banner4
09.06.2021, 23:37

       İnsan akıllanınca daha az konuşur!

                      

Hakikatten bu ülke ve insanı adına çok üzülüyorum!

Üzülsek de inandığımız hakikatleri yazmamak da olmuyor.

Maalesef bundan on asır önce Anadolu Coğrafyasında Türk’ün macerasını “Malazgirt Ovasında” başlatan ruhun aksine, bugün “mahzun ve sahipsiz kalan” vatan toprağında her türlü değeri istismar eden ve daha çok kazanma hırsıyla; soluk soluğa yarışan bir kalabalık barınıyor!

Onun için diyorum ki; bizi hayatın yükünden kurtaracak ve bize her konuda destek olacak, destek olmasa da en azından köstek olmayacak dostlar edinelim.

Hayatın yükünü daha da ağırlaştıracak duyarsız ve bencil insanlardan uzak duralım.

Yoksa bu sosyal medyadaki çoğu kişi, hem sağlığımızdan hem de ömrümüzden eder bizi!

Özellikle sosyal medyada öyle bir kesim oluştu ki; kendisi gibi düşünmeyen, olayları kendisinin gördüğü gibi görmeyen ve değerlendirmeyen, üstelikte “eli kalem tutan” bu kişiler, insanların nefretini çeken bir üslupla herkesi aşağılamaya ve değersizleştirmeye çalışıyorlar.

Üstelik nasılsa bu yazdıklarımızı sahiplenen bir kesim var diyerek, yazdıkları yalanlardan da memnunlar bu insanlar.

Kendisi gibi düşünmeyenlerin "nefretini kazansalar” da "aşağılama ve hakaretlerinden" asla vazgeçmiyorlar.

Tabiri caizse bir “trol ordusuna” sahip, elinden ve dilinden “irin akan” bu kişiler cemiyetin ahlakını bozan ve onların doğru düşünmesinin önünü tıkayan bir misyona sahipler sanki.

Sosyal medyada gördüğümüz ve okuduğumuz, özellikle de vefat etmiş insanların arkasından ahlaksızca söz söyleyen insanların her paylaşımına cevap vermeye yetişemediğimizden dolayı; çoğunu görmemezlikten geliyor ve fazla zorlayınca da “engelleyerek” bu dertten kurtuluyoruz!

Gerek devlet adamları gerekse toplumun yakından tanıdığı edebiyatçı, düşünce adamı, sanatçı, din adamı ve ya siyasetçi olsun, bu ahlak yoksunu kesim için hiç fark etmiyor.

Bizim için değerli olsun ya da olmasın; isimlerini zikrederek kurduğumuz her cümleye karşı “en aşağılık seviye ile saldırmayı” marifet sayıyorlar.

Özelikle “yeni yetme tarihçi ve yazar müsveddeleri” oturdukları yerden “ kendi yalan tarihlerini yazarak”, ağızlarından salyalar akıtarak aptalca ve aşağılık bir üslupla kendileri gibi düşünmeyenlere hakaret edip küfretmektedirler.

Şunu anlatmak istiyorum.

Hangi fikri ya da hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun fark etmiyor.

Mustafa Kemal Atatürk, Sultan Abdülhamit, Necip Fazıl, Nihal Atsız ve ya Nazım Hikmet ismini duyunca “kuduz köpek” gibi saldıran bir kesim oluştu bugün ki cemiyette.

Onlara ait bir söz, şiiri ya da bir düşünceyi paylaşmak, aynı zamanda insanın başına dert almak demektir!

Atatürk diyorsun; o dinsizdi, Osmanlıya ihanet etti, İngilizlerle işbirliği yaptı diyor!

Abdülhamit diyorsun; Kızıl Sultandı, Osmanlı Devletini baskı ile yönetti, sonra belasını buldu diyor!

Necip Fazıl diyorsun; hemen, “Cumhuriyet düşmanı, kumar oynardı, kadın bacakları isimli şiir yazmıştı” gibi, ucuz, sıradan ve aptalca tepkilere muhatap oluyorsun!

Nihal Atsız diyorsun; ırkçıydı, Türk’ten başka kimseyi sevmeyen birisiydi diyor!

