banner4
14.03.2022, 15:03

En Mukaddes Savaş

“En mukaddes savaş, insanın nefsine galip gelmesidir.” Hz. Muhammed (asm)   

Yüce Allah, dünyadaki imtihanın bir gereği olarak içimizde her an teyakkuzda bulunmayı gerektiren çok ciddi, saptırıcı bir tehlike yaratmış. Bu tehlike, adeta her zaman doğruyu gösteren bir pusula olan vicdanın aksine, insanı yanlışa ve kötülüklere yönelten, şeytanla birlikte olan ve iyiliğimizi asla istemeyen nefsimiz. Kur’an birçok ayeti ile uyarıyor bizi:

Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10) 

Bencil isteklerinde sınır tanımayan nefis, kendisine sunulan şeylerin kaybolup gideceğini bildiği için asla tatmin olmaz. Var gücüyle kötülüğe yönelten bu tehlikeye karşı insan sürekli olarak dikkatli davranmalı. Kişi eğer onu ‘örtüp sararsa’, sonunda yıkıma uğrayacağının bilincinde olarak yaşamalı. Çünkü nefsin hevesleri korkunç ve azgındır; insanı bataklığa iter.

Rabbimizin sonsuz merhametinin bir delili olarak kendisine ilham ettiği vicdanın sesine kulak veren insan ise doymak bilmez nefsini değil ruhunu besler, doğruya ve iyiye yönelir. Kolay olan da zaten budur.

Allah insanın nefsini sonuna kadar sınar. Yaşadığı her nefsani zorluğun ardından da kolaylık vaat eder. Her şeyin güzelini ve kolayını yaratır, ancak insan nefsinin tutkularına uyarak zorlaştırır.

"Hevasını, istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü?" buyuruyor Allah. Dünyanın geçiciliğinin, aczinin ve ölüm gerçekliğinin bilincinde olan insanın, nefsinin kölesi olması çok akılsızca değil mi? Nefis ölmez; insan yaşadıkça o da vardır. İnsanın mücadelesi önce kendi nefsinde, onu ıslah etmekle başlar. İnsanın başına belâdır nefsi. Şeytanın ve nefsinin müdahalesinden etkilenmemek insan için müthiş huzurdur.

"Nefisler 'bencil tutkulara' hazır kılınmıştır." İnsanın kurtuluşu kendisini egoizme, bencilliğe, isyana ve şirke yönelten nefsinin arzularından sakınmasına bağlıdır. 

"Biz ona (insana) 'iki yol-iki amaç' gösterdik" (Beled Suresi, 10) ayetiyle haber verildiği üzere, insanın önünde iki yol var; yalnızca Allah’a boyun eğildiğinde O’nun hoşnutluğunu ve cennetini kazandıracak olan iman yolu ve bencil tutkularını ilah edinerek izlediği aşağılanmaya ve cehenneme sürükleyecek olan itaatten çıkmış şeytanın yolu… 

Bazen insan her iki yolda da yaşayarak Allah’ı razı edebileceğini düşünür. Ama bu düşünce tarzı çok risklidir. Allah’ın yolu, Kur‘an’da tarif ettiği dosdoğru yoldur. Eğer Allah yolunda yaşamıyorsa insan, o zaman şeytanın yolunda yaşıyor demektir.

Kendisini yaratan, ruhundan üfleyen, hidayet lütfeden, dosdoğru yola yöneltip-ileten Allah, samimi kulunun kalbini İslam'a açar. "İşittim ve itaat ettim" demek, Allah’ın dosdoğru yolunu seçen bir insanın kalbini tatmin bulmaya götürecek olan ilk adımdır. 

Kalbin tatmin olması yararsız dünyevi amaçlara yönelmekle değil, yalnızca Yüce Allah’a sığınmakla mümkün olur. İnsan, Allah’a kul olmak için yaratılmıştır ve O’nun zikrinden başka hiçbir şey ona huzur vermez. Tatmin bulmuş bir kalp, ancak nefsini ezmiş, onun her türlü pisliğinden sıyrılmış ve arınmış olan samimi müminin kalbidir. İnsan, cennete kavuşmak için nefsinin bencil dünyevi tutkularından vazgeçecektir. Onu kenara koyduğunda kurtuluşa kavuşacak, aksinde kibrini ve diğerlerini, ardından ahirette de sonsuz pişmanlığı yaşayacaktır.

"Nefsinin kontrolü altına giren kimse, onun azgın arzularından hoşlanmaya mahkûm olmuş, onun yanılmalar zindanında tutuklanmış ve kalbini faydalı şeylerden mahrum etmiş olur. Vücut azaları toprağını azgın arzularla sulayanlar, kalplerinde pişmanlık ağacı dikmiş olurlar." (İmam Gazali)


 

Yorumlar (0)
12
az bulutlu