banner4
07.12.2019, 11:18

İNSAN HEDEFİ OLANDIR    

"İki günü eşit olan ziyandadır"
Bu söz çok kimse tarafından, daha çok çalışmak, her gün biraz daha çalışmak gibi algılanmaktadır.
En büyük yanılgı da burada başlamaktadır.
Burada sunulan mükemmel şifre: Hedeftir.
Aksi takdirde her gün biraz daha fazla çalışma veya gayret gösterme mantığı insanda hayal kırıklığı ve tıkanmaya sebep olur. Eşitliği bozup ziyanda olmamak için her gün birer dakikalık fazla gayret göstermeye kalkışılsa bile bir zaman, sonra dakikalara yetişilmez olunur.

Bir insanın, bir gün aşka gelip, kendine bir fırsat oluşturup on beş yirmi sayfa kitap okuması bir arzu bir hevestir. Ama aynı insanın her gün mutlaka bir zaman ayırıp iki sayfa da olsa okumaya karar vermesi bir hedeftir. Bu insanın her gün iki sayfa da olsa okumaya devam edebilmesi ise hedefine ulaşmaktır. Birinci insan bir hevesle yirmi otuz sayfa bile okusa, ikinci bir heves ya gelecek ya gelmeyecek olduğu için o kitabın bitirilmesi mümkün olmayacaktır.

İkinci insan her gün iki sayfa okumaya devam ettiği için o kitap belki iki ayda bile olsa üç  ayda bile olsa bitecektir. Sonuçta kitabın okunması ve bitirilmesi gerektiği için o kitabı kendine hedef koyabilen, hedefi olabilen bitirmiştir.

Her sabah işe gidip akşam evine dönen insanların sayısı çoktur. Ama kişi, çalıştığı kurumun hedeflerine yönelik görevini yerine getirirken, kendisine de kurum içinde veya hayatta bir hedef belirleyebiliyorsa o kim-senin çalıştığı işindeki verimliliği de artacaktır. Ondan iş yeri de müşteri de memnun kalacaktır.
Bu kimse sürekli olarak yenilikleri takip eder. İhti-yaca herkesten önce cevap verir ve değişimi dönüşümü herkesten önce fark eder.

Farkın farkında olduğu için de işinde sürekli yeni alanlara yeni planlamalara imza atmaya başlar. Bu da onun çalıştığı kurumda yükselmesine veya sınıf atlamasına veya başka yerlerden transfer teklifi almasına sebep olur.
Böyle bir sınıf atlama durumu söz konusu olmasa bi-le en azından bulunduğu konumdaki yenilikleri takip ettiği için, işini her zaman ve her dönemde yine en iyi ve konjonktüre en uygun halde yapmaya devam edecektir ki bu da çok büyük bir başarıdır. İnsan, hedef ile hayal arasındaki farkı iyi belirlemelidir.