Nazım Hikmet diyorsun; o komünistti, vatan hainiydi, öyle olmasaydı yurt dışına kaçmazdı diye saldırılara hedef oluyorsun.

Mehmet Okuyan, Mustafa İslamoğlu diyorsun; onlar sünneti ve hadisi inkâr eden, dine zarar veren kişilerdir, hakaretlerine maruz kalıyorsun.

Düşüncelerinin ve ideolojilerinin (varsa tabii!) esiri olan, tek doğrunun kendi düşünceleri olduğuna inanan; okumayan, sorgulamayan insanların yaşadığı ülke olduk.

Maalesef toplum olarak bir sıradanlığın içinde debelenip duruyoruz uzun zamandır.

Bu sıradanlığın benim dünyamdaki karşılığı, üzülerek ifade ediyorum; “insan kalitesizliğidir!”

Okuyan insanın düşündüğünü, düşünen insanında yeni fikirlere açık olduğuna inanan bir insanım. Okumayı bir ihtiyaç olarak gören ve hayatını buna göre kurgulayan insanın bu ülkede aranılan insanlar olması temennisinde bulunuyorum.

Nasıl ki aç olan birisi açlığını hissettiği için yemek arar, bir insanda manevi açlığını hissederek okumalı, sorgulamalı ve böyle bir hayat sürerek onun tadına varmalı!

Daha önce tamamını sizlerle paylaştığım, Milli Eğitim eski Bakanlarından merhum “Hasan Ali Yücel’in” okumaya dair yazdığı bir makalede şöyle bir bölüm vardı.

“İyi bilmeliyiz ki okuduğumuz her satır, kafamızın içinde yeni bir düşünce âlemi yaratır. Ya eski düşüncelerimizi yerinden oynatarak onları canlandırır ya yeni bir düşünce ile varımızı artırır. Kitap, en gerçek bir dosttur. Dalgınlığa vurmadan okunan güzel bir kitaptan sonra, tıpkı çok sevdiğimiz bir arkadaşla konuşmaktan aldığımız tadı duyarız. Ona her an davetli gibiyizdir. Çağırmasına gitmesek bile o yine darılmaz, bıkmadan usanmadan bizi bekler. Biz yanına gidinceye kadar gözleri gözlerimize tatlı tatlı güler; açmaya ve çevirmeye başladığımız beyaz yapraklan sevinçten ellerimizi okşar…”

Anlatılanın bütününden habersiz milyonlarca insan, test etmeden kendi düşüncelerine hizmet ettiğine inandığı olumlu ya da olumsuz paylaşımların hatalarına ortak olmaktadır.

Bu bilgi kirliliğine son vermek mümkün değil.

Eskiden insanlar kitap okur, kitabî konuşurdu!

Şimdi sosyal medya çıktı mertlik bozuldu.

Ben de bu durumdan uzun zamandır şikâyetçi olduğum için ismi üzerinde en fazla bilgi kirliliği oluşturulan birkaç düşünce adamımızın düşüncelerinin slogan haline dönüştüğü sözlerinin metinler içinde ki yerini sizlerle paylaşmıştım birkaç yıl önce.

O makalem sadece kendimi rahatlatmak içindi!

Çünkü kimsenin umurunda bile olmadı!

Devlet ve düşünce adamlarının, siyasetçilerin, şairlerin sözleri; ya sözün kendisine ait olmadan paylaşılması ya da o sözün anlam ve maksadını yerle bir edecek şekilde eksik paylaşım yapılması kanaatimce  “haddini bilmezlik” ve  “kul hakkına girmektir.”

Kızılderililer der ki; “insan akıllandıkça daha az konuşur.”

Fakat bizim ülkemizin yaş aldıkça akıllanacağı yerde daha kötü olan insanlarını görselerdi bu sözü ettiklerine pişman olurlardı.

Kendisini; okuyarak, araştırarak ve sorular sorarak geliştiren insan;“hayattan ne istediğini bilen insandır” diye düşünüyor ve inanıyorum.

Son olarak Almanların ünlü düşünce adamı Goethe’nin sözüne başvurup, anlatmaya gayret ettiğim meramımı bu söz üzerinden bir kez daha ifade etmek isterim;

İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor; fakat, bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum. “

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.

                                                                                                                                      

Yorumlar (0)
12
az bulutlu