banner4
06.11.2019, 19:46

HANGİ HAKİKAT?

Nedir hakikat?

Görece yorumlarla tanımlanıp açıklanabilecek bir basitliği mi içerir yoksa tüm herkesin tanımlayabildiği bir netliğe mi sahiptir?

Tanımladığımız ve her yerde dillendirmeye çalıştığımız bu kavram, bize neyi anlatır?

Sonsuz bir evrenin derin sırlarla donatıldığı çizgide hakikate olan bakışımız nerede durur?

Vicdan,hakikat anlayışımızın esası mıdır?

Tanrı, vicdan ilehakikatin bütünleşmesindeki sırrın tanımını, ne vakit bahşeder bize?

Biz, bu bahşedilişin kimlikli halini ne vakit kabul ederiz?

Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir insan, hakikati ne ile tanımlar?

Müslüman ahlakının hakikatle yoldaş olamayacağı bir yönü var mıdır?

Vicdanın tüm sermayesiyle berabertanımlayabildiğimiz bir hakikat anlayışı var mıdır?

Farklı fikirlerin, farklı duyguların, farklı kimliklerin hakikat anlayışımızdaki yeri ve konumu nedir?

Biz, hakikat dediğimizde, sadece kendimizden olanı mı savunuruz?

Yoksa her türden haksızlığa karşı göğüs gerebilecek bir hakikat anlayışımız var mıdır?

Yalan, iftira, haksızlık ve zulüm, hakikat anlayışımızın hangi yönüyle dışlanır?

Alnı secde görmüş bir insanın, adaletin ruhuyla sahiplenemeyeceği bir hakikat anlayışı, ne derece muteberdir?

Mevlana’nın, ne olursan ol yine de gel anlayışı, hangimiz için rehberdir?

Rehber olan ömrümüze çınar mıdır?

Ne yazıkki değil.

Zira hiçbirimiz, bu rehber sözün manası ve derinliği içinde değiliz.

Çünkü büyük bir boşluğun içindeyiz.  Vicdanla yoğrulmayan bir hakikat anlayışıyla geziniyoruz.

Hakikat diye dilimize pelesenk ettiğimiz bu kavram, sadece bizden olanı koruyan, sadece bizim gibi düşünenleri savunan bir içeriğe sahip.

Hakikat diye söylendiğimiz bu zırh, bizim dışımızda yaşanan acılara, zulümlere, baskılara karşı kapalı.

Biz, içeriği boşaltılmış bir kavramın, üretilmiş sahte manası ile tanımlamaya çalıştığımız bir hakikat anlayışı ile demlenmeye çalışıyoruz.

Kendimize yaptığımız bu kötülüğün haddi yok.

Oysaki hakikat, kime karşı olursa olsun, her türden haksızlığa karşı gelmenin adı olmalıdır bizim için.

Sözde değil özde bir gerçeklik ile yaklaşmalıyız hakikate.

Bir Türkün yaşadığı haksızlığa karşı nasıl direnebiliyorsak, bir Kürdün, bir Laz’ın, Arab’ın, Alevi’nin, Çerkez’in, Rum’un, Ermeni’nin yaşadığı haksızlığa karşıda aynı dürüstlükle karşı koymamız gerekiyor.

Hakikatle bakmak bunu gerektirir.

Bir Türkün fikrini savunabilmesini savunmak nasıl ki hakikat anlayışımızın sancak dili ise, bir Kürdün fikrini savunabilmesini savunmak ta aynı şekilde hakikatin sancak dilidir.

Çünkü hakikat, sarsılmaz ve değişmez bir adalet ve vicdan anlayışını resmeder.

Bu resmin dışına çıkan her bir hakikat anlayışı sahtedir. Üretilmiş ve içeriği boşaltılmış bir kavramdan ibarettir.

Vicdan ve adaletten sıyrılan, sıyrıldıkça da mana ve derinliğini kaybeden hakikat anlayışımız, bizi bizden alan, bizi bizden koparan bir anlayışa sahip.

Zira binlerce mağdur, binlerce gözyaşı, binlerce hasret var sırtımızda.

Bizi biz yapan tüm değer yargılarının ilkeli duruşu;ancak ve ancak vicdanın ve adaletin hükmüyle var olabilir.

Bunun dışındaki her bir olgu, basit bir fiksiyon ve basit bir döküntüdür.

Siz siz olun vicdanın ve adaletin hükmüyle kalın.

Sizi Voltaire’nin sözüyle baş başa bırakıyorum.

‘’Fikirlerinizden nefret ediyor olabilirim; ancak fikirlerinizi savunabilmeniz için sizinle birlikte ölmeye hazırım.’’


 

Yorumlar (4)
Ömer Yeter 4 yıl önce
Av bey öncelikle başarılarının devamını dilerim. inan herkesin dert yandığı bu Hakikate tercüman olmuşsun.
Enver Artuk 4 yıl önce
Mukemmel bir yorum ve makale ağzına yüreğine sağlık kardeşim
Emir 4 yıl önce
Sorular doğru ve yapılan sentezler yerinde başarılar.
harika başaılar 4 yıl önce
elif
12
az bulutlu