banner4
03.03.2021, 11:38

Her şey gözümüzün önünde hayat buluyor!

                     

Zaman zaman kendimle baş başa kaldığımda; “acaba yazılarımda kendi dışımda ki dünyaya meramı mı tam olarak ifade edemiyor muyum diye düşünüyorum.”
Doğru ve yanlışın bu kadar iç içe geçtiği ve her birimizin olaylara bakış açısının üç yüz altmış derece farklılık arz ettiği bir dönem daha var mı?  

Doğrusunu isterseniz ben böyle bir dönem daha hatırlamıyorum!

Millet olarak; birlik ve beraberliğimizi başarılı kılmanın ilk şartının ne olduğunu unutmuş gibiyiz. Bu ilk şartı gizli açık her yazımda ifade etmeye çalışıyorum.

Bir kanadı eksik gibiyiz!

Sevgi ve hoşgörünün topraklarında sevgisizlik hüküm sürüyor maalesef!

Kendimiz için istediğimizi başkaları için istemiyor ama “iyiliğin, adaletin, vicdanın” edebiyatını yapmaktan da geri durmuyoruz.

Bu yüzdendir ki; yönetenle yönetilen arasındaki ciddi, samimi ve tutarlı diyaloglardan uzaklaşmışız, onun yerini “riyakâr ilişkiler” almış, sonucunda da hiç de hak etmediğimiz toplumsal sevgisizliğe zemin hazırlamışız!

En basit şekil de soralım ve birlikte cevap arayalım!

Bu ülkede hukuk her Allah’ın günü delik deşik ediliyor mu edilmiyor mu?

Gücü elinde bulunduran iktidarın “lebalep” doldurduğu salonlarda kongreler yapıyor mu yapmıyor mu?

Buna karşın sağlık bakanının her gün “sosyal mesafe, hijyen ve temizlik” uyarısı yapmasına ne diyorsunuz?

Salonları dolduranların “lokanta” gibi işletmeleri aylarca “kapamaları” ve haliyle esnafın kırasını bile ödeyemez hale gelmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bu ülkede uzaktan eğitim alması gereken milyonlarca çocuğumuz bu pandemi döneminde en temel haktan mahrum kalmasına ne diyorsunuz?

Ben soruları daha fazla çoğaltmak istemiyorum.

Nihayet geniş halk kitlelerini ellerindeki yetkilerle istedikleri gibi yönetenlere söyleyecek sözümüz olmalı diye düşünüyorum.

Ben bugün yaşadığımız “yaptım oldu” siz uymak zorundasınız şuursuzluğuna cevap vermeye çalışıyorum.

Kendisinin bile “ak dediğine” işine geldiği zaman “kara diyen” idarecilerin yaşadığı bir cemiyet haline gelmişsek, buradaki en büyük kusur bu olup bitenlere karşı sesini çıkarmaktan imtina eden ve dolaylı yoldan bu yanlışlara destek veren geniş halk kitleleridir.
 

Meseleleri değerlendiriş ve muhakeme ediş tarzımız hayata nereden baktığımızla ilgilidir.

Sürekli ifade etmeye çalıştığım gibi; insanın oy verip iktidara getirdiği hükümet edenlerin hatalarını ya da yaptığı doğru işlerini anlaması ve yorumlaması için sağlıklı bir bakış açısına ve vicdanlı bir yüreğe sahip olması gerekir!

Ne yapalım ki bu ülke insanının büyük bir bölümü kendi sözlerinin ve düşüncelerinin bir anlam ifade etmediğine kendisini ikna etmiş bir şekilde nefes alıp veriyor!

Hâlbuki oy veren “hesap sorması” en kolay olan kesimdir.

Ama verilen oyun karşılığında “hak edilmeyen yerlerin” ve “tasarrufların” beklentisi içinde olursa bir insan hesap sormak şöyle dursun, sabah akşam bulduğu her fırsatta oy verdiği partinin yanlışlarını savunmaya kendisini mecbur hisseder.

Yukarda maddeleştirdiğim iktidarın şu pandemi sürecindeki yanlışlarına bile ses çıkarmayan ve bu yanlışlara “eyvallah” diyen geniş halk kitlelerine bu saatten sonra ne anlatabiliriz ki!

Yaşadıklarımızın sorumluları halktan önce şunlardır; başta devletin basın-yayın kuruluşları, iktidarın dalkavuğu olan medya kuruluşları ve iktidarın yanlışlarını görmeyip ses çıkarmayan atanmış bürokratlar ve elbette ki; devleti idare edenlerdir.

Giriş cümlemde meramımı çoğu zaman hakkıyla ifade edebiliyor muyum, bilmiyorum demiştim.

Her şey gözümüzün önünde hayat bulurken ben bu defa meramımı sizlere tam olarak anlatabildim diye düşünüyorum!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…

Yorumlar (0)
12
az bulutlu