaveten belirli baremler/limitler/şartlar konularak aylık 300 lira ile 1000 lira arasında değişken harçlık da verilse, çok mu uçuk öneride bulunmuş olurum?

3- Her ilde valilikler ve belediyelerin ortak koordinesi ile, bu insanların peyderpey asgari ücret üzerinden SSK primleri ödense; Valilik/Kaymakamlık bünyesindeki bir kısım Sosyal Yardımlaşma Vakıfları üzerinden ve/veya İl/ilçe Belediyelerinin Sosyal Hizmetler Birimleri üzerinden bu husus bir şekilde halledilebilir diye düşünüyorum.

4- Bunun istismar edilmemesi için de, her ay için asgari şu kadar kağıt/plastik ve/veya cam toplayıp üreticiye yada aracı toptancıya bunları teslim ettiğini tevsik etmek zorunluluğu getirilse ve bu şekilde çalışan insanlara, ellerine verilecek karne şeklindeki manuel bir defter/karne türü tasdikli evrak üzerinden bu takip edilebilir.

Belirlenen limitlerin altında kalanların o aya mahsus primleri ödenmez veya ilave harçlıkları verilmez şeklinde bir kural konulabilir mesela. Bu şekilde bir otokontrol sağlanamaz mı?

5- Bizler de evlerimizde, evsel atıkları ayrı, kağıt atıkları ayrı, plastik atıkları ayrı, cam atıkları ayrı biriktirip, bu şekilde çöp konteynerlerinin yanlarına bıraksak ve bu şekilde hem toplayıcılara kolaylık sağlasak, hem de ülkemiz ekonomisine de çevre temizliğine de dolaylı katkımız olsa, daha güzel olmaz mı?

Bugüne kadar olayları önemsemeyerek, hatta küçümseyerek ne kazandık?

6- Bir çok ilde ve ilçede kısmen olmakla birlikte yine de yetersiz olan bir konu olarak, belediyelerimiz de klasik çöp varillerinin yanısıra, bu 3 ana atık (kağıt, plastik ve cam) konusunda en azından her sokakta bir kaç tane ilave atık konteynerleri temin edip bulundursalar, bu şekilde alt yapı hazırlansa çok şey değişmez mi?

Neticede;

-Bu tür atık madde ihtiyacını kendi ülkemiz içinden temin edemediğinizden yurt dışına ithalat bedelleri olarak ödediğimiz milyar dolarlar bizim paramız,

-Toplayıcı insanlar, bizim insanlarımız

-Belediyeler, bizim belediyelerimiz,

-Sosyal hizmetler müdürlükleri, bizim müdürlüklerimiz,

Yani bu ülke, bu vatan ve bu insanlar bizim. O halde gelin bu konuya da eğilelim sahip çıkalım, ciddiye alalım ve başaralım. 

Hem daha temiz bir çevre için, hem milyar dolarları bir başka ülkenin çöpüne vermemek için, hem de bu işi yapanlara destek olmak için başaralım bunları.

Lütfen!..

Yorumlar (3)
Ahmet Hoca 3 yıl önce
Çok güzel bir konuya değinmişsin kardeşim. Çöpleri evde ayrıştırmak konusunda çok geç kaldık. Batı ülkeleri bu konuda örnek alınmalı.
M. Emin ZARARSIZ 3 yıl önce
Kıymetli Müsteşarım,
Çok saygı duyduğum ve birer kahraman olarak değerlendirdiğim “çöpten toplayıcılar” meselesini yazmış olduğunuz için teşekkür ederim. Ancak uygulanabilme kabiliyeti zor olan (biraz da popülist) önerileriniz yerine sektörün düzenlenmesi konusundaki önerilere yoğunlaşılmasının daha doğru olacağını düşünürüm.
Sefa Yayla 3 yıl önce
Üstad çok güzel konulara değiniyorsunuz. Teşekkürler
12
az bulutlu