Son Dakika
banner1

Av. Hüseyin Kaya yazdı..İstanbul Sözleşmesi'ne neden karşı çıkıyorum...

İstanbul Sözleşmesi'ne neden karşı çıkıyorum... Av. Hüseyin Kaya yazdı:

GÜNDEM 05.08.2020, 21:26
Av. Hüseyin Kaya yazdı..İstanbul Sözleşmesi'ne neden karşı çıkıyorum...

Allah insanı yarattı.

İlk insan Ademdi ve topraktan idi.

Ve Ademe eş olarak Havvayı yarattı.

İnsanı tüm yarattıklarına üstün kıldı.

İblis kendi üstünlüğünü öne sürerek bu yaratılışa teslim olmadı ve itiraz etti.

Bu itiraz üzerine Allah insanı test etmeyi murad etti.

İnsan soyunun devamını testin ilk aşamasındaki yasak üzerinden belirledi.

Erkek/baba kadın/ana ilişkisinin meyveleri çocuklar hep birlikte aile oldu.

Bu ilişki dışında aile var olmadı.

İnsanoğlunun fıtratı/tabiatı bu anlayışla tezyin edildi.

Kadın ve erkek insan olmak ve hayatiyetini sürdürmek açısından eşittirler.

Fıtratlarının gereğince ise eşit olamazlar. Böyle bir iddia ise adaletsizlik olur.

Şeytan insana karşı pek açık düşmandır.

Lakin düşmanlığını hep desiselerle fıtratı bozmakla yapar.

İnsan soyunu bozmak eşrefi mahlukat olma halinden çıkarmak ister.

Tarih bunun örnekleriyle doludur.

İnsanın diğer canlılardan farkı olan iradesine kastetmek ister.

İnsanın fıtratına aykırı davranışı üzerine oyunlar planlar geliştirir.

İnsanın aklını, bedenini, davranışlarını dönüştürmek ister.

Ve sonuçta insanı ve soyunu yok etmek ister.

İnsan kadın ve erkek formundadır ve başkaca bir form yoktur.

Bunun dışındakiler sapma ve sapkınlıktır.

Erkeğin kadın kadının erkek dışındaki ilişkisi fıtrata aykırı bir sapmadır ve bunun toplumsallaşması sapkınlıktır.

Erkek ve kadın ilişkisinin fıtrata aykırı gelişimi bu sağma ve sapkınlıklarda başat sebeplerdendir.

Doğal ve helal olanın terki ayarın bozulmasına sebep olmuştur.

Erkek kadın ilişkisinin mahremiyeti uydurulmuş ve özendirilmiş nedenlerle ihlal edildikçe insanoğlu çok ciddi sorunlarla karşılaşmıştır.

Büyük cezalandırmalar bireysel olmaktan çıkmıştır. Toplumlar helak edilmiştir.

Bu izahatın İstanbul sözlemesi ile ilişkisi nedir diye sorarsanız izah edelim.

Bir hukukçu olarak İstanbul sözleşmesi tarafımca ciddi incelenmiştir.

Büyük oranda kadın ve erkeğin, çocukların mültecilerin şiddete karşın korunması içeriğine sahip bu sözleşmenin hepimizin evet diyebileceği bu metnin içerisinde çok ustaca ve düşmanca yerleştirilmiş tarifler, kavramlar ve yönlendirmeler söz konusudur.

Partner, toplumsal cinsiyet, sözde namus, din ve gelenek ve töre kavramları ile aslında milletçe kabul görmeyen bir çok yaklaşımın dayatılması söz konusudur.

Yine şirinlik olsun ve esas gözden kaçsın diye hamasi konular ele alınmıştır. Kadın sünneti gibi.

Milletimizin ahlak ve namus anlayışının kabul etmediği bir konu bu sözleşme ile koruma altına alınmıştır.

Bu sözleme uyarınca erkek erkeğe ve kadın kadına ilişki meşrulaştırılmıştır. Koruma ve garantiye alınmıştır.

Bir milleti pozitif yasaları dışında yaşanabilir kılan tüm değerler bu sözleşmenin devre dışı bıraktığı bir alan haline getirilmiştir.

Evet hangi tür ilişki içersinde olursa olsun hukuk insanların yaşama hakkını, şiddete maruz kalmama halini garanti etmelidir. Yani eşcinsel ilişkileri nedeniyle insanlara şiddet uygulamak suçtur onları anayasal haklarından mahrum bırakmamalı. Hatta gerekirse ailenin korunması hakkaten aile olmaları için özel tedbirler alınmalı ve devlet gereğini Anayasa gereği yerine getirmeli.

Konu bu ilişkilerin biçeminin yasal bir meşruluğa kavuşturulmamasıdır.

Kadın ve erkek vardır. 3. bir cins yoktur. Bunun dışındaki vakalar bir sapmadır bozulmalıdır. Ve devlet ve toplum bu sapmanın giderilmesi için gereğini yapar.

Aslında yapılmak istenen kadın ve erkek dışında yeni cinslerin tanınması ve bu ilişkilerin meşruluğunun yasalarca sağlanmasıdır.

Şimdilik bir sözleşme ile başlanılmıştır. Bu ileride anayasal bir statüye dönüştürülmek istenecektir.

Erkek erkekle kadın kadınla evliliğin serbest bırakılmasının, nüfus kağıtlarında eşcinsel, homo, lezbiyen gibi bölümlerin açılmasına gidecek kadar örtülü bir tehlikeyi içermektedir.

Bu sözleşmeyi savunanların ekseriyeti sonucu ve gizli yaklaşımı görmediklerinden destek durumundalar.

Diğer yandan bahsedilen sapmalar nedeniyle eşcinsellere vb yaptırım uygulayan bir yasal düzenlemede yoktur. Kişsel bir tercih olarak görülmektedir.Kişinin bedeni üzerindeki tasarrufu elbette cezalandırılsın demiyoruz. Ama toplum ve devlet yapının sağlıklı işlemesi için tedbirlerini alır.

Bir şiddet sorunu yaşadığımız açıktır. Kadınlarımıza karşı şiddet daha görünür ve daha somutlaşmaktadır. Erkeklere uygulanan şiddetin yöntemi ve sonuçları daha az tespit edilir ve görünürüdür. Arabada yatmak zorunda kalıp zehirlenen adamlarda var bu ülkede. Yine koca intiharları incelensin örtülü kadın baskısının söndürdüğü hayatlar var. Çoğu öldürmelerde eşini öldüren kocanın akabinde intiharı söz konusu. Bunlar bir bütün aile kurumumuzun sorunu. Çözmeliyiz elbette. Hatta herseyde önce işimiz gücümüz bu olmalı. Söylemek gerekir ki kadına şiddette şiddeti uygulayanın insanlığı adamlığı kalmamıştır lakin erkeğe şiddet uygulayan kadının bir nebze de olsun kadınlığı devam etmektedir.

Mevcut şiddetin artma nedenlerinden biri de İstanbul sözleşmesinde üstü örtülü zokalanmaya çalışılan ecnebi yaşama biçiminin ve nihilizminin, hedonizminin sızması etkendir.

Önerimiz şudur. Değil kadınlarımızın şiddet görmesi incinmesini bile cezayı yaptırma bağlayalım yeni bir metin oluşturalım ve hatta daha fazla tedbir alalım.

Uyarımız da şudur. Bize kimse bu gevşek sözleşmeyi yutturamaz.

* Analiz kategorimiz çok çeşitli türde içeriğe açıktır. Veryansın TV'nin editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.

Yorumlar (1)
Memun Sekin 4 yıl önce
Okudum faydalandım.Elinize sağlık
12
az bulutlu