banner4
08.07.2022, 12:14

İNSANLARI TANIYORUM…

Avukatlık mesleğini icra ile birlikte insanları daha iyi tanıyorum. Adaletin kapısına düşmüş olanların ne kadar çok beklentiye ve umuda açık olduklarını görüyorum. Doğrusu bu zayıf taraflarını ‘sömürmek’ kolay görünüyor. Ama ben zor olanı seçiyorum. Tıpkı Hâkimlik mesleğimde olduğu gibi dava konusu olaylarda neden ve sonuç ilişkileri ve deliller üzerinde durarak, dosyaları doğru bir şekilde insanlara değerlendiriyorum. Tabi bu şekildeki bir yaklaşım avukatlıkta maddi kazancımı doğrudan etkiliyor. Maddi olarak kazanamasam da manevi kazanç elde ediyorum.

Her şeye yeniden başlamak güzeldi... Kamu avukatlığı ve Hâkimlik sonrası 2017’de serbest avukatlığa başladım. Bir zaman hiç müşterim olmayışına hayıflandım. Ama sonra kendi kendime “Bununla gurur duymalısın. Ankara’da Yargıtay’da Hâkim olarak görev yaparken bir kere olsun geleni gideni tanış yapmamış, müşteri olarak tutmamışsın, bundan daha güzel ne olabilir ki” dedim.

Serbest avukatlık mesleğinde 5. yılıma girdim. Ve ben hâlâ başladığım yerdeyim. Davasını bana vermek isteyenlere önce gerçeği söylüyorum. Buna inanmak istemiyorlar, olsun, davayı doğru amaç üzere takip edeyim de benim için onurlu kazanç bu olsun. Aldığım davanın sonuçlarını 30 yıla yaklaşan hukuk tecrübemle biliyorum. Bu da bana vicdanen yalan söyleme imkânı vermiyor. Böylece müvekkilleri aldatmamış oluyorum. Bunun bazı sonuçları var: Görüşmelerimde “Madem sonuçta ceza alacağım ya da davayı kaybedeceğim, sana neden davayı vereyim?” diyenler başta benim adalet yolumdan çekiliyorlar… Diğer bir kısmı ise “Madem sonuç bu, o zaman sana az bir ücret vereyim” diyorlar ki benim de isteğim bu, “kazanılamayacak bir davayı kazanacağım” demiş olmamak ve insanların helalliğini almak…

Tuhaf olaylarla karşılaşıyorum: Mesela birisi gelip bana avukatının nasıl kendisini kandırdığını anlatıyor. Oğlu hakkında kasten öldürme suçundan yürütülen davasında, “avukatla 100 bine anlaştığını, yarısını peşin verdiğini, avukatının vaadine göre ‘oğlunun bir-iki ay içinde tutukluluğunun sona ereceğini ve sonuçta davadan beraat edeceğini’ umarken, mahkemede oğluna 24 yıl hapis cezası verildiğini” söylüyor. Ben ise bu anlatılanlara üzülerek, dosyayı incelemek için süre istiyorum. İnceleme sonucunda mahkemenin kabulünü doğru bulduğumu ve cezanın az nispetle inebileceğini ifade ediyorum. Baba ise ağzımdan yalan sözler duymak istiyor, yalana inanmak istiyor, benden “Beraat edecek” dememi bekliyor, bir türlü istediği cevabı ona vermiyorum ve bu kez bana kızıyor… Sonrasında beni cezalandırırcasına dosya inceleme parası bile vermeden, ‘daha iyi bir avukat bulayım, oğlumu hapislikten kurtarayım(!)’ diyerek büromdan ayrılıyor…

Anladığım şu: İnsanların duygularına hitap eder, onların dümen suyuna girersen, seni çok seviyorlar, böylece çok para kazanıyorsun. Belki sonrasında arkadan küfür ediliyor. Ama “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor”. Dürüst ve doğru olursan, maddi anlamda yeterince kazanamıyorsun ama kimsede sana arkandan “hakkım haram olsun” demiyor… Tercih ve yol ayrımı burası: Bu dünyada mı kazanma, yoksa öte dünya da mı kazanma meselesi…

Bir de şu var: Eğer ki “Yargıtay da, şurada burada yüksek mevkilerde adamım var, senin işi hallolmuş bil!” dersen, acayip kazanıyorsun(!) Bu tür sözler insanlar nezdinde pek itibar görüyor. Kimsenin “Peki bu adalet olur mu?” gibi bir endişesi yok… Hele de onca yüksek Hâkimi ve savcıyı ‘sanki rüşvet alıyor’ gibi göstermemin vebali kimedir, bu şekilde adalete verilen zarar ne, bunun hesabını yapan bile yok!..  ’Hâkimler nezdinde itibarlısın ya, o zaman istediğin rakamı rahatça söyleyiveriyorsun, hemen onlarda veriliyor.’ Çok tuhaf insan ilişkileri bunlar. Vekalet ücretine bir de ‘Hâkimlere verilecek pay’ eklenince, kazanç üstüne kazanç(!) Kısa zamanda köşe dönmece yöntemi(!) Aklım ve vicdanım almıyor bunları!

Her neyse…”Beş yıl boyunca gördüklerin bildiklerin sende kalsın, bu gerçekleri bilmek istemiyoruz!” diyenleri duyar gibi oluyorum. Üstelik bu tür kişiler, etkin ve yetkin kimselerse, daha fazla konuşmamak icap ediyor… Unutma ki Hâkimken de benzer konularda “Sorunlarımız var, konuşmalıyız” dedin, bak başına neler geldi…

Ariflere sözün kısası şimdilik yeterli...

Yorumlar (0)
12
az bulutlu