Yeni işe başlayan birisinin ileride bir otomobil bir daire bir yazlık vb. alacağım diye düşünmesi hedef olamaz. Bu ancak hayaldir. Bu hayal insana mutluluk verse de çok kısa bir süre sonra hüsrana ve yıkıma dönüşür. Moral bozukluğuna sebep olur. Farklı arayışlara yönlendirmeye başlar. Bu ise sosyal hayatın doğal yapısına uygun olmadığı için insanı normal yaşantının dışına iter. Marjinalleştirir. Bu durumda kişi arzu ettiklerine kavuşmuş olsa da bu kez toplumun normal tabakasında olamamanın sıkıntıları kendisine rahat ve huzur vermeyecektir. Sonuç yine sıkıntı, tasa, kaygı vb olacaktır.
Ama aynı kişi, yeni başladığı işinde bulunduğu işi kendi konumunda olanlardan daha iyi yapabilmeyi hatta bir adım daha öte bu konuda çevresinde aranan kişi olabilmeyi düşünürse bu hayal değil mükemmel bir hedeftir. Kendimiz de herhangi bir konuda en iyiyi aramıyor muyuz?
Dişimiz ağrıdığında en iyi dişçiyi, arabamız tamir istediğinde en iyi ustayı, yemek yiyeceğimiz zaman en iyi restoranı, tatil yapacağımız zaman en iyi tatil mekanını, kişisel bakım için en iyi kuaförü vb. aramıyor muyuz?
İşte bize tavsiye edilenler de aslında hedeflerini belirleyip mesleklerinde en iyi olan kimseler ve kurumlardan başkası değildir.
Bir manavın bir doktordan, ya da bir kuruyemişçi-nin, bir maden işçisinden, bir kundura tamircisinin bir kuyumcudan "aranan" olma bakımından zerre farkı yoktur. Dünyada insan var olduğu sürece meyve ve sebze tüketecektir. Öyleyse manav olmak ölmez bir meslektir. Bu, bu kadar basittir... Bir manav düşünün.
Sebze ve meyvelerini özenerek rafa dizip, müşteri-sine güler yüzle ve ezik çürük olmadan en kaliteli ürü-nü en uygun fiyata verdiği gibi müşterisinin arzu ettiği sebze ve meyvelerini bulundurması, onun işinde aranan olmasını sağlayacaktır.
Ama hepsi bu kadardır işte. Bir manavın manavlık konusundaki hedefi ne olabilir ki, diye akla gelebilir. Olmaz olur mu?
Örneğin enginarı satmak ile ev hanımlarına poşetler içinde hazırlanmış olarak sunmak arasında artı satış ve artı memnuniyet yönünde bir fark varsa ki var, bu farkı görebilmek bir hedeftir. Sonra bu hazırlama işini poşetlere koyup bulunduğu sokakta evlere istek üzere çırakla servis etmek bir hedeftir. Sonra bunu kavanozlara koyup, kendisinden müşterileri için bulundurmak isteyen esnafa üçer beşer kavanoz vermeye başlamak bir hedeftir. Sonra bunu bir marka etiket ile bulunduğu semte yaymak bir hedeftir. Sonra bu işi marketler zincirlerine taşımak bir hedeftir. Manava manavlığından hiç taviz vermeden enginar konusunda bir marka olmayı başarmıştır. Manavlığı ise nostalji olarak devam etmektedir. Bu anlatılan bir kurgu değil, yaşanmış başarı öyküsüdür. Burada tek fark manavın kendine hedef koyabilmesi ve farkı görebilmesi olmuştur.
Bu manav hayal kurmamıştır. Ama şu an hayal kuranların hayalleri bile onun malvarlığına yetişememektedir.
Genel olarak konuya baktığımızda, hedef önce hangi konuda ne yapacağına karar vermek olduğu kadar, tesadüfen de olsa, kader de desek, bulunduğu konumda en iyiyi olmanın yollarını aramaktır.
Bulunduğun işi kendin için yeterli, uygun, güzel, anlamlı vb. bulamayabilirsin. Ama olaya bir de pozitif açıdan baktığında unutmamalısın ki o beğenmediğin durum ve konum üzere olup da çok beğenilen konuma gelen, çok da başarılı olan kimseler vardır. Demek ki fark, bulunulan konum değil konumdaki bulunma şeklidir. Bu farkı sağlayan şey hedeftir.
İnsan, tabii ki memnun kalmayacağı işi yapmak zorunda değildir. İşte hedef, tam da bu noktada insana lâzımdır.
Arzu ettiği (hayal ettiği değil) işe veya konuma ulaşmak için girişimlerde bulunmalı ama o konuma gelmeden önceki konumunu da hemen terk etmemelidir.
"İşinden kovulmuştu şimdi şöhret oldu" veya "Filan işte iflâs etmişti, şimdi patron oldu" gibi haberlere heveslenmemelidir. Onlar zaten anormal bir durum olduğu için haber olmuştur.
Normalde böyle bir durum söz konusu değildir.
İnsan bir başka sahaya veya mesleğe yönelse bile bunun "niçin?"ini kendine sormalıdır.
Alacağı cevap "evet" olsa bile kendi içinde bulunduğu konumda "aranan" olmayı hedeflemen, bulunduğu konumu, "nasıl olsa vazgeçeceğim" düşüncesiyle savsaklamamalıdır.
İnsanın maddi hedefi olduğu gibi manevî hedefi de olmalıdır.
İnsan iki yönü de geliştirildiğinde ancak mutlu olabilen bir varlıktır. Eğer manevî yönden yani ruhsal yönden de beslenmezse mutluluğu yakalayamaz. Bu konuyu ilerideki bölümlerde örneklerle açıklama imkânımız olacaktır.


 

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
Tebrikler...
Çok güzel bir yazı...
12
az bulutlu