banner4
15.01.2020, 12:21

İNFİAL

Yürürlükten kaldırılan ceza usul yasasında "suçun toplumda infial uyandırması" bazı özel durumlarda tutuklama sebebi idi. İnfial uyandırmak koşulu, toplumun suçla orantılı olmayan cezalandırma talebini karşılamak ve  toplumu sakinleştirmek için teşri organı tarafından bulunan bir çare olsa gerek.

Suça konu olayın  vuku bulduğu iddiası ortaya atıldığında hantal yargı kurumu düşünüp taşınıp harekete geçene kadar toplum ortak bir nefret ve öfke duygusunu çoktan köpürtmeye başlamıştır bile. Medyanın sunduğu şekliyle ve o kadarıyla olayları izleyen, her an etkilenmeye açık ve her an sistem tarafından suistimale hazır olan birey, yaşadığı öznel dünyaya göre suçluya karşı değişen oranlarda öfke, nefret ve tiksinti duyabilir. İçinde bir köşede sürekli ışıyan infial kıvılcımı körüklendikçe ateşe dönüşür. Herkesin ateşi diğerlerine sıçrar ve giderek yangına dönüşür. Yangın ne kadar büyükse o kadar etkili olur. Suçluyu, toplumu, adaleti, insan olmayı, var oluşu ve hatta kendini küle çevirir. Mahiyeti nedeniyle infial genellikle kendi doğal seyrinde bırakılmaz ve muayyen bir hedefe yöneltilerek çoğalması için körüklenir.

İnfial ne kadar büyükse o kadar etkili bir sopadır, suçlunun üzerinde. Bu sopayla sadece suçlu değil, suç bahane edilerek suçlunun içinden çıkıp geldiği toplum kesimi ve değerler manzumesi de dövülür.

İnfial aynı zamanda ilkel bir hüküm verme ve duygularla yargılayıp vahşice ceza verme talebidir de. Tek kişiyken makul davranabilen bireyler, toplum haline geldiğinde asgariye inen ve eşitlenen düşünme yeteneğine bile ihtiyaç duymadan ölçüsüz ve insafsız bir öfke selinin parçası olur.

Günlük hayatında konforunun devamı için birçoğu saçma olan kanunlara uygun davranma zorunluluğu hisseden bireyler, infial duyduğunda hukuku, mahkemeyi, yargıcı çiğneyerek suçluya en ağır işkencelerin ve cezaların uygulanmasını talep eder.Mahkemelerin yargılama yetkisini yağmalar. Yargıcın irad edeceği kararın kendi infialiyle uyum içinde bulunmasını ister.Tatmin olana kadar suçun ve suçlunun üzerinde tepinir.

Tam da burada, kamuoyuna mal olmuş bir tecavüz isnadı ve devamında gelişen olaylar zincirinden bahsetmek yerinde olacaktır. Olay Adana'da vuku buldu.Müşteki ve sanık, ikisi de çocuk sayılacak yaşta. Kız, hamile kalmasının faili olarak daha önceden tanıdığı  oğlanı işaret etti. Haliyle, tecavüz iddiası kızın babasında infial uyandırdı. Babayla birlikte sosyal çevrede de infial uyandırmış olmalı. Derken, kızın babası kafasında kurduğu mahkemede yargılamayı yapıp çoktan hükmünü vermişti.Verildiği anda kesin olan ve itiraz mercii bulunmayan hükmün infazına başladı. Tecavüz olayının faili ve şüphelisi olarak gördüğü oğlanı öldürdü. Kamuoyu zehirli diliyle ölen oğlanın hatırası üzerinde tepindi durdu, sanık linç edilmeyi hak etmişti onlara göre ve cezalandırılması için vicdanların mahkemesinde yargılanması yeterliydi ve isabetliydi.

Herşeyin tüketildiği, saman alevi gibi bir anda parlayıp söndüğü ahir zamanda olay kısa süreliğine gündeme yerleşti. Sabahları işe giderken okunan gazetelerin üçüncü sayfasında, akşam misafirliklerinde, mesai saatini hızlandırmak için konudan konuya atlayan kamu çalışanlarının sohbetlerinde, kahvehane köşelerinde, her konuda bilgisi olanların katıldığı  açıkoturumlarda, mimikleriyle haber sunan spikerlerin ağzında, gizli veya açık bir şekilde kızın babasına taltif içeren sözler sarfedildi. Ekseriyet, adamın haklılık derecesinin yüksekliği hususunda mutabakat sağladı. Televizyon kanallarında yayınlanan ve  izleyicinin boş zamanlarını faydalı bir iş yapıyormuş hissi uyandıracak şekilde geçirmesini sağlayan programlarda bilimsel görüşlerine başvurulan akademisyen, köşe yazarı, kişisel gelişim uzmanı, yaşam koçu, emekli asker ve sair ünvan sahibi kişiler olaya bir de baba açısından bakmaktan söz ettiler.

Mütecanis olmayan koro mensupları arasında bulunan emekli savcı, uzman avukat, eski askeri hakim gibi bilumum hukukçular da mütalaa beyan ettiler. Ancak, yükselen infiale katılmakla yetindiler ve babanın öfkesinden maktulü kaçırıp mahkeme huzuruna çıkmasını sağlayamayan çürümüş yargı aygıtına dikkat çekene rastlanmadı.

Bu arada, hayat ve devlet devam ediyordu, resmi tıp kurumu birtakım testlerden sonra kızın başkasından hamile olduğunu ortaya koydu. Geriye, aklandığını göremeyen müteveffa çocuk ile acılı bir babanın feryadı kaldı. Toplum ise olaydan haberi yokmuş gibi kaldığı yerden infial duyacağı başka konulara yöneldi.

Başka konu deyince, arabasını kalabalığa doğru sürerek yaralamaya sebebiyet veren oğlunu cezadan kurtarmak için hakimlik mesleğinden feragat edip avukatlık yapmaya başlayan annenin hikayesi geliyor akla.

Sanığın arabasını etraftakilerin üzerine sürmesinin görüntüleri kamuoyunun başından aşağı sabah akşam boca edildi ve doğal seyrinde oluşan infial körüklendikçe körüklendi. Farklı zaman ve koşullarda tutuksuz yargılanma ve sonucunda para cezasıyla mahkum olma ihtimali bulunan sanık aylarca tutuklu kaldı.

Toplum infialin muhatabına müebbet hapis cezasını bile yeterli görmezken, aylar sonra verilen tahliye kararı nedeniyle sanık ve annesine karşı infial dalgasını yükseltti.

Kendisini kurşunların önüne atarak oğlunu kurtaran film kahramanı gibi, "oğlumu savunmaya gururla devam edeceğim!" diyerek göğüsledi öfke dalgasını. Bu sözlerde Romalı senatörün "Kartaca yıkılmalıdır!" kararlılığı gizli. Bilahare toplum denizi infialin etkisiyle çalkalandı ve yargılamada aceleci iken, olayda adı geçenleri ağır ağır linç etmekte bir o kadar sabırlı davrandı.

İnfial, kalabalıkların ilkel yargılamasıdır. Ortak öfkenin med cezirinden sonra sular sakinleştiğinde hırpalanmış bir adalet duygusu ve kötürüm bir yargı aygıtı kalır.

Şeklen kolektif bir vicdanın mevcut olduğu söylenebilir ve bu vicdanın sahibi olan kamu çoğu kez linç ederek tatmin olur.

Kamuda merhamet bulunduğunu ileri sürmek ise ispatlanması zor bir iddiadır.

(Hüseyin Erdal-15.01.2020)

Yorumlar (0)
12
az bulutlu