banner4
06.11.2020, 10:42

HAYATIN ANLAMI ÜZERİNE…

İnsan, hayata gözünü açtığından itibaren, bu dünyayı anlamlandırmaya çalışır. Dünya başlangıçta ‘yabancı’ bir yerdir. İnsanın hayattaki yaşantısı, gözlemleri, deneyimleri hepsi, “anlam arayışını” tamamlamak üzerinedir. Hayatın anlamı üzerine arayış hiç bitmez, bir ömür sürer. Anlam arayışında netice elde edenler, felsefe kültürünü kazanırlar.

İnsanın aradığı aslında kendisidir. İnsan kendisini anladığında, hayatı da dünyayı da anlamış olur.

“Anlam çabası”, insanın zihninde, düşünsel gayret gerektirir. Düşünmeye devam etmek, düşündüklerini yorumlamak, karşılıklı iletişimle düşüncelerini açıklamak, öğrendiklerini sorgulamak, değer yargılarına dair doğru yanlış cetveli tutmak, inançlarını denetlemek ve doğru değerleri yeniden tanımlamak üzere...

Tüm bu düşünsel çabalar, kişinin “kendi öznel dünyasını” oluşturur. Anlam kurduğu şeyler artık kendi bakış açısıyla tarif edilir. Ama herkesin farklı bir anlam dünyası olacaktır. Şu bir gerçek ki insan olarak, hayatı anlama üzerine yapılan her türlü çaba, onurludur ve değerli olmalıdır.

Hayatın bizden istediği nedir? Ahlak filozoflarının ve Peygamberlerin, hayata dair ve ölüm sonrası için sözleri nedendir? Peygamberlerin, “yeniden dirilişi” beyan etmeleri niçindir?

Bu noktada, “İnsanın Anlam Arayışı” kitabının yazarı Viktor Frankl bize bir açıklama yapar: “Kişinin yaşamda bir anlama ulaşmasının üç temel yolu vardır” der. Bunlardan ilki bir eser yaratmak ya da iyi bir iş yapmaktır. İkincisi bir şey yaşamak ya da insanlarla etkileşimde bulunmaktır. Ancak en önemlisi; “Değiştiremeyeceğiniz bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumun çaresiz kurbanı bile olsanız, kendinizi aşabilir, kendi benliğinizin ötesine geçebilir ve böylece kendinizi değiştirebilirsiniz...”diyecektir.

Viktor Frankl, hayatı anlamlı kılacak dokuz temel ilkeyi şöyle açıklar:

1-Hayatımızı zor olsa bile değişebiliriz. Anlam, sevgi ve amaçlarla dolu, daha yaşanası bir dünya kurabiliriz.

2-Umudunuzu koruyun. Koşullarımızı her zaman değiştiremeyiz, ancak ortaya çıkan durumlarda, tavrımızı kendimiz seçebiliriz. Durumu değiştiremezsek, kendimizi değiştirmek zorundayızdır.

3-Hayatta yaşam nedeninizi bilin. Kendinize soru sorun, neden yaşıyorum? Diyerek ve her gün neden bu hayatta olduğunuzu düşünün.

4-Hayatın bize sorduğu sorulara “nasıl cevap verdiğimize” göre biz de hayatımıza anlamlar yüklüyoruz. Hayat, her insana meydan okuyor ve biz de kendi eylemlerimizle cevap veriyoruz.

5-Kendimiz ötesine bakmalıyız. Kendi sınırlarımızı aştığımızda, gerçek anlamı buluruz. İnsan, küçük veya büyük demeden, kendini bir amaca bağladığında, kendini daha çok unutur ve bir o kadar da büyür.

6-Kalabalığın bir parçası olmamalıyız. Herkes gibi olmaktansa benzersiz olduğumuzu daha çok hatırlayıp, ezberlerimizi bozmaya yönelik adımları daha sık atmalıyız.

7-Hayat günlerimizi nezaketle doldurmalıyız. Zarif ve asaletli olmanın özel ve anlamlı bir amacı vardır. Her gün yüzlerce küçük nazik eylem gerçekleştirme fırsatımız var ve bu eylemler hayatımıza anlam katar.

8-Ağlamayı öğrenin. Gözyaşları zayıflık belirtisi değildir. Kırılmaktan korkmayan bir ruhtan, her zaman gözyaşı akar.

9-Başkalarının acısını hissedin. Başkasının acısını çekmek zor olsa da onların halini anlayabilmek, çok anlamlı onurlu bir davranıştır. Çevremizdeki insanların duyguları ve acıları konusunda onlarla empati kurun.

Öyleyse, insanın hayatındaki anlam arayışı, aynı zamanda hayatın da amacıdır.

Dinimiz İslam da insana, hayatın anlamını, en belirgin şekilde hatırlatmaz mı?

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet Suresi, 75/36)

“Nefsini arındırıp temizleyen gerçekten felâh bulmuştur. Ve onu isyanla, günahla, fesatlıklarla örtüp saran da elbette hüsrana uğramıştır.” (Şems Suresi, 91/7-10)

“Şüphesiz biz insanı imtihan ederiz. Ona hidayet yolunu gösterdik. Artık bundan sonra ya şükreder ya da nankörlük eder.” (İnsan Suresi, 76/1-3)

O halde, insan sadece doğmakla ve yaşamakla, “olgun insan” olmaz. Gelişim psikolojisinde gösterilen basamaklar gibi insan, hayat serüveninde öğrenme, sosyalleşme ve dengeleme ile olgunlaşacaktır. Çocukluktan ergenliğe, ergenlikten gençliğe, gençlikten yetişkinliğe, yetişkinlikten yaşlılığa uzanan çizgide, bize düşen, hayatın gayesini, varlığın ne anlama geldiğini ve insandan ne beklendiğini anlamaktır. Bu dünyada temel gaye, tekâmül ederek olgunlaşmak, yaratılanlara örnek olmak ve “melekler üstüne” ulaşmaktır. Zira hayatta “insan-ı kamil” olmak için verilecek her güzel çaba, bizi “gerçek insan” olmaya götürecektir. Kemâl öncesi insan, bir “insan-ı hayvan” iken, kemalden sonra “insan-ı hakiki” olacaktır. Böylece anlam arayışı, olgun insanda, gerçek değerini bulacaktır.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu