banner4
11.09.2020, 10:13

Gol yerine ol diyebilmek!

Millet olarak futbola çok düşkünüz, tıpkı siyasete düşkün olduğumuz gibi!

Tabii ikisinin arasında çok büyük farklar da yok değil!

Mesela; mevzu futbol oldu mu her birimiz futbol profesörü kesiliriz ama iş siyasete geldi mi seçtiklerimizin elbet bir bildiği var diyerek topu sürekli taca atarız!

Bu yazımın konusu salt insanımızın “futbol fanatikliği”değil bunu peşin peşin belirteyim!

Hem doğrusunu isterseniz bunu yaparak da koca bir ülkeyi karşıma almak istemem zaten!

Şunu da ifade edeyim; bende “futbolun fanatikliği” konusundasütten çıkmış ak kaşıkdeğilim!

Bu uzun girişten sonra meramımı daha iyi ifade etmek için, “futbol fanatikliğinin” insanı nasıl etkilediğini bir hatıramla sizlere anlatmaya çalışacağım.

Sanırım lise üç de okuyorduk.

Hafta sonu Fenerbahçe ile Trabzonspor’un maçı vardı Trabzon Avni Aker stadında.

Ömer Küçükislamoğlu dostumla Trabzon’a maça gitmeyi bir gün önce kararlaştırdık.

Sabah erken kalkacak, Çayeli’nden Rize’ye geçecek oradan da ver elini Trabzon.

Ömer diğer arkadaşlarımız gibi hiçbir şeyin fanatiği da olmadı hayatı boyunca ama arkadaşlarına eşlik etmeyi sevdiği için Galatasaraylı olmasına rağmen benden gelen “Fenerbahçe’nin maçına gidelim” talebimi geri çevirmemiş ve bana eşlik etmişti.

Konuştuğumuz gibi sabah erken kalktım kahvaltımı yaptım dışarı çıkarak Ömerlerin evinin önüne gelip zile bastım. Bir iki derken kapıyı açan olmadı. Zaman da geçiyordu son kez bir daha şansımı denedim nihayet “Rahmetli SafiyeHalacığım” pencereden bakarak “hayırdır Abdurrahman’ım sabah sabah ne oldu, yaramazlık bir şey yok inşallah” diye sordu endişeli bir ses tonuyla.

Ben bir an durakladım ve Halama; “Önemli bir şey yok, Ömer hala uyuyor mu, kalkmadı mı ?” diye sordum.

Halam da; “hayır evladım Ömer hala uyuyor” demesin mi!

Ben gayet hiddetli bir şekilde belki Ömer de duyar umuduyla camdan bakan Halama; “Ömer’i kaldır akşam konuşmuştuk Trabzon’a maça gidecektik” diye yüksek sesle cevap verdim!

Bu konuşmaları yatağından duyan bizim Ömer, Halamın yanında camdan kafasını gösterdi!

Uykudan yeni kalkmış, saçı başı dağınık bir vaziyette “bekle geliyorum” diye seslendi.

Ben o kadar kızmıştım ki, yukarıya pencereye doğru başımı kaldırarak, “ben gidiyorum gelirsen Rize duraklarının ordayım” diye Ömer’e yüksek bir ses tonuyla bağırdım!

Ömer kardeşim bizim kaprislerimize alışık olduğundan sadece, “tamam” diyebildi!

Nihayet, ben Ömer’i beklemedim ve dediğim gibi durağa doğru koşar adımlarla yürümeye başladım.

Ömer apar topar giyinip durağa geldiğin de araba kalkmak üzereydi.

Yanıma oturdu ama ikimizden de ses çıkmıyordu.

Çayeli’nden Rize’ye vardık araba değiştirdik, Trabzon’a doğru yola çıktık.

Biz hala konuşmuyoruz!

Trabzon meydanına vardık orada tekrar meydan dolmuşlarına binerek “Avni Aker stadına” gittik.

En nihayetin de maç kuyruğu ve stadın içine sağ salım ulaşmıştık.

Maçı izlerken de hiçbir şey konuşmadık diyebilirim!

Maç bitti. Fenerbahçe Trabzonspor’u Alparslan Eratlı’nın attığı uzun pası değerlendirip gole çeviren rahmetli “Selçuk Yula’nın” golüyle “1-0” yenince, keyfimin yerine geldiğini gören o saate kadar sesi soluğu çıkmayan “Ömer Dostum”bana dönerek; “keyfin yerine geldi artık benimle konuşursun” diye sitem etti!

Bu hatırayı anlatmam da ki hikmet şudur; bu ülkenin insanı içeriğini dolduramadığı bir sürü ipe sapa gelmez kavramlar etrafında debelenip duruyor. Kimse kimseyi dinlemeden, anlamadan ve söylenilenlerin niteliğine bakmadan hüküm verme yanlışına düşüyor!

Bugün futbol fanatikliğinin yanında bir de “parti”fanatikliğimiz oldu!

Her birimiz bir diğerimizin söyleyeceklerine kulak asmadan hükümler veriyoruz hatta söylenilenleri dinlemek- anlamak zahmetine bile katlanmadan peşin peşin ret ediyoruz!

Burada bir hakkı da teslim edeyim.

Bizim kuşak belki futbol konusunda bugünde olduğu gibi fanatikti,ama emin olun ülke meselelerine de kafa yorardı.

Bugün, maalesef ülke insanı, futbolla yatıp futbolla kalkıyor ve memlekette ki hiçbir sorunu dert etmiyor!

Ben her hafta sonu futbol maçlardan sonra ve ondan önce oluşan kargaşayla ilgili tespitler yaparken hep şunu düşünürüm; “Sakın, futbolcularınıza ve yöneticilerinize kızmayın mesele zihniyet meselesidir. Bu ülkenin insanı maalesef zihniyetini değiştirmediği müddetçe daha çok hayal kırıklıkları yaşayacaktır!”

Eğer kızacak eleştirecekseniz bu ülkenin siyasetine yön verenlere kızın ve eleştirin; balığın baştan kokmasına izin vermeyin!

“Siyaset ve futbol fanatizmi” o kadar açık olan bir gerçektir ki bu ülkede; en başta bu yazıyı kaleme alandan başlayarak cemiyetin her kademesinde fikir üreten söz söyleyentüm insanımızı tesiri altına almış ve bugün ki fanatikliğimizi ortaya çıkarmıştır!

Ha unutmadan söyleyeyim; benim yazılarımı “futbol ve parti taassubuyla” okuyup eleştiren arkadaşlarım/dostlarım da aynı yanılgının içindedir, bu tespiti de yapmak isterim!

Son olarak şu tespiti çok rahatlıkla yapabilirim;elbette futbolu seveceğiz, seviyoruz da zaten, ama şunu da unutmamak lazım ki; “profesyonel siyasetçi ve profesyonel futbolcusu” daima  “ilk önce ben” diyendir! Bu gerçeği bilerek meselelerimizi irdelemeliyiz.

Onun için bu ülkenin hemen hemen her alanda ki “kurtuluşunun ve düzlüğe çıkışının”“sihirli reçetesi”;millet olarak hep bir ağızdan; “gol yerine ol” diyebilmemizden geçtiğinibilmeli ve inanmalıyız!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…

Yorumlar (2)
Mustafa Yılmaz 4 yıl önce
Hikayenin sonu güzel bitmiş. Bizim millet gol demekten vaz geçmez
Halil Tok 4 yıl önce
Bu hikayenin diğer kahramanı nasıl anlatır onu merak ettim.
12
az bulutlu