banner4
06.05.2021, 23:26

HUKUK KÜLTÜRÜMÜZ DE DEĞİŞECEK Mİ?

Yeni Anayasa’ya yöneldiğimiz şu günlerde bazı hukuk kültürü sorunlarımızı yeniden konuşmalıyız.

Bana göre hak ve hukuk esaslarına dayalı bir devlet yönetiminde "Adalet, Meşveret, Muavenet" ilkeleri esaslı unsurlardandır.

Adalet, devletin hukuk kültürü temelinde, hakları hakkaniyete uygun şekilde  dağıtmasını; meşveret önemli ve büyük işlerin, egemenliğin sahibi millete danışılarak yapılmasını ve toplumdan ortak rızanın alınmasını; muavenet ise sosyal devlet ilkesiyle, yardımlaşmayı ve dayanışmayı esas alır.

Bu üç esas kavram üzerinden, diğer hukuki unsurlar da yerleştirilebilir. Örneğin liyakat ve ehliyet, kanaatimce adalet ilkesinin bir gereği olabilir. Özgürlük, meşveret (danışma) esasının bir bileşenidir. Özgürlük kavramı ayrı bir ilke olarak da düşünülebilir.

Önemli olan Yeni Devlet Anayasa’sında 'yeni kavramlar' bulmak değil, hakkın ve hukukun esaslarını fiilen devlet düzeninde ve toplumda yürürlükte tutmaktır.

1982 Anayasa'mızın mevcut hükümlerine, daha fazla hukuksal işlerlik kazandırıldıktan sonra, sorunların giderilmesi mümkün haldedir. Bu nedenle sorun, hukuksal metinlerin yetersizliği değildir. Kanun uygulayıcılarındaki hukuk pratiği ve kültürü azlığıdır.

“Yaşayan bir hukuku” var edemediğimiz sürece, “yap kanun, boz kanun” durumuna getirilecek Anayasal değişiklikler, hukuk kültüre katkı sağlamadığı gibi hukukun yozlaşmasına bile sebep olabilir.

Öyleyse hukuk kültürüne yönelik çalışmalarla, devlet bürokrasisinde ve toplumsal kültürde zihniyet değişiklikleri yapmalıyız. Bu değişim, hukuk bilincini aşılayabilecek hukukçu insanların verecekleri hukuk eğitimiyle mümkündür.

Şu halde, sorunları var eden düşünme tarzımızla, hukuksal sorunların üstesinden gelebilmemiz mümkün değildir.

Mevcut fiili uygulamaları, hukuk bilincinin terazisinde tartacak olursak, hukuk teorileri ile pratiği arasında ciddi açıklar ve çelişkiler vardır:

Yeni Anayasa’da birey özgürlüğüne gereken değer verilecek midir?

İnsan, en değerli varlık kabul edilip, hakları ve onuru korunarak, siyasal ideolojilerin üstünde tutulacak mıdır?

Hukuk fakültelerinde her çeşit görüşün tartışılabildiği ortamlar kurulacak mıdır?

Hukuk fakültesi hocaları öğrencilere özgür hukuk düşüncesini aşılayabilecek midir?

Üniversitelerde ideolojik yakınlık esasıyla akademik unvan verilmesi sona erecek midir?

Adalet mensupları olan Hakim ve savcıların liyakat esaslarıyla mesleğe kabulü mümkün olacak mıdır? Yoksa mülakatlarda istenilen referans yüzünden, egemene itaat kültürü örtülü olarak verilmeye devam mı edilecektir?

Hâkim ve savcıların baktıkları davalardan dolayı ilerde zarar görmeyeceklerine dair coğrafi teminat sunulacak mıdır?

Hakim ve savcı mesleğe kabul, atamaları, disiplin ve terfi işlemleri daha bağımsız bir Kurul tarafından yürütülebilecek midir?

Olanı, olması gereken hukuka değiştirme konusunda, her türlü eleştirel düşünceye saygı gösterilecek midir?

İste cevaplanması gereken sorular...

Biliyoruz ki anayasal metinlerde değer yargılarına yer verilmez. Yine de en büyük değer “ülke insanı” olduğu gerçeğinden hareketle, insan haklarına ve özgürlüklerine bağlı kalınarak, insan onuru tanımlanmalı (insanın haysiyetini kıran ve onun onurunu ayaklar altına alan her türlü aşağılama, küçük düşürme, insanı araç olarak kullanma, ödül-ceza ilişkisiyle teşvik ya da korku vb. tüm insan şerefine aykırı durum ve davranışlar şeklinde açıklanmalı), tüm devlet organları insan haklarına, özgürlüklerine ve onuruna saygı göstermeye ve onları korumaya yükümlü olduğu açıklanmalıdır. Devletin temel değerlerine yönelik olarak da katılımcı bir demokrasi öngördüğü, milli esaslara saygılı, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmalı, sosyal devlet ve dayanışma içinde, adil gelir dağılımı öngören, vatandaşa sosyal imkanlar sunan, toplumla bütünleşen ekonomik ve sosyal bir yapı öngörmelidir. Bu değerler üzerinden; hukuk önünde eşitlik ile hukukun üstünlüğü savunulmalı, hukuk güvenliği hakim kılınmalı, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ile denge ve denetleme imkanları korunmalı, otorite yerine özgürlük, çoğulculuk ve hoşgörü esas alınmalı, azınlıkların hakları korunmalı, ayrımcılık yasağı bulunmalıdır.

Sonuç olarak, sınırlı sayıda örneklerle anlatmaya çalıştığımız tüm bu hukuk kültürü sorunları, bize şu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor. Esas değişmesi gereken kültürel yapımız ve genel hukuk anlayışlarımızdır. İlkçağ filozofu Eflatun’un (Platon) dediği gibi: ”İyi insanların doğru davranması için yasaya gerek yoktur. Kötü insanlar ise yasayı çiğnemenin bir yolunu zaten bulurlar.”

Yorumlar (0)
12
az bulutlu