banner4
17.06.2022, 11:31

HİKMET ARAYIŞI VE AYDINLANMA

İlk çağdan bu zamana en büyük felsefi sözlerden biri “Kendini bil!” olmuştur. “Kendini bilen, Rabbani bilir” sözü ilahi fermandır. Demek ki insan ilk önce kendisini tanımalıdır.

Kendini tanımak demek, dünyaya niçin geldiğini, nereye gittiğini bilmektir. İlimle kuşanmış bir insan, bilginin arka planını da çözümler.

Bu bilgelik Batı’da aydınlanma, Doğu’da hikmete varma olarak anlatılır. Yunus Emre insanın kendisini bilmesinin en büyük hikmet bilgisi olduğunu dizelerinde anlatır: “İlim ilim bilmektir; ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen; bu nice okumaktır?”

Kant “Aydınlanma nedir?” başlıklı makalesinde bir tarif yapar: “Aydınlanma, insanın kendi suçu olan ergin olamama durumundan kurtulmasıdır. Ergin olamama durumuysa, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmadan kullanamamasıdır. Bu sebeple insan, aklını kullanmaya cesaret etmelidir!”

İnsanın  aydınlanması, zihindeki putlardan kurtulmadır. İnsan gibi toplumların da aydınlanması adım adım gerçekleşmektedir. Kant şöyle der: “Despotik bir rejimden, mal mülk edinme ve yönetme hırsı içinde olanlardan devrimler sayesinde kurtulmak mümkündür, fakat, düşünme biçiminde esaslı bir değişim sağlanmış olmazsa; sadece aptallaştırılmış yığınları prangalara bağlayan eski önyargıların yerine yenisi gelmiş olacaktır!”

Kant’tan önce Diderot, kalıp yargıları, peşin hükümleri yıkan bir düşünür olarak bunu anlatmıştı: “Önyargıları, gelenek ve görenekleri, eski olmaktan kaynaklanan genel kabulleri; otoriteyi ve kısacası insanların zihnini boyunduruk altına almış olan her şeyi çiğneyerek kendi kendine düşünmeye ve açık seçik ve genel ilkelere yükselmeye cesaret eden; onları sorgulayan, tartışan, kendi deneyiminin ve aklının tanıklığından başka bir şeyi kabul etmeyen ve hiçbir şeye bağlanmadan ve taraf tutmadan incelediği felsefelerden sadece kendisine ait olan özel bir felsefe oluşturan insan” olarak tarif etti.

Demek ki aydın olmak, ‘aydın olduğunu sanmakla’ ilgili olmayıp, kendini bilmek ve insan olmaktır. Çünkü anlam arayışına giren insan, hakikati bulma çabası güder. Bulunan her bir hakikat, toplumsal sorunların çözümünde düşünen insana yardımcı olur. Sorgulayıcı düşünceler çözümlemeleri ortaya çıkarır ve böylece insan derin felsefe kültürüne kavuşur.

Bir Fars dörtlüğünde denildiği gibi “O ki bilmiyor ama biliyor bilmediğini; eğitin. 
O ki bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini; cahildir, uzak durun. 
O ki biliyor ama bilmiyor bildiğini; uyandırın. 
O ki biliyor ama biliyor bildiğini; bilgedir, onu izleyin.”

Kendi kültürümüzde Aşık Mahsuni Şerif de “Kendini bilmeyen eli ne bilsin; halkı ne bilsin; hakkı ne bilsin?” demektedir. İçindeki insanı anlayan, tüm insanlığı anlamaya başlayacaktır.

Karl Jaspers “felsefe yolda olmaktır” der. İnsanın belirli yerleşik kalıplardan şüphe ve sorgu ile kurtularak, yeni düşünce sentezleri üretmesi felsefedir. Böylece her düşünce yeniden sorgulanarak, diyalektikle yeniden üretilir, asla tabu ve skolastik bataklık içine düşülmez.

Sonuçta aydınlanma ve hikmeti elde etme, insanın kendini bilmesi, kalıpları aşması ve kendine her aşamada yeniden şahsiyet kazandırmasıdır.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